Macron'un "dil hassasiyeti" ve kültür emperyalizmi

Ahmet Varol, Arap ülkelerinde Fransızcanın yaygınlaşması üzerinden yaşanan tartışmaları ele alıyor.

Ahmet Varol / Yeni Akit 

Frankofoni Zirvesi ve kültür emperyalizmi

Sözün başında dil zenginliği ile dil dayatmacılığının, kültür zenginliği ile kültür emperyalizminin çok farklı görülmesi ve değerlendirilmesi gerektiğini hatırlatmak istiyorum.

19-20 Kasım tarihlerinde Tunus’un Cerbe adasında 18. Frankofoni Zirvesi düzenlendi. Zirvede öne çıkan isim tabii ki Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’du.

Burada yaptığı konuşmada Tunus’un önümüzdeki iki yıl içinde Fransızca öğretiminin ana üslerinden biri olacağını, Frankofoni Örgütü’nün de Tunus’a değişik alanlarda yardım edeceğini söyledi.

Macron, Frankofoni projesinin eski değil geleceğe dönük bir proje olduğunu, Fransızca konuşmanın da dil, ekonomi ve kültür alanında bir ayrıcalık sayılacağını iddia etti.

Fransa’nın öncülüğünde kurulmuş olan Organisation Internationale de la Francophonie yani Uluslararası Fransızca Konuşanlar Teşkilatı adında bir kuruluş var. Bu teşkilata üye ülkelerin başkanlarını veya üst düzey yöneticilerini bir araya getirmek için de iki yılda bir Frankofoni Zirvesi adı verilen toplantılar düzenleniyor. Bu yıl düzenlenen 18. zirveye de yeni diktatör Kays Said’in tahakkümü altında olan Tunus ev sahipliği yaptı.

Söz konusu teşkilata üye ülkeler arasında gerçekten Fransızca konuşanlar var, tarihte bir şekilde bu dil dayatıldığı için bugün de onu resmi dil olarak kabul edenler var, bir de Macron’un dediği gibi bu dili resmi dil olarak kabul etmeyi gerçekten ayrıcalık sayanlar var.

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “Göklerin ve yerin yaratılışı, dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için ibretler vardır.” (Rum, 30/22)

Bir başka ayeti kerimede de şöyle buyurulur: “Biz her peygamberi ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara açıklasın.” (İbrahim, 14/4)

Bir ayeti kerimede de şöyle buyurulur: “Onunla (Kur’an’la) takva sahiplerini müjdeleyesin ve direnen bir kavmi uyarasın diye onu senin dilinle kolaylaştırdık.” (Meryem, 19/97)

Yüce Allah, Adem’i yarattığında ona isimleri öğrettiğini Kur’an-ı Kerim’de bildirmektedir. Bu da gösteriyor ki insan ilk yaratılışından itibaren dil ile ve kelimelerle anlaşmayı öğrenmiştir. Tarih içinde konuşmalara ve söyleyiş tarzlarına göre diller çeşitlenmiş ve yüzlerce dil ortaya çıkmıştır. Bu da Yüce Allah’ın ayetlerindendir.

Başkalarının dillerini öğrenmek insana farklı bilgi kaynaklarına ulaşma imkanı sunar. Dolayısıyla farklı dilleri bilmek bir zenginliktir. Buna tarihte önem verildiği gibi günümüzde de büyük önem verilmektedir.

Ancak emperyalist güçler çoğu zaman dil dayatmacılığını bir baskı ve tahakküm aracı olarak da kullanmak suretiyle sömürgeleştirdikleri ülkelerin halkları üzerinde bir tahakküm gücü oluşturmaya, kültürel egemenlik kurmaya çalışmışlardır.

Bunu farklı yollarla yaptılar. Bazen kendi dillerinin konuşulmasını zorunlu kılarken, tahakküm altına alınan halkların dillerinin konuşulmasını tamamen yasakladı hatta suç saydılar. Bazen de kendi dillerini üstün, başkalarının dillerini geri göstermek suretiyle kendi dillerinin konuşulmasını ve kullanılmasını özendirmeye çalıştılar. Bunların dışında da başvurdukları muhtelif yöntemler oldu ama hepsinden tek tek söz etmeye gerek yok.

Dil dayatmacılarının amaçları sadece kendi dillerini konuşanların sayılarının artmasını sağlamak değil aynı zamanda kültür emperyalizmidir. Çünkü dillerini yaymaktaki öncelikli amaçları o dille birlikte kendi kültürlerine ilgi ve özenin artması, tahakküm altına alınan toplumların kendi kimlik ve değerlerinden uzaklaşarak dillerini öğrendikleri toplumların kimlik ve değerlerine yakınlık duymalarını sağlamaktır.

Dili, kültür ihracının bir aracı ve kanalı olarak kullanmaya çalışan emperyalist güçlerin başında da Fransız emperyalizmi yer almaktadır. Bu amaçla muhtelif kurumlar ve teşkilatlar kurmuştur. Frankofoni Teşkilatı da bunlardan biridir. Ancak son dönemde dil konusunda İngiliz emperyalizmine yenilmiştir ve Macron da Cebre’de sanıyoruz rüyalarını anlattı. Dors bien Monsieur Macron!

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!