Eskiler "Bir dirhem et bin ayıp örter" derlerdi.
Çağımızda birçok aforizma gibi bu da manasını yitirdi.
Şimdi şişmanlık değil, zayıflık moda.
Sağlık açısından da zayıflık şişmanlığa tercih ediliyor ki bu bilimsel bir gerçek.
Sözü Abddurrahman Dilipak'ın dediğine getireceğim de...
Diyor ki Dilipak: "Kadınlar çok yiyor, şişmanlayıp badi badi yürüyorlar, kocaları da başka kadınlara bakıyor."
Bu sözde büyük doğruluk payı var. Fakat konu Dilipak'ın söylediği gibi tek taraflı değil.
Kadının şişmanlaması elbette erkeğin gözünün dışarıda olmasını gerektirmiyor. Eğer bunu doğru kabul edersek tersinin doğru olması gerekiyor.
Aslında ben Dilipak'ı çok iyi anlıyorum. Biraz avamca ifade etmiş ama büyük bir toplumsal gerçeğe parmak basıyor.
Bu cümlelerin altında "İslami kesimde boşanma oranları müthiş arttı" sözleri var. Ama bunu sadece kadınların şişmanlamasına bağlamak hata olur.
Aslında sadece İslami kesimde değil, toplumun her kesiminde boşanma oranları yükseldi.
Henüz Batı toplumlarındaki oranlara ulaşmadı ama artış büyük. Amerika'da boşanma oranı fifty-fifty mesela.
Şimdi... Boşanmak elbette bir haktır. Ama bu hakkın nasıl kullanıldığı önemli. Kangren olmuş bir evliliği sürdürmenin elbette bir manası yok.
Fakat belli bir evlilik döneminden sonra ailenin sosyo-ekonomik düzeyi değişince adam eski karısına vuruyor tekmeyi!
Çünkü kadın evinde yaşıyor. Dışarıyla ilişkisi zayıf. Ama koca öyle değil.
Erkek dışarı çıkıyor gözlerini bazı bakışlardan esirgemiyor. Zaman içinde kendisine yeni meşguliyetler buluyor. Bu durum yılların evliliğini çıkmaza sokuyor.
Boşanmada kadının şişmanlığı, bakımsızlığı, kocasının zevklerine hitap etmemesi de ciddi bir bahane oluyor.
Erkek parayı bulunca cesareti artıyor. Boşanmayı ciddi ciddi düşünmeye başlayabiliyor. İşin içine bir de "iş ortamındaki sosyalleşme" de girince boşanmalar artıyor. Evlilik dışı ilişkiler gelişiyor.
Kırkından sonra azanlar İslami kesimde daha fazla.
Bu da ciddi aile dramlarına yol açıyor.
Eskiden İslami kurumlarda kadınlar çalışmazdı.
28 Şubat'tan sonra işler değişti. İslami kurumlarda her türlü giyinen kadın çalışmaya başladı.
Çalışanlar değişmeye başlayınca şirketler de değişmeye başladı. Son derece kozmopolit şirketler haline geldiler.
Mahalle baskısı çevre baskısı eskisi gibi değil. Mahalle baskısı denilen şey çok çok azaldı.
Artık dindarlar birbirlerinin özel hayatını hiç önemsememeye başladı. Birbirlerine eskisi gibi günaha girmeme noktasında telkinde bulunmuyorlar. Her koyun kendi bacağından asılır deniliyor artık.
Hatta aldatmaya ve dolayısıyla günaha yönelirken birbirlerine yardım edenler var.
İslami yaşam biçiminden uzaklaşma boşanmaya giden yolu açıyor.
Bir de boşanmak köyde ayıptı. Şehirde ise bir hak olarak görülüyor. Şehirleşme arttıkça boşanma da artıyor.
Son olarak gözlemlerime dayanarak şunu söylemeliyim:
Madem eşinizi değiştirmek istiyorsunuz ve madem gözlerinizi bazı bakışlardan saklayamıyorsunuz. Hiç değilse eski eşinizi çocukları ile birlikte elaleme muhtaç halde bırakmayın. Onları terk ederken onların hayatlarını geçirebilecekleri bir yaşam standardını sağlayın.
Boşanmayı bir aile dramına dönüştürmeyin.
Hele hele kadınınızı güzelliğini kaybetti, şişmanladı diye boşuyorsanız, ki bu bence saçma bir gerekçedir, bu gerekçeyi asla hiçbir yerde dile getirmeyin.
Ki kadın için geçerli olan yaşlanma belirtileri erkek için de geçerlidir. Fakat kadınların gidecekleri bir yer olmadığı için erkek kadar kolay çekip gidemiyorlar. Yoksa eşlerinizin çok yakışıklı olduğunuz için size katlandıklarını sanmıyorum.
BUGÜN