Lüks ve israftan kaçınmak Müslümanlığın delillerindendir!

Süleyman Gülek, lüks ve israf alışkanlıklarının Müslümanlara verdiği zarara dikkat çekiyor.

Süleyman Gülek / Yeni Akit

Lüks ve israf

İsraf: Lüzumsuz yere harcamak, malı ve parayı lüzumsuz yere sarf etmek, saçıp savurmak anlamlarına gelmektedir. Yani ihtiyaç duyulandan fazla alınan her şey israftır. İslâm, insanoğlunun yeme, içme ve harcama konusunda dengeli davranmasını istemiştir. Bir âyette, Allah Teâlâ: “Yiyin, için; fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (A'râf, 7/31) buyurarak israftan kaçınmamız gerektiğini bildirmektedir.

Günümüzde lüks ve israf insanları esir almış, burnunun dibindeki fakir ve ihtiyaç sahiplerini göremez hale getirmiştir. Dünyaya aşırı düşkünlük illeti müslümanların zekât, sadaka, borç verme, yardımlaşma vb. infak duygularını oldukça zayıflatmış, sahip oldukları zekât potansiyelini gerektiği gibi hesaplayıp yerine ulaştırsalar açlık ve sefalet içinde kıvranan müslümanlar bu durumdan kurtulabilir.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, halen 32 milyon 150 bin kişi Türkiye'de açlık sınırının altında yaşarken, günlük 6 milyon ekmek çöpe atılıyor. Ayrıca zengin-fakir bütün ailelerde gördüğümüz lüzumsuz elektrik tüketimi, yemek ve ekmek israfı da korkunç bir şekilde artmaktadır. Bu sebeple birey, aile ve özel sektörde, kamuda, israfın önlenmesi için gerekli çalışmalar yapılması önem arz etmektedir.

Öncelikle Yüce Allah’ın insana bahşettiği her türlü nimetin hesabının sorulacağı ayette ifade edilmiştir. (Tekâsür, 102/8) Peygamberimiz de hadisi şeriflerde, malın gereksiz yere asla zayi edilmemesi, (Buhârî, İ’tisâm 3) evde ihtiyaç fazlası eşyanın bulundurulmaması, (Ebû Davud, Libâs 42) yeme, içme ve giyinmede kibir ve israfa kaçılmaması gerektiğini (Buhârî, Libâs 1) vurgulanmıştır.

Ayrıca Peygamberimiz şöyle buyurur: “Beş şey gelmeden önce beş şeyin değerini bil. İhtiyarlığından önce gençliğinin, hastalığından önce sağlığının, fakirliğinden önce zenginliğinin, meşguliyetinden önce boş vaktinin ve ölümünden önce hayatının.” (Buhârî, Rikāk 3)

Bu açıdan aile huzurunu ve mutluluğunu sağlayan en önemli faktörlerden biri de israftan uzak sade bir yaşam biçimini tercih etmektir. Sadelik; özentiden, gösterişten, lüks ve israftan uzak durma halidir. Sadeliğin ölçü olarak alınmadığı bir hayatta mâneviyat bozulur, duygular sahteleşir, gösteriş öne çıkar.

Günümüzde maalesef her konuda gösteriş meraklılığı ve gayreti ön planda! İnsanlar Allah'ı, peygamberi çok severiz derler, fakat dünya sevgisi, dünya hayatının cazibesine kapılma, makam ve mevkiye düşkünlük, kendini öne çıkarma, kendisini başkalarına beğendirme çabası iman, ibadet ve ahlaki konularda gerekenin yapılmasına mani olmaktadır.

İsraf, sadece mal ve eşya ile sınırlı değildir. İnsan için en büyük israf, ne için yaratıldığını ve varlığını hangi uğurda kullanması gerektiğini unutarak ömrünü heba etmektir. Kendisine verilen akıl nimetini iman ve hikmetle buluşturamamaktır. Bedenini, gücünü, iradesini iyilik ve hakikat yolunda kullanmayıp beyhude meşgalelerle heba etmektir. Sahip olduğu bilgi ve tecrübeyi, bilim ve teknolojiyi insanlığın faydasına değil ifsadına kullanmaktır.

Bunun sonucu olarak da, hayatın dengesi bozulur, tatminsizlik belirir ve dünyaya aşırı bağlılık, mala ve lükse düşkünlük hastalığı baş gösterir. Lüks hayatın temelinde dünyevîleşme, ölümü unutma ve israf tutkusu yatmaktadır. Nice kişilerin lüks merakı yüzünden aile hayatları son bulmuştur.

İsraf ve lüks; harcamada ölçüsüz ve gereksiz harcamadır. Cimrilik ise, çok az harcamak, pintilik yapmaktır. İkisi de dinimizce hoş görülmemekte ve yasaklanmaktadır. Dinimiz “Veren el alan elden üstündür.” (Tirmizî, Zühd, 32); “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” (Buhari, İman, 74) gibi hadislerle cimriliği reddedip “Vermeyi” emrederken, “Elini boynuna bağlayan kimse gibi, eli sıkı, cimri olma” (İsrâ, 17/29) gibi âyetlerle de cimriliği yasaklamış ve cömertlik tavsiye edilmiştir. Müslüman daima itidali tercih etmeli, bir taraftan vermesi gereken yerlere verirken, bir taraftan da tutumlu olmalı, tasarrufa önem vermelidir. İsraftan sakınıp infak etmeli, cimrilikten sakınıp tasarrufa yönelmelidir. Zira israf etmede hayır, hayırda israf olmaz.

Yaşadığımız hayat içersinde özendirilen lüks tüketim ve savurganlık, kişileri giderek daha çok maddeci olmaya yöneltiyor. Bir taraftan yoksulluk, fakirlik, diğer taraftan ise lüks, moda arzusu insanları bunalımlara itiyor. Arzu ettiği lükse kavuşamayan pek çok kişi, neticede para kazanma adına gayr-i meşru işler yaparak ahlâkî işlerden uzaklaşıyor. Böylece kötü işleri rahatça yapıyorlar. Neticede para kazanma adına her türlü ahlâksızlk, haksızlık, hırsızlık, rüşvet, kötülük çekinmeden yapılıyor. İsraf, her türlü kötülüğe, yanlışlığa, haksızlığa sebep olabileceği açısından dinimizce haram kılınmıştır.

Dolayısıyla israfın çok çeşidi vardır; israf, yemede, içmede, giyimde, sözde haddi aşmak; akıl, fikir, zekâ ve zamanı lüzumsuz şeylerle meşgul etmektir. İnsanlara maddi ve manevi zarar veren lüks ve israftan sakınmalıyız. Müslüman kişi her hususta dengeli davranmalıdır, aşırıya gitmemelidir. Ne israf etmeli ne de cimrilik yapmalı, dengeyi sağlamayı bilmelidir. Ne mutlu her konuda İslamî hassasiyeti ön plana çıkarma gayreti içerisinde olanlara!

Yorum Analiz Haberleri

Gazze katliamında ABD'nin rolü
Endonezya’da “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” madde: Filistin davası
"Mustafa Kemal'in askerleri"ne ne zaman dur diyeceğiz?
Gazze katliamı ve Hasbara’nın iflası
Medyadaki ahlaksızlığa neden göz yumuluyor?