Mağdurların Avukatı Karaköy'deki Saldırıyı Değerlendirdi

Karaköy'de yaşanılan saldırının hastalık iddiasıyla münferit bir olay gibi gösterilmesinin yanlış olduğunu ifade eden Avukat Karagüzel bu iddiaların başörtüsüne düşmanlığı maskeledeğini söyledi.

HAKSÖZ-HABER

İstanbul Karaköy'de geçtiğimiz günlerde bir kadın yoldan geçmekte olan başörtülü iki genç kıza saldırmış birinin başını darp etmiş ve örtüsünü açma girişiminde bulunmuştu.

Yaşanan hadisenin ardından olayla ilgili soruşturma başlatılmış ve olayın videosu medya ve sosyal medyada geniş yer bulmuştu.

Konu başörtüsüne saldırı olarak ele alınırken bir yandan da saldırganın akli dengesinin bozuk, rahatsız ya da meczup olduğu yönünde iddialar ortaya atılmıştı.

Emniyet güçleri tarafından yakalanmasının ardından saldırgan mahkeme tarafından tutuklanmıştı.

İlgili haber için tıklayınız.

Haksöz-Haber'in sorularını cevaplayan mağdurların avukatı Ömer Faruk Karagüzel, saldırgan ile ilgili akıl sağlığının bozuk olduğu yönündeki iddiaların asılsız olduğunu ifade ederek, başörtüsüne yönelik benzeri saldırıların sayısının artmasına dikkati çekti.

Söylenenlerin aksine saldırganın akli dengesinin yerinde olduğunun altını çizen Karagüzel, avukatlarının hastaneye sevk talebinin olmadığını hatırlattı ve bu iddiaların başörtüsüne yönelen saldırıları maskelemek için ortaya atıldığını kaydetti.

Ömer Faruk Karagüzel'in vakıayı ele aldığı demecini okurlarımızla paylaşıyoruz: 

Karaköy'de yaşanan olay son zamanlarda çok alışık olduğumuz hadiselerden bir tanesidir. Bu hadiseyle, şartlar el vermediğinden ötürü saklı tutulan başörtüsü ve İslami değerlere yönelik kini bir kez daha alenen görmüş olduk.

Müvekkillerim henüz 19 yaşında bir üniversite öğrencisidir. Olay günü Karaköy civarında bir kütüphanede ders çalıştıktan sonra okullarına gidiyorlar. Kalabalığın olduğu bir ortamda böyle bir saldırıyla karşı karşıya kalıyorlar. Kamera görüntüleri ile cürmümeşhut hali tespit olunan vakanın, aslında sayısız başörtülünün yaşadığı fakat delilsiz kaldığı için ispat edilemeyen birçok olaydan farklı değil.

Olayın ardından müvekkiller sakinleştikten sonra ivedilikle Karaköy Asayişe giderek şikayette bulunuyorlar. Ardından emniyet mensupları şahsı hızlıca yakalayarak gözaltına alıyor. Mağdurlar şahsı teşhis ediyor. İfadenin alınmasının ardından şahıs tutuklama talepli savcılığa sevk ediliyor. Hakaret, tehdit, halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek ve tehdit suçlarından tutuklanan şüpheli hem savcılık hem de sulh ceza hakimliğinde şahsın kendisinin olmadığı yalanını söylüyor.

Şizofren Tanısı Başörtüsüne Yapılan Saldırıyı Maskelemek Amacı Taşıyor

Şüphelinin psikolojik sorunlu, hasta veya şizofren olduğu bir kısım köşe yazarları ve gazeteciler tarafından iddia edildi. Bu iddialara katılmak mümkün değil. Sulh Ceza Hakimliğinde de savcılık aşamasında da biz şahsı gördük. Ne yaptığının farkında olan ve yaptıklarını bilerek isteyerek, kasıtlı olarak gerçekleştirdiğini apaçık müşahade ettik. Zaten ne emniyet ne savcılık ne de avukat eşliğinde mahkemede verdiği ifadesinde hasta olduğuna dair bir evrak müdafileri tarafından mahkemeye sunulmadı. Böyle bir durum olsa idi mutlaka avukatlar bu tarzda bir raporu sunar ya da şahsın hastaneye sevkini talep ederdi. Sulh cezada da şahsın ilaç kullanmadığını belirtildi. Şizofren, psikolojisi bozuk, hasta iddiaları üzerinden saldırı münferit bir hale getirilerek başörtüsüne yönelen öfke maskelenmek isteniyor.

Burada başörtüsüne ve İslami değerlere karşı yükselen saldırganlık ve tahammülsüzlük var. Bu bir ortam. Bu ortamı oluşturan ve geçmişten gelen bir gelenek var. 28 Şubat’ı yaşayanlar bu görüntülere yabancı değiller. Bu geçmişte de böyleydi. 28 Şubat sürecinde mezuniyet törenlerinde başlarından çekilerek, ağızları kapatılan iki kız öğrencinin görüntüsü hala hafızalarımızda. Özellikle belli bir tarihten sonra gelişmişçesine Ankara'da, Adana'da, İstanbul’da, metrolarda, otobüslerde, son olarak Marmaray'da birtakım saldırıların gerçekleştiğini hep beraber gördük. Bu olayların hepsi birlikte düşünüldüğünde durumun sadece ‘kadına şiddet’ olduğunu söyleyemeyiz. Buradaki durumun, şüphelinin hareketleri de gözlendiğinde, doğrudan başörtüsüne bir saldırı olduğunun altını çizmemiz gerekiyor.

Mağdurlar ifadelerinde şüphelinin kendilerine 'İslam köpekleri', 'terbiyesiz', ‘o…’ şeklinde harekette bulunduğunu söylediler. Çok galiz küfürler ediyor. 'Açın başınızı' şeklinde örtüye saldırıda bulunuyor. Bu beyanlar oldukça dikkate değerdir. Bu tarz saldırıları farklı şehirlerde de görmek mümkündür. 

Cürmümeşhut Hali Var, İvedilikle İddianame Hazırlanmalı 

Biz sonuna kadar bu sürecin takipçisi olacağız. Adaletin tesis edilmesi için var gücümüzle çalışacağız. Talebimiz savcılık makamından cürmümeşhut hali bulunan saldırı hakkında bir an evvel iddianamenin hazırlanarak yargılama aşamasına geçilmesidir. Bu tip eylemleri gerçekleştiren kişiler cezalandırılmadığı, hukuk önünde mahkûm edilmediği süreci benzeri olaylar toplumda artış gösterecektir. Şayet bu hukuksuz eylemleri gerçekleştiren kişiler hukuk önünde cezalarını bulmazsa ‘hücum’ kültürü ülkenin huzurunu ele geçirecektir.

Bu saldırıları kınayanlara da bir hukukçu olarak tekrar hatırlatmak isterim, kınamak elbette takdire şayandır fakat asıl önemli olan şiddeti oluşturan zihniyete karşı ne yaptığımızdır. Mesele ne başörtüsüdür ne de müvekkillerimin kişiliği; asıl önemli olan dini değerlere karşı gösterilen samimiyetsizlik, şiddet ve saldırganlıktır. Batıda yükselen İslam karşıtlığı Türkiye’de tam anlamıyla bu son olaydaki gibi tezahür ediyor."

Gündem Haberleri

ABD'den Türkiye'ye "Hamas'a ev sahipliği yapmayın" uyarısı
10 Kasım dayatmasında yeni dönem: Törene katılmayan öğrenci için veliden savunma istediler
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan: UCM'nin kararı "umut verici"
Orhan Miroğlu: Bilimsel düşüncenin önündeki en büyük engel Kemalizmdir
HÜDA PAR’dan İslam âlimi Şeyh Said için soru önergesi