Lütfen Dikkat!

AHMET MARUF DEMİR

Kürt illerinde ve özellikle de tarihsel konumu, kültürel mirası ve sosyal dokusuyla D.Bekir'de yaşanan/yaşatılan olaylar ve izlenen siyaset, sadece evlerin yıkılmasına, camilerin yakılmasına neden olmaz!

Tecrübeler ile sabittir ki, kaotik ortamlar, her zaman şer odaklarının aç kurtlar gibi arzuladıkları çobansız koyun sürüleri olmuştur. Bununla beraber ister istemez bu gibi ortamlar hangi taraf güçlüyse ya da hangi taraf taban (Her türlü lojistik destek… Sadece halk desteğini kastetmiyorum) buluyorsa, o an, güçlü olanın yanında gözüküp her türlü hile ve desiseyi kabul eden/uygulayan şer’e meyilli insanları da türetir.

Afganistan bunun en büyük örneğidir. Taliban'ın Rusları Afganistan’da yendikten sonra -kendisinin de bir kısım hatalarından dolayı- İslam'i olmasına rağmen, kendi içine sızan ahlaksız tipler tarafından evler, kadınlar ve mallar zarar görmüştü.

İslam'i olanda durum böyleyken, bütün felsefesini İslam düşmanlığı üzerine kurmuş yapılara sızan kişilerin yapacaklarını düşünün bir de! 1994 Ruanda'daki olaylar... Kültürleri, dilleri, renkleri aynı olmasına rağmen sadece burun yapılarından dolayı farklı kavimler olduğu anlaşılan bir milyon Tutsi’nin kapı komşuları Hutular tarafından insanın ölmesi gibi.

Srebrenista’da Sırp komşular, Boşnaklara… Halepçe'de. Enfal'de Araplar, Kürtlere… Ve son olarak Suriye, işte tam yanı başımızda... Katil Esed, bırakalım komşuyu, sırf şer odakları istediği için kendi halkını katlediyor.

Hanımefendiler Ve Beyefendiler!

Eğri oturup doğru konuşalım. Şu yaşadığımız an ve mekân içinde elimizde savaşmayı gerektirecek hiç bir gerekçe yok. Evet, devlet adil değildi. Ki hala değil. Evet, devletin zulmü vardı. Ki hala var. Evet, sıkıntılar, problemler, sorunlar yumağı vardı. Ki hala var. Ama yine de savaşmayı gerektirecek bir durum yok… Hele şuan ki konjonktürde hiç yok!

Hanımefendiler Ve Beyefendiler!

Siyaset, siyaset, siyaset... Siyaset yolu eksik de (mesela en basitinden, ben Kuran ve sünnet eksenli bir parti kuramıyorum) olsa hala açık.

Siyaset yapmasını başarabilmeliyiz. Elimizde, daha önce de belirttiğim gibi eksik yanları olmasına rağmen böylesine bir "nimet" var. Türk’ü, Kürd’ü, Alevi’si, Sünni’si ile halklarda zaten bu yolu tercih ettiklerini 7 Haziran'da pratikle tasdik etmişti. (Sonrası malum)

Hanımefendiler Ve Beyefendiler!

Benim komşum, akrabam, dostum, sıra arkadaşım, iş ortağım "Hadi sen de oradan. O böyle bir şey yapmaz." Diye sakın sanmayın! Hadi buyurun; Şiilerin Irak'ta, IŞID’in Suriye’de yaptığı ne?! Daha önce selam verdikleri insanları sokaklarından, mahallelerinden, şehirlerinden kovmuyorlar mı? Gitmeyenleri/Gidemeyenleri de katletmiyorlar mı?

Irkçılık ve alt türevleri olan mezhepçilik, kavmiyetçilik, dincilik, particilik öyle pis bir illet ki yakalananı iflah etmez. İblis, Azazil, Şeytan, Melek-i Tavus... Fark etmez. O varlığı helak ettiği gibi; kişinin hem kendisini hem de başkasını helak ettirmesi için çalışır. Başarılı da olur. Ta ki öğüde kulak verinceye kadar!

"Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor."

Öğüt alan insanlardan olmak duasıyla... Ya da inandığınız her ne varsa onun kutsallığı adına… Onun aşkına… Dikkat edin. Lütfen!