Mahalle

Enteresan bir mahalledir burası... Kâğıt üzerinde yüzyıllara varan bir geçmişi olan, kendi değer yargıları olan, belli bir birikime, geçmişe dayanan; ancak mahallenin bugünkü bitirimleri dolayısıyla pek rahat yüzü görmeyen bir mahalledir...

Söz gelimi cazgırları vardır mahallenin. Sahiplerinin gün aşırı mekân kapatmalarını kendilerinde en doğal bir hak olarak görürler de, başkalarının derme çatma, tek göz bir kulübe sahibi olmalarına acayip bozulurlar. Ve racon keserler mukimlerine... Mevcut sakinleri baskı, aba altı sopa, gizli mektup, bilinmeyen, görülmeyen numaralar ile sindirirler. Biri yeni taşınacak olduğu zaman, sokak başında yolunu keser, hasımlarını elleriyle duvar arasına sıkıştırıp raconu okurlar yüzlerine. Ayak bastı tehdidi yaparlar alenen.

Kendilerini delikanlı, semtin bitirimi, külhanbeyi zannederler ancak onlar da yeri geldiğinde hadlerini bileceklerini bilirler. Sahiplerinin sahibi bastığında kalayı, oturup muhtara kafa tutan mektup döşenirler, ayakçıları gece yarısı boş sokaklarda nara atar, meydan okur...

Çeşit çeşittirler... Kafası basmayandan tüccar cin olana, alkoliğinden kırığına kadar her modelleri bulunur... Yıllardır sömürdükleri, kanını emdikleri, her yanını parselledikleri semtin ellerinden çıkma durumunda kural, kanun, nizam, otorite de tanımazlar. Kimi usulüne uygun yapar yapacağını. Kayınpederini semtin ihtiyar heyetine seçtirir, damadını muhtar azası yapar, kızını belediye başkanı, yeğenini kolluk kuvveti filan.

Aslında yerlisi bile değildir bu mahallenin. Doğrusu, nesep konusu çok karmaşıktır, nerden çıkmıştırlar tam belli de değildirler. Ancak mahallenin değer parametrelerini bildikleri için, şahane sahiplik rolü oynarlar. Zor zamanlarında sanki kendileri varmış gibi, mahalleyi kendileri kurmuş gibi davranırlar. 'İyi ama' dersiniz, 'Aha bak, bunlar bu mahalleyi kuranlar, bu benim dedem, şu falancanın hacı dayısı, peki ama sen nerdesin, deden filan nerede?' diye sorulduğunda bozulurlar. Esasen mahalleyi çok sevip saydıklarından değil, kavun tatlı olduğu için buradadırlar. Yoksa bir ayaklarının semtin dışında oldukları çok iyi bilinir. Sadece dondurma yemek için uçak kiralayıp bilmem hangi mahallere gittiklerini de birbirleriyle kavga ettiklerinde görürsünüz.

Lakin devran değişip de, çok su akar semtin kanalizasyon şebekesinden. Mahalle az buçuk dışa açılır, başka mahalleleri de görmeye başlayınca paniklerler. Zira 'İyi ama en azından falanca mahalle gibi olalım, bakın onlar ne kadar müreffeh ve mutlu' diye sorunca acayip bozulurlar. 'İstikrar senin neyine Vesayet?' diye ağız dolusu hakaret yağdırırlar. Bu nedenle, korkuyu en iyi birleştirici ve içe kapanıcı unsur olarak kullanırlar. Gece yarısı hırsızlık yaparlar, sokakta kan revan kavgalar çıkarırlar, ortalığı toz duman ederler. Bunu da sizin üzerinize atmaya kalkışırlar. Bir yiğit çıkıp bu planlarını bozmaya başlayınca yine kuyruklarına basılmış gibi ciyak ciyak bağırırlar. Hançer kendi bellerindedir, kemerlerinde bilinmedik silahlar, ceplerinde olmadık taktikler, plan, programlar vardır. Ya gece yarısı Ayışığı planı tertip ederler, olmadı Sarıkız ineğine dair karanlık senaryo üretirler. Mahallenin bitirimleri, külhanbeyleri ise, bu mahallenin gerçek efendileriyle eylemde birlik yapmasa da menfaatte birlik formülünü uygularlar hep. Bazen bir Şubat Kardeşliği'nden vururlar voliyi. Sonra 367 Dostluğu'nu kullanmaya kalkışırlar. Millet uyanınca bu ayak oyunlarına, önce tehdit ve yalan dolan, iftira. Olmadı 'yapın bir şövalyelik', o da olmadı mı, 'Haydi eller kaosa' kampanyası geliştirirler. Karanlık ile yaptıkları ortaklık sonucu, mahalle karışınca da, 'Aha bakın biz demiştik' derler sıkılmadan. Çok sonra ortaya çıkınca konuşmaları, görüşmeleri, misal 'gönder adamları yesin millet birbirini, karıştır ortalığı' diye birbirlerine söylediklerini yüzlerine vurunca da, 'kimsiniz kardeşim siz?' diye diklenir utanmadan?

Müslüman olmasına rağmen bu mahalle, salyangoz satıcıları inanılmaz bir küstahlık ve cüretle jakoben bir feodaliteyle tüm raconları kendi eteklerinin altına toplarlar. Ama yağma yoktur artık, mahalle eski mahalle değildir...