Mahpuslara kitap yasağı ile cezaevlerini ezaevine dönüştürmek!

Kocaeli F Tipi'nden İsmail Şah Balta: “Lütfen karanlığımıza titrek de olsa bir mum yakınız. Kitaba uzanan yolların bir takım bahanelerle kesilmesi bizi sadece nefessiz bırakır.”

Türkiye’nin yargı düzeninde son yıllarda giderek bir sertleşme eğilimi olduğu hususu, hukuk sisteminin işleyişini yakından takip eden herkesin rahatlıkla görebileceği bir olgu.

Bunun bariz örneklerinden biri de mahpuslara kitap ve süreli yayınların ulaştırılması konusunda getirilen kısıtlamalar oldu.

Fazla yoruma girmeden bu kısıtlamaları Kocaeli 1. Nolu F Tipi Cezaevinde mahpus olan İsmail Şah Balta’nın kaleminden okuyalım:


Bitmeyen 28 Şubat-ım-(ız) Kamuya Açık Mektup!

Karşımıza geçip aklımızla alay etmeyen bir güne uyanmayalı seneler oldu. Yeni günün sürprizi; cezaevi idare ve gözlem kurulu almış olduğu bir kararla/karar 12.06.20’de alınmış ancak kararı 30.07.20 tarihinde görebildim ve varlığından haberdar oldum/ hediye başlığı altında mahkum adına gelen kitapların ne sayıda verilebileceğini düzenleyen karar. Yeni normalde (Covid’in normaliyle ilgisi yok- ki normaller sürekli değişkendir mahsus mahalde) mahkum, hükümlü yada tutuklu iki ayda bir olmak üzere en fazla 3 (ÜÇ) adet kitap alabilirmiş! Güvenlik zaafiyeti doğururmuş fazlası!

“İki ayda bir” meselesinin kaynağı ise Büyük Millet Meclisi olduğunu bu vesile ile öğrenmiş oldum. Siyaset altını kalın çizgilerle çizmek gerekir - SİYASET - mahkumun iki ayda bir hediye alabileceğine karar vermiş! Hediye ve kitap bağlantısı ise şöyle: mahkumun alabileceği hediye - a) Kitap, b) Giyim Eşyası. Kitabın mahsus mahale girişi bizzat SİYASET tarafından iki aylık periyotlarla bağlanmış! Kanunla! Tebrikler! Neden iki ay? Neden 12 ay değil? Ayıp mı kaçardı böylesi! 3 (ÜÇ) kitap sınırlamasını koyup süreci taçlandıran ise cezaevinin idare ve gözlem kurulu.

1995 yılında başlayan muhaceret hayatım 2004 yılında cezaevi ile yeni bir evreye girdi. Kemalist yargıçlardan, brifingçi yargıçlardan, 28 Şubat’ın yargıçlarından, Fetö’nün yargıçlarından, Fetö’nün kolluktaki temsilcilerinden, cezaevlerindeki uzantılarından, hepsinden hayatıma düşen kadar nasiplendim. Bittiği söyleyen 28 Şubat kişisel tarihimde bir türlü bitmeyi bilmedi, sanat galerilerinde bittiğini iddia eden bacılarımın, kardeşlerimin aksine!

2004 senesinde cezaevine girdiğimde, mahpus, yanında en fazla “üç kitap” bulundurma hakkına sahipti. Dördüncü kitaba ulaşma hakkınız faili meçhul bir fail tarafından engellenirdi. Benim “hak” diye belirtmeme takılmayın siz, o ağız alışkanlığıyla söylenmiş bir kelam. Oysa hakikatte üç kitap verilmesi bir lütuftu! Lütfa mazhar olmak bir paye, kabul edene?! Bununla mücadele edenler gibi bu saçmalığın aşılması için gücüm yettiğince uğraştım. Hafızam beni yanıltmıyorsa 2005 senesinde Meclis İnsan Hakları Komisyon Başkanı olan Mehmet Elkatmış imzalı bir metin elime tutuşturuldu. Başvurum üzerine adıma gelen bu metin bir takım sorularıma cevap veriyordu. O tarihteki “üç kitap” uygulaması tamamen bir yanlış anlamaydı, yada benim ifademle kasıtlı bir yanlış anlamanın tezahürüydü. Elkatmış imzalı metinde ise “cezaevi kütüphanesine ait kitaplardan isteyen her mahkumun faydalanabilmesi için kütüphaneye ait kitapların her bir mahkum için üç adet ile sınırlandırılması söz konusudur; mahkumların kendilerine ait kitaplarda herhangi bir sınırlama söz konusu değildir!” deniyordu. Bu metin şu an elimde değil, sadece hafızama güveniyorum. Zamanın bu kadar tersine akacağını öngöremediğim için kendime kızıyorum şimdi. O metni neden attım ki, işi bitti zannıyla! Neyseki kurumların arşivleri var. İstenirse ifadelerimin karşılığına arşivlerin şahit olduğu görülür. O tarihten sonra (kabaca 2005 ortaları) uzun seneler kendimize ait kitaplarla ilgili lokal problemler dışında bir yaşamadı-(m)-(k).

2019’un son aylarında başka bir yeni normale uyandık. AYM’nin verdiği bir karara istinaden cezaevi yönetiminin uygulaması şöyle olmuştu: Adımıza gönderilen aylık siyaset-kültür-sanat dergileri parası tarafımızdan ödenmediği gerekçesi ile bizlere verilmedi. Yasaklamanın adı böylece yeni tarifine kavuşmuş oldu. “Kutsal güvenlik” buzağı kendisini güvensiz hissettiğinden bütün bıçakların toplanmasına salık verdi. Parasını cezaevindeki emanet para hesabımızdan ödemediğimiz kitaplar da verilmez oldu. Ancak dini bayramlarda verileceği söylendi. Yasaklamaların gerekçesi olan AYM’nin ilgili kararını dilekçeyle idareden talep ettim ama cevap alamadım. Uzatmıyorum, bu normalden 20.06.20 tarihli kararla başka bir normale mutasyon geçirdik. Üstteki yasak ve sınırlamalar tahmin edebileceğiniz üzere tekrar daraltılma yoluna gidildi.

Kitaplara-okurlara karşı açıkça bir mücadele var. Her zaman beterin daha beteri varmış!

Yakın dönemde Amerika’da beyaz ırkçı polis şiddetine maruz kalarak öldürülen George Floyd’un yürek burkan görüntülerinde “NEFES ALAMIYORUM” diye haykırdığını bilmeyen-görmeyen kalmamıştır sanırım. Siyasi mahkumlar açısından bakıldığında kitaplarla beraber olmak kitapların içinden tarihin derinliklerindeki insanların zihinlerinde gezinmek, farklı kültürlerin, medeniyetlerin, inançların, coğrafyaların çocuklarıyla, üstatlarıyla satırların aracılığıyla konuşup-tartışabilmek-buluşabilmek, çağdaş dünyanın düşünürleriyle yeni ufuklara bakabilmek, “NEFES ALMAK” demek. Kitapla araya çekilen her sur, duvar – her engel karanlığa mahkum olmak demek. Kitaplarla “kutsal güvenlik” buzağısının arkasına saklanarak savaşmak bana Moğol istilasında kütüphanelerimizin başına gelenleri, engizisyon uygulamalarını hatırlatıyor. Baskıcı yöntem ve eğilimleriyle nam salmış düzenlerin karanlık hücrelerini hatırlatıyor! Postal düzenlerinin canlılığını hatırlatıyor. Asla kazanılamayacak bir savaşı hatırlatıyor. Zira koyu-zifiri karanlığı parçalamaya titrek bir mumun ışığı yeter. 12.06.20 tarihli 2020/334 karar no’lu idare ve gözlem kurulu metni aracın arkasında yerde yatan “nefes alamıyorum” diye haykıran George gibi nefes almamızı imkansız hale getirdi.

Eskiler “müsademe-i efkârdan barikâyı hakikat doğar” demişler. Özgürlüğü gasp edilenler açısından tüm zamanlara hitap eden bu söz ancak kitapların arasında gezinmekle anlam kazanıyor. Bir yandan okumaya özendirmek için çalışmalar yapılsın (gerçek mi acaba!) diğer taraftan okumanın önüne akla gelmeyecek engeller çıkarılsın!

Kısa bir süre önce İl Halk Kütüphanelerinden mahkumların faydalanabilmesi için Adalet Bakanlığı bir çalışma yaptı. Bizlere de Kocaeli İl Halk Kütüphanesinde bulunan kitapların listeleri dağıtıldı. Talep yine üç kitapla sınırlı olacak dendi .15 günde bir üç kitap. Bu tebliğin üzerinden aylar geçti, araya pandemi de girdi. Sonuç. Henüz bilmiyoruz! Çalıştığını göremedik öngörülen sistemin! Niyet iyi olabilir lakin çalışması ve verimli olması hele düzenli okuma yapmak isteyenler için verimli olması neredeyse imkansız. Ama oluşturduğu algı muhteşem!

Devletler şiddet kullanma tekelini ellerinde bulundururlar ve oldukça kıskançtırlar, başkasıyla asla paylaşmazlar bu niteliklerini. “Demoktarik devletin gölgedeki yüzü şiddettir” demişler. Demoktratik devletin?! gölgede kalmış yüzü olarak şiddet kapkara zindanda gölge niteliğinde her zaman görünür olmuştur! Gölge niteliği sebebiyle yaşayanlar hariç anlamak da/anlatılması da/anlaşılmasını beklemek de zorlaşır. Gölgeyi elle tutamazsınız ama bütün hücrelerinize kadar hissedersiniz. Hakların sürekli kısıtlanması, hakların üzerinde tepinme gölgedeki şiddetin kendisidir ve şiddetin dozajının arttırılması bir intikama dönüşür. İçeride yani mahsus mahalde hak edilmiş?! şiddete maruz kalmak birileri için dışarıda kaba bir şehvet ateşine odun taşımak demektir.

Hak edilmiş şiddetin sebebi sadece siyahi olmaktır. Siyahilerin nefes alması için daha alınacak çok yol vardır. Siyaset-devlet nefes alamayanların enseleri üzerinde yükseldiği müddetçe herkes siyahidir.

Adalet terazisi, vicdanı-fıtratı kinle/nefretle/hamakatle/tarafgirlikle pas tutup şaşmamış özgür herkes her tohumun bir iklimde hayat bulduğunu bilir. Üzerimize kabus gibi çöken bu iklim bizim medeniyet dünyamıza ait değildir. Zira biz kitaplı bir toplumuz. Her kitabı karanlıkları aydınlık kılan bir KİTAB’ı daha iyi anlamak için okuruz. Lütfen karanlığımıza titrek de olsa bir mum yakınız. Kitaba uzanan yolların bir takım bahanelerle kesilmesi bizi sadece nefessiz bırakır.

NEFES ALAMIYORUZ.

04.08.20

Not:

1. Aşağıda idare ve gözlem kurulunun kararının tam metni.

2. İnfaz Hakimliğine kararın iptali için yazmış olduğum dilekçenin metni vardır. Ayrıca İnfaz Hakimliğinden gelecek metni ve sonraki gelişmeleri de kamuoyuyla paylaşacağım.

Kocaeli 1 No’lu F tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü (İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı)

Karar Tarihi: 12.06.20

Karar No: 2020/324

15.04.20 Tarih ve 31100 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun ile 5275 sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkında kanunun 61, 62 ve 69. maddelerinde değişiklikler yapılmıştır.

Ayrıca ceza infaz kurumlarının yönetimi ile ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkında Tüzük’de ceza infaz kurumlarının yönetimi ile ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkında yönetmelik olarak değiştirilmiştir.

Hükümlü tutukluların kütüphaneden süreli-süresiz yayınlardan yararlanması ile dışarıdan gönderilen hediyeyi kabul etme haklarının yeni mevzuat hükümleri şöyledir. 5275 sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkındaki kanunun “Kütüphaneden yararlanma” kenar başlıklı 61. maddesinde “Kütüphaneden yararlanma Madde 61-(1) Ceza infaz kurumların, kurumun büyüklüğüne göre, kütüphane veya kitaplık oluşturulur. Kütüphanelerde veya kitaplıklarda verilen derslere kaynaklık edecek kitapların yanı sıra olanaklar ölçüsünde hükümlülerin boş zamanlarını değerlendirmelerini, okuma alışkanlığı edinmelerini ve kültür bakımından ufuklarını geliştirmelerini sağlayacak kitaplar da bulundurulur.

2. Hükümlüye kurum kütüphanesinden yararlanma imkanı verilir. Ayrıca, hükümlüler kamu kurum ve kuruluşlarına bağlı kütüphanelerde bulunan ve 62. maddedeki şartları taşıyan yayınlardan yararlandırılabilir.

3. Bu hizmet, gezici kitaplıklarla da yerine getirilebilir.

5275 sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkındaki kanunun “Süreli veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı” kenar başlıklı 62. maddesi;

Madde 62-(1) Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma hakkına sahiptir.

(2) Resmi kurumlar, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler tarafından çıkartılan gazete, kitap ve basılı yayınlar, hükümlülere ücretsiz olarak ve serbestçe verilir. Eğitim ve öğretimine devam eden hükümlülerin ders kitapları denetime tabi tutulmaz.

(3) Kurum disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan ya da tehlikeye düşüren, hükümlülerin iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştıran yahut müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir yayın hükümlüye verilmez.

(4) Basın ilan kurumu aracılığıyla resmi ilan ve reklam yayınlama hakkı bulunmayan gazeteler, ceza infaz kurumuna kabul edilmez. Ancak ilan ve reklamın geçici süreyle kesilmesi hali, bu hükmün dışındadır. Yabancı dilde yayımlanmış gazete ve dergilerin ceza infaz kurumuna kabul edilmesinde Adalet Bakanlığı yetkilidir.

5275 sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkındaki kanunun “hükümlüye dışarıdan gönderilen hediyeyi kabul etme hakkı” kenar başlıklı 69’uncu maddesinde; Hükümlüye dışarıdan gönderilen hediyeyi kabul etme hakkı Madde 69-(1) Kapalı ceza infaz kurumlarındaki hükümlü, iki ayda bir kez, ayrıca dini bayram, yılbaşı veya kendi doğum günlerinde dışarıdan gönderilen ve kurum güvenliği için tehlikeli olmayan bir hediyeyi kabul etme hakkına sahiptir. Çocuk ve altmış beş yaşını tamamlamış hükümlüler ile beraberinde çocuğu bulunan kadın hükümlüler, idare ve gözlem kurulu tarafından alınacak karar doğrultusunda belirtilen zaman dilimi dışında da hediye kabul edebilir. Bunun esas ve usulleri yönetmelikte belirlenir.

-Ceza infaz kurumlarının yönetimi ile ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkındaki yönetmelik’in “Dışarıdan gönderilen hediyeleri kabul etme hakkı” kenar başlıklı 77. maddesinde:

1) Kapalı kurumlardaki hükümlü, mensup olduğu dinin bayram günlerinde, yılbaşında ve nüfus kaydında belirtilen doğum günlerinde dışarıdan gönderilen ve kurum güvenliği için tehlikeli olmayan hediyeyi, aşağıda belirtilen esaslar dahilinde kabul etme hakkına sahiptir;

a) Hükümlü hediye olarak ancak kitap veya giyim eşyası kabul edebilir.

b) Hediye, ziyaretçi tarafından verilebileceği gibi posta veya kargo yolu ile de gönderilebilir,.....

DEĞERLENDİRME

Yukarıda sayılan mevzuat hükümlerine göre; kurumumuzda barındırılmakta olan hükümlü tutuklular:

1) Emanet hesabına yatırılan paradan karşılanması koşuluyla herhangi bir yayının alınmasını isteyebilir.

2) Resmi kurumlar, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla Cumhurbaşkanı tarafından vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler tarafından çıkartılan gazete, kitap ve basılı yayınlar hükümlü tutuklulara ücretsiz olarak ve serbestçe verilir.

3) Hükümlü tutuklular kurum kütüphanesinden serbestçe yararlanma hakkına sahiptir.

4) Hükümlü tutuklular mensup olduğu dinin bayram günlerinde ve nüfus kaydında belirtilen doğum günlerinde dışarıdan posta veya kargo yoluyla gönderilen ya da ziyaretçileri tarafından hediye olarak getirilen kitapları kabul etme hakkına sahiptir. (Kanunda düzenlenen kurum disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan yada tehlikeye düşüren, hükümlülerin iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştıran yahut müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan yayın olmama ilkelerine uygun olacak şekilde)

5) Eğitim ve öğretime devam eden hükümlü tutuklulara ders kitapları herhangi bir engelleme olmadan verilecektir.

Ceza infaz kurumumuzdaki tutuklulara ve hükümlülere gerek dışarıdan posta ve kargo vasıtasıyla gönderilen, gerekse ziyaretçileri aracılığıyla getirilen kitapların kapak/cilt kısımlarının içine gizlenmiş dökümanlar ele geçirilirken, kitabın bazı sayfalarına yazılmak suretiyle yada harflerin bazılarının şifreli olarak işaretlenmek veya çeşitli kimyasallar vasıtasıyla görünmeyen yazılar yazmak suretiyle hükümlü tutukluların yönlendirildiği, bunlara emir ve talimat verildiği görülmüştür. Bu yollarla gelen kitapların dış tarafından bazı kısımlarının yasak olmayan yayınlardan kapak yapılmak suretiyle yasaklanmış yayınların içine fark edilmeyecek şekilde eklenerek kanuni yasağın delinmeye çalışıldığı pek çok sefer görüşmüştür. Dışarıdan gelen her kitabın incelenmesi ve kontrol edilmesi de ayrı bir iş yükü oluşturmaktadır. Hükümlü-tutukluların kullandıkları yöntemlerin farklılığı ve yoğunluğu dikkate alındığında bu işin hiç kolay olmadığı değerlendirilecektir. Bu durum güvenlik zaafiyeti yaşanmasına, bir takım suç faaliyetlerinin bu yolla yapılmasına, yahut talimat, bilgilendirme verilmesine, kanunun yasakladığı durumları etkisiz bırakmaya neden olmaktadır.

KARAR

Yukarıda sayılan mevzuat hükümleri ve uygulama şekliyle;

Hükümlü tutukluların ilgili mevzuat hükümlerindeki kriterleri taşıması koşuluyla emanet hesabındaki paradan süreli yada süresiz yayınları bedelini ödemek koşuluyla alabileceğine, iki ayda bir kez, mensup olduğu dinin bayram günlerinde, yılbaşında ve nüfus kaydında belirtilen doğum günlerinde dışarıdan posta veya kargo yoluyla gönderilen yada ziyaretçileri tarafından hediye olarak getirilen en fazla 3 (ÜÇ) adet kitabı alabileceğine, fotokopi dökümanlar ile ISSN veya ISBN numarası olmayan başka bir deyişle yürürlükte bulunan mevzuatın öngördüğü usullerle basılmamış (korsan) her türlü dökümanın içeriği ne olursa olsun (ders kitabı içeriği taşıyan dökümanlar hariç) veya hangi amaçla gönderilmiş olursa olsun kuruma kabul edilmeyeceğine, ilgili mevzuat hükümlerindeki kriterlere uygun fakat inceleme esnasında tespit edilen tahrip olmuş, çizilmiş, sayfa eklenmiş veya çıkarılmış, işaretlenmiş, kitap kapağı veya içeriği değiştirilmiş, sayfaları fotokopi haline getirilmiş yayınların kuruma alınmayacağına, hükümlü tutukluların kurum kütüphanesinden ve il halk kütüphanesinden serbestçe yararlandırılmasına oy birliği ile karar verilmiştir.

Yönetimin kararına itiraz mahiyetinde infaz hakimliğine 04.08.20 tarihinde gönderdiğim dilekçenin tam metni aşağıdadır;

İNFAZ HAKİMLİĞİNE - İTİRAZ DİLEKÇESİ

Hükümlüye dışarıdan gönderilen hediyeyi kabul etme hakkını düzenleyen ilgili kanunda hükümlünün iki ayda bir olmak üzere sadece 3 (ÜÇ) adet kitap alabileceğine dair hiçbir düzenleme yoktur. Kitap sayısının sınırlandırılmasıyla ilgili bir düzenlemeyi kanun koyucu yapmamıştır.

Mahkum adına hediye bağlamında kuruma ulaşan kitapların mahkuma verilirken tabi olduğu şartları kanun (5275/62-3) açıkça saymıştır. Kısıtlayıcı şartlar arasında idare ve gözlem kurulunun ileri sürdüğü gibi “İŞ YÜKÜ” kriteri yoktur.

İdare ve gözlem kurulu karara konu olan değerlendirme yazısında gerekli kontrolleri yapabildiğini açıkça beyan etmektedir. İdare ve gözlem kurulu kurumun iç işleyişinde yapacağı bir takım düzenlemelerle iddia ettiği “İŞ YÜKÜ” problemini çözmeyi tercih etmek yerine faturayı mahkuma (burada kitap okuruna) yüklemektedir. Gerekli kontrolleri yapmak idarenin sorumluluk alanındadır. Ayrıca idarenin iddia ettiği savlar (kanuni yasakların delinmeye çalışılması) doğru olsa bile suçun şahsiliği ilkesi çiğnenmekte ve tüm kitap okurlarının (burada mahkumun) cezalandırılmasını esas alan toptancı bir yaklaşım sergilenmektedir. Suçu yada suçluyu tespit edip yetkili mercilere yönlendirme yapmak hukuk düzeninin gereğidir.

İdare ve gözlem kurulunun kararı bu haliyle OKUMAYIN demekle eşdeğerdir. Açıkça KİTAB’a yasak getirmektir.

Oybirliğiyle alınan kararda kurum kütüphanesinin ve il halk kütüphanesinin alternatif olarak gösterilmesinin pratikte hiçbir makul karşılığı yoktur. Okurun açlığını doyuracak şartlardan işlevsellikten uzaktır. Hele il halk kütüphanesinden faydalanmanın rasyonel bir karşılığı hiç yoktur. Hasılı kurulun alternatif önerisi uygulamaya soktuğu yasağın ağırlığını hiçbir şekilde kapatmaya yetmez.

Kurul almış olduğu bu karar neticesinde okur için hiçbir konu hakkında detaylı okuma ve araştırma yapma imkanı bırakmamıştır. Okurun elinin altında şahsına ait kitapların bulunması yaşamak için nefes almak kadar zarurettir.

Cezaevi yönetiminin yasak yoluna gitmesi anlaşılabilir bir durumdur, bu geleneksel bürokratik alışkanlığın bir yansımasıdır. Ancak mahkemenin yönetimin kaçmaya çalıştığı kolaycılığa prim vermemesi hakkın, hukukun, mümeyyiz aklın gereğidir. Mahkemenin kitaba, okumaya karşı düşmanca denebilecek yaklaşımlara prim vermeyeceğini umarak idare ve gözlem kurulunun 16.02.20 tarihli 2020/324 No’lu kararını iptal etmesini istiyor; nefes alacak, medeniyete tutunacak bir karar vermesini diliyorum. Şahsımıza ait kitaplarla ilgili kanunun öngörmediği yasak ve kısıtlamaları mahkemenin tanımayacağını umuyorum.

04.08.2020

İsmail Şah Balta

Hukuk Haberleri

Gazze eylemlerine hakaret eden Fatih Altaylı hapis cezası aldı
Sinan Ateş cinayeti davasında gerekçeli karar açıklandı
Mülakat sistemi yeni mağdurlar üretmeye devam ediyor: Yazılıda rekor kırdı, mülakatta yok sayıldı!
Bu ne acele! Suriyeli muhacirlere aile hekimliği uygulaması sonlandırılıyor
Cumaya giden işçisini ekmeğinden eden işveren müstehakını buldu