Makas

Ahmet Taşgetiren

Şu soruyu önemsiyorum:

"Kürt sorunu vardır ve çözülmelidir" dendiğinde, herkes aynı şeyi mi kastetmektedir?

En başından beri, herkesin kendine göre bir "Kürt sorunu" tanımlaması bulunduğunu ve "Çözüm" dendiğinde de herkesin ayrı ayrı paketlerden söz ettiğini düşündüm.

PKK'nın Kürt sorunu, İmralı'nın Kürt sorunu, DTP-BDP'nin Kürt sorunu, liberal, demokrat, İslamcı aydınların Kürt sorunu, ulusalcıların Kürt sorunu, Amerika'nın, AB'nin Kürt sorunu... AK Parti iktidarının Kürt sorunu, askerlerin Kürt sorunu, CHP'nin Kürt sorunu... Hep farklı farklı.

Çözüm de farklı.

Ama zaman zaman bu farkların kaybedildiği ve "çözüm için" birlikte yol yüründüğü de bir gerçek.

Nereye kadar?

Bir uyanış ve "Acaba kullanılıyor muyum?" sorusunun sorulma anına kadar?

Ufuk Uras ve Hasip Kaplan...

İkisi de BDP milletvekili.

İkisi de "Silahlar susmalı" diyor.

Ama biraz yakından baktığınızda Ufuk Uras'ın "PKK silahları bırakmalı" dediğini, Hasip Kaplan'ın ise "TSK operasyonları durdurmalı, PKK da ateş kes ilan etmeli" dediğini görüyorsunuz. Fark, aslında devlete ve PKK'ya bakışla ilgili çok temel bir fark.

 AK Parti hükümetinin açılım çerçevesi, vardı PKK-BDP duvarına çarptı.

Önce "Sosyal, ekonomik yatırımlarla bizi kandıramazsınız" dendi.

"Kültürel açılımlar yetersiz" dendi.

Bu proje, "Kürt siyasetini öldürme projesi" dendi...

Acaba AK Parti hükümeti ne yaparsa tatmin ederdi PKK ve BDP'yi?

Aydınlarımızın önemli bir kısmı "Açılım"ı destekledi. Çünkü Türkiye'nin gerçek anlamda demokratikleşmesi için, "Kürt sorununun çözülmesi" gerektiğine inanmaktaydılar. Doğru düşünüyorlardı.

Bu noktada "Kürt siyasi hareketi"ne büyük tolerans hatta sempati ile yaklaştılar. O hareketin "temsilciler"inin muhatap alınmasını istediler. "Temsilciler" denince bunun içine, açık veya örtülü biçimde Öcalan bile girdi.

Peki, acaba, aydınlarımız ne kadar birlikte yürüyebiliyorlar PKK eksenindeki Kürt siyasi hareketi ile?

Terör icra eden bir örgüt ve onunla iç içe yürüyen bir siyasi hareket söz konusu...

Siyasi projesini terörle birlikte empoze eden, Kürt iradesine ipotek koyan bir hareket bu.

Nereye kadar birlikte gözükebilirsiniz?

Sivillerin katledildiği bir savaşı yürüten örgüt ve onun karşısında durmayan bir siyasi hareket bu.

Nereye kadar?

Bakın, orada bile bir "makas" bilinci oluşmaya başlamış bulunuyor.

Galiba, samimi niyetlerle demokrasiden, insan haklarından, özgürlüklerden yana durmak ile bu "Kürt siyasi hareketi" arasında ciddi bir makas var.

Bir süre önce Öcalan "Demokratik özerklik" projesini ortaya attı, sonra o proje DTP'nin programına girdi. Şimdi de BDP, ısrarla "Demokratik özerklik projesi"ni dillendirmeye çalışıyor.

- Kendi polis gücü.

- Yerel yönetimin yetkilerinin kısmi yasamayı da ihtiva edecek ölçüde genişletilmesi.

- Kendi bayrağını kullanması...

- Bölgesel meclisler oluşturulması.

- Bu yapılanmanın adının "Demokratik özerk Kürdistan" olması.

- Bunun için bir "coğrafya" tanımlaması gerekiyor, onun adı "Kürt coğrafyası-Kürdistan" oluyor.

- Bunun bir adım ötesinde "Demokratik konfederalizm" tanımlamasının devreye girmesi.

BDP, şimdi, kendi yönetimindeki belediyelerde böyle bir uygulamayı re'sen başlatma kararı aldı.

Evet, PKK eksenli Kürt siyasetinin geldiği evre bu. Ne yapmalı aydınlarımız?

Ali Bayramoğlu -ki sorunun çözülmesi noktasında en etkin desteği verenlerdendir- "Demokratik muhtariyet" söylemini "Ayrılmanın ilk adımını atmak ve savaşı başlatmak" olarak niteliyor ve PKK'nın Kürt meselesini tanımlama ve temsil etme gücünün arttığına işaret ediyor. (Yeni Şafak, 24 Haziran 2010)

Radikal'de İsmet Berkan, "Eşit yurttaşlığa dayalı cumhuriyet" diye tanımladığı bir yapıda "demokratik düzeyi artırma"nın önemine işaret ettikten sonra bunun getirilerini şöyle sıralıyor.

"Bu seviyede bir demokraside devlet iktidarı kendi vatandaşıyla inatlaşmaz, bir çekişme içine girmez, aksine ortada bir sorun varsa bu sorunu nasıl çözeceği üzerine odaklanır her seferinde. Anadillerin eğitim dahil gündelik hayatın her alanında serbestte kullanılmasının önüne engel koymak düşünülmez bile."

Bundan sonra "Ancak" diyerek şu şerhi düşüyor:

"Ancak benim korkum, PKK'nın bu kadarıyla yetinmeyeceği, daha doğrusu bütün bu aktif önlemlerin hayata geçmesinin Kürt sorunu'nu ortadan kaldırmaya yetmeyebileceği."

Şimdilerde herkesin içinde bir "Ancak" oluşmaya başladı. Ben de diyorum ki, içinde "Ancak" oluşanlar daha yüksek sesle, "PKK ipoteği"ne karşı seslerini yükseltmelidirler.

BUGÜN