HAKSÖZ HABER
Metruk binalar Türkiye’nin genel problemlerinden birisi olarak görülüyor. Türkiye’nin neredeyse her yerinde metruk binalar amacı dışında ve izinsiz bir şekilde; uyuşturucu kullananlar, gasp çeteleri ve mahalle eşkıyaları olarak adlandırılan kesimler tarafından toplumsal huzuru ve yapıyı bozacak şekilde kullanılıyor.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, metruk binalar ile ilgili yıkım işleminin hukuki aşamasından önce yapılması telkininde bulunduğunda, her ne kadar iyi niyet amacı güderek işlerde bulunduklarını ifade etmiş olsa da olayın hukuki boyutunun aşılması, hukuka bakış açısının İçişleri Bakanı nezdinde nasıl göründüğünü topluma yansıtmış oldu.
Süleyman Soylu uyuşturucuyla mücadele kapsamında metruk binaların yıkıldığını belirterek, “110 bin metruk bina vardı, biz bunun 75 binden fazlasını yıktık. 15 binini de restore ettik. Geçen gün vilayetlere gidiyorum; Diyarbakır, Adana ve İstanbul da dahil olmak üzere, muhtarlarımız diyor ki “Efendim şurada metruk bina var burada metruk bina var. Ama mahkeme kararı var yıkamıyoruz.” Ya arkadaş sen gece yık, mahkeme kararı bizim arkamızdan gelsin. Çünkü o bina orada durdukça orada uyuşturucu kullanılıyor. Vatandaş geliyor diyor ki muhtara 'Bu binayı ne yapacaksın.' Muhtar 'mahkeme kararı var yıkamayız' diyor. Ben de diyorum ki gece yarısı dozer gelsin yıksın kim yıktı biz nereden bilelim ya!” diyerek muhtarlara mahkeme kararının nasıl aşılabileceğini söylemişti.
Topluma hukukun nasıl aşılacağının yolunun gösteren içişleri bakanının bu söylemi haklı eleştirileri de beraberinde getirirken, "Önce işlemin yapılması sonra işin yasal boyutu mu önemsenmeli?" sorusunu sordurdu.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bu söylemi, hukuk ve bürokrasinin birbirleri ile ilgili işlemleri uyumlu yapmaktan ziyade birbirlerini atlatmaya yönelik çalıştıklarını düşündürttü.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun söz konusu konuşması,