Diyorlar ki: “33 aydın, düşünür öldürüldü”!
Yalan.
İçlerinde 16 yaşında olan bile var.
Ne düşünürü, ne aydını!
Daha okulda öğrenci..
Diyecekler ki: “Daha kötü ya.. Küçücük insanlar bile öldürülmüş..”
Bu da yalan..
“Öldürülmüş” değil.. “Ölümüne sebeb olunmuş!”
Arada ne fark var?
Dağlar kadar fark var.
Birisinde kasten suç işleniyor.
Mesela, PKK’lıların askeri, polisi katlederken yaptığı gibi..
Amaç direkt öldürmek..
Mesela, Başbağlar’da köy halkının meydana toplanıp, taranarak öldürülmelerindeki gibi..
Niyet; insanları katletmek.
Diğerinde ise..
Kusurlu hareketlerle ölüme sebebiyet verme..
Mesela, trafikte hız yaparken, kaza yapıp, birisini öldürmek gibi..
Aslında hız yapanın amacı, herhangi bir kişiyi öldürmek değil. Ama bu kusurlu hareketi sebebi ile birisini öldürürse, bunun adı “kusurlu hareketle ölüme sebebiyet verme”..
Dolayısı ile..
“Kasıtlı öldürme” ile.. “Kusurlu hareket ile öldürme” arasında..
Gerçekten dağlar kadar fark var!
¥
Bana göre, insanın ölümü en vahim şey.
Ölüm şekli ikinci planda kalır ama.
Sürekli o yönde istismar yaptıkları için..
“Yakılarak öldürüldüler” denildiği için.
Oradaki yalanı da deşifre edelim.
Sivas Madımak’ta ölenlerin hiçbirisinde, ölüm sebebi yanma değil.
Adli Tıp raporlarında açık açık yazılı: “Dumandan zehirlenme..”
Ölümün vahametini ortadan kaldırır mı?
Kaldırmaz..
Ama vahameti, yalanlarla süslemeye de hiç gerek yok..
Peki ölenlerin tamamı dumandan mı zehirlendi?
Hayır.
Kurşun yarası ile ölenler de var.
Örneğin otel görevlisi..
Peki o kurşunun sahibi belli mi?
Hayır.
Derin cinayetlerde klasik rapor şöyledir: “Giriş ve çıkış deliği tespit edildi!”
Bu ne anlama gelir?
“Cinayeti aydınlatmaya, gücünüz yetmez” anlamına gelir.
Kurşun vücuda giriş yapmış, vücutta kalmamış, çıkmış..
Dolayısı ile, hangi tabancadan atıldığını tesbit edecek delil ele geçirilememiş.
Dolayısı ile, faili bulmanız da, pek mümkün değil..
Diyecekler ki: “Kurşun yarası olması, olayı hafifletir mi, niye bunun altını çiziyorsunuz?”
Cevabımız net: “Kurşun yarası ile ölenlerin varlığı, olayları tahrik edenlerin, olaylara karışan ‘derin el’lerin ortaya çıkarılması için tek umut idi.. Ama bu tek somut delilden de, faillere ulaşılamadı..”
Ve daha önemlisini söyleyeyim..
Kurşun yarası ile ölenler, protestoculardandı..
Yani Madımak’ta olanları..
“Aziz Nesin ve etrafındaki tayfa..”
Bir de.. “Aziz Nesin’i protesto eden halk” olarak ikiye ayırırsak..
Aziz Nesin ile birlikte olanlardan ölenlerin sayısı 33, protestocu halktan ölenlerin sayısı ise 4 idi..
Onun içindir ki..
Oraya buraya cemevi açtırarak.. Hz. Ali’yi kendilerine rehber edindiklerini iddia ederek.. Başımıza “Hoşgörü” kralı kesilen Madımakçılar, Madımak’ta ölenler için yapılan anıttaki “ölenler listesi”nden, bazı isimleri sildirmek istiyorlar..
Kafa bu kadar bağnaz. Bu kadar yobaz..
Aynı olayda ölen insanlar arasında, ayrımcılık yapıyorlar..
“Onu yazmayın, bunu yazın” diyorlar..
Oysa, o anıta ismi yazılması gerekenler..
En başta..
Sivas’ın yerlisi olup..
Kendi işinde gücünde iken..
Dışarıdan gelip, Sivas’ı karıştıranların yüzünden ölenlerdir..
Yani, o anıttan ismi silinmek istenenlerdir..
¥
Sık sık tekrarlanır..
“Madımak zamanaşımına uğratıldı”!
Bu da koca bir yalan..
Madımak olayı yaşanalı 23 yıl olmuş.
Bugün hâlâ, o olaydan dolayı cezaevinde olan insanlarımız var..
Sivas’ta kendi halinde, işinde gücünde yaşıyor iken.
Birdenbire kendisini cezaevinde bulan insanlar..
Hayatında eline silah almamış.
Hiçbir adli olayda eline bıçak bile almamış insanlar..
İdam cezasına çarptırıldılar..
Teröristbaşı Apo için çıkarılan idam cezasının kaldırılması kanunu olmasaydı.
İdam bile edileceklerdi..
Hem de tam bir intikam mantığı ile..
Kendilerinden 33 kişi ölmüş ya..
Göstericilerden de 33 kişiyle idam cezası verdiler..
“Peki zamanaşımına uğrayan ne” diyeceksiniz..
Anlatayım..
Bu arkadaşlar o kadar utanmazdırlar ki..
Bu olayda 33 kişiye idam cezası verilmesi ile yetinmezler..
300, 500 hatta çok daha fazla kişinin idam cezasına çarptırılmasını isterler..
Şimdi CHP milletvekili olan bir avukatlarının beyanı ile, “Madımak önünde 15 bin kişi vardı. Niye onların tamamı yargılanmıyor” diyerek, Sivas meydanına binlerce idam sehpası kurulmasını isteyecek kadar ikiyüzlüdürler..
Onun içindir ki.. Olayla hiç ilgisi olmayan, çoğu yurtdışında yaşayan insanları o davada sanık göstertip, sonra da “Türkiye’ye gelmiyorlar, kaçıyorlar” diye suçladılar..
Ardından o birkaç kişi için dava zamanaşımına uğradığında da..
Sanki bütün sanıklar için dava zamanaşımına uğramış gibi..
Utanmazca, ahlaksızca, “Sivas davası zamanaşımına uğradı” diyerek ortalığı velveleye verdiler..
¥
Bunların son yalanları da..
Sivas olayları sebebi ile hedef gösterilen belediye başkan yardımcısı Cafer Erçakmak vefat ettiğinde..
“Aslında ölen Cafer Erçakmak değil.. Başkasının cesedini Cafer Erçakmak diye gömdüler..” iftirasını atarak..
Mezarını iki defa açtırmalarıdır..
Madımak’ın yalanlarını..
Saymakla bitiremeyiz.
Dava aşamasında yaşanan hokkabazlıkları.. Yargıtay’da yaşanan rezaletleri..
Sıralamaya kalksak..
Emin olun, ciltler dolusu kitap olur..
YENİ AKİT