Makro bakış

Ali Bulaç

Türkiye'nin Kürt sorunuyla daha dikkatli yüzleşmesi gerekir. Böyle bir sorunun varlığını kabul etmemek sadece bizi yanıltır.

Tabii ki, sorunun varlığını kabul etmeyenler sadece iyi niyetli insanlar değil. Asıl küçük çevreler, varlığını bile bile sorunun üstünü örtbas etmeye çalışıyorlar. Hatta son zamanlarda ortaya çıkan yeni bilgiler ve belgeler göz önüne alınacak olursa, "Kürt sorunu" diye bir sorunun olmadığını, böyle bir sorundan bahsedenlerin hain olduğunu söyleyenler bu sorunun kangren hale gelmesinde pay sahibi gözükmektedirler.

Fakat bu sorun var diye, bütün bakış açılarımızı sadece buna odaklamamız da yanlıştır. Bu, tabir caizse tek bir ağaca bakarken ormanın genelini gözden kaçırmaya benzer. Bu odaklanmış körlüğe düşmemek için bir noktayı göz önüne almak gerekir: Dünya genel olarak ve çok daha derinlemesine bir krize ve bu krizin dışa vurumu olarak çatışmaya doğru gidiyor. Hemen belirtmek gerekir ki Kürt sorunu dünyada veya bölgede yegâne ya da biricik sorun değildir; bir yönüyle genel krizin bir parçasıdır. Dolayısıyla bizi derinden rahatsız eden söz konusu sorunun Türkiye'yi ve Kürtleri de aşan bir boyutu vardır. Şu anda dünyamız dört çatışmaya sahne olmaktadır ki, modernliğin bugün dışa vuran dört çatışma biçimi bu başlıklar altında toplanabilir.

1. Aktif çatışma bölgeleri: Filistin, Irak, Afganistan gibi.

2. Potansiyel çatışma bölgeleri: Ruanda, Güney Afrika, Balkanlar, Kafkaslar gibi.

3. Soğuk çatışma bölgeleri: Özellikle ırkçılığın, yabancı düşmanlığının yaygın olduğu ve farklı kültür ve inançların ötekileştirildiği Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa ve ABD gibi.

4. Kentlerin kenarları ile merkezleri arasında baş göstermekte olan yepyeni çatışma biçimleri: Şiddet, belli kesimlere yönelik suçlar, nefret, huruç hareketleri, toplumsal derin çalkantılar, devrim özlemleri.

Kürt sorunu ilginç bir biçimde ve eşzamanlı olarak her dört çatışmaya sebep veya gerekçe olabilir. 1984'ten beri dağlarda veya kırsalda fiili bir çatışma söz konusudur. Bugüne kadar çatışmanın maliyeti yaklaşık 40 bin insanın hayatı, 300 milyar dolar, yerlerinden edilmiş 3 milyon kişi. Bu açıkça fiili çatışmaya işaret etmektedir.

Kürtlerin Kuzey Irak, İran, Suriye ve Türkiye'de kendi tarihsel bölgelerinde diğer etnik gruplarla modern ilişkileri açısından bakıldığında, potansiyel bir çatışma görülmektedir. Bunu aktüel olaylar zaman zaman tetikleyebilir veya hızlandırabilir. Mesela PKK'nın yüksek sarsıcı bir eylem gerçekleştirmesi, Kerkük şehrinin etnik kimliği, Kuzey Irak'ta artık fiili bir gerçeklik kazanmış bulunan yeni oluşum (Bölgesel Kürt Yönetimi), çatışmayı bir anda tetikler, yönünü veya hızını şiddetlendirir ya da azaltır.

Bir diğer faktör; büyük kentlerde kimlik taleplerinin ötesinde Kürtlerin de dahil olduğu "kenar" ile "merkez" arasında yaşanan çatışmasının başka versiyonudur. Burada sadece Kürtler sorun teşkil etmiyor; gelir bölüşümünden yeterince pay alamayanlar, kültürel olarak dışlananlar, kimlik beyanlarını Kürtler gibi açıkça değil de, mesela bölgesel şarkılar-türküler ve folklorik öğeler üzerinden yapanlar -Kafkas kavimlerinin aşırılaştırılmış vurgularla öne çıkarmaya çalıştıkları 'Karadenizlilik' gibi- mezhep temelindeki Alevi kimlik beyanı, ana akıma meydan okuyan marjinal gruplar, protest gruplar, resmi-monolotik kimliği reddeden başka toplumsal kesimler de bu çatışmanın sebebi veya gerekçesi olabilmektedirler.

Bütün bunlar bir arada düşünüldüğünde, şiddet ve terörle fazlasıyla içli dışlı olmuş bulunan PKK endeksli Kürt sorununun çok karmaşık ve güç bir konu; müzakereci siyaset ve demokratik haklar çerçevesinde dile getirilen "Kürt kimlik talepleri"nin ise bir o kadar kolay olduğunu söylemek mümkün. Meseleyi içinden çıkılamaz hale getiren faktör, sözünü ettiğimiz küresel modernlikle ilgili makro bakış açısının eksikliği ve buna bağlı "terror" ile "müzakereci siyaset" arasındaki sınırların belirsizliğidir.

ZAMAN