Ahmet Varol / Yeni Akit
Siyonistlerle aynı hedefleri vurmamalıyız
En başta şunu belirteyim ki benim Suriye konusundaki tavrım olayların başlangıcından itibaren gayet açık ve net olmuştur; sonrasında da herhangi bir kayma söz konusu olmamıştır.
Şu an da aynı yerde duruyorum ve Baas diktasına destek verilmesinin çok ciddi bir hata olduğu konusundaki görüşüm ve duruşum değişmemiştir, Allah’ın izniyle değişmez de.
Eleştiri konusuna gelince; insanları hatalarından dolayı eleştirebilirsiniz ve hiçbir beşer eleştiriden muaf olduğunu iddia edemez. Ancak eleştirilerde her şeyden önce doğru bilgiyi esas almak ve insaf sınırları içinde kalmaya dikkat etmek gerekir.
Ayrıca ortada bir zulüm olduğu zaman mazlumun bu zulümden kurtulmak için yürüttüğü mücadelede herhangi bir strateji hatası yapması zulmü haklı çıkarmayacağı gibi mazlumun yalnız bırakılmasına da gerekçe oluşturmaz. Allah’a karşı sorumluluk bilinci içinde olan herkesin zulme karşı ve mazlumun yanında yer alma görevlerini yerine getirme gayreti içinde olmaları, hiçbir şey yapamasalar bile tavır, konum ve çizgilerini bu doğrultuda belirlemeleri gerekir.
Burada vurgulamamız gereken bir diğer husus ise, siyonist saldırganlık ve azgınlık karşısında tüm İslam âleminin birlik ve bütünlük içinde hareket etmeye özellikle bu dönemde çok büyük bir ihtiyacının olduğudur. İşte böyle bir dönemde enformatik savaşın füzelerini de siyonist katillere çevirmemiz gerekiyor. Eğer düşmanın birtakım dezenformasyon faaliyetleri çerçevesinde ürettiği tamamen gerçek dışı iddialardan yola çıkarak siyonistlerin vurduğu hedeflerin aynısını vurursak oyuna getirilmiş oluruz.
Ama bu konuda daha duyarlı davranır, şartların hassasiyetine binaen birtakım hassas noktalarda kendimizi tutmayı başarırsak, ümmet nezdinde ve mazlum toplumlar genelinde bir dayanışma ve güç birliğine vesile olacak çalışma ile siyonist düşmanın ve onu İslam dünyasına karşı sürdürdüğü çağdaş haçlı savaşının öncü gücü olarak kullanan küresel emperyalizmin oyunlarını bozma konusunda daha başarılı adımlar atmamız mümkün olabilir.
Siyonist düşmanın Lübnan’a yönelik saldırıları ve bu ülkede gerçekleştirdiği katliamlar en az Filistin’deki saldırıları ve katliamları kadar zalimcedir ve haksızdır.
ABD ve Batı emperyalizminin, Lübnan halkının önemli bir kısmının hıristiyan olmasına rağmen geçmişte olduğu gibi bugün de işgalci siyonistin bu ülkeye yönelik saldırılarına tam destek vermesi ise Batı emperyalizmiyle siyonist vahşetin tam bir ittifak halinde olduğunu gösterir.
Siyonist düşman karşısında Filistin direnişini desteklediğimiz gibi, Lübnan’a yönelik saldırgan tutum karşısında verilen haklı ve meşru mücadeleyi de desteklememiz, onu özellikle siyonist saldırganlık karşısında yalnızlaştırma çabalarına fırsat vermememiz gerekiyor.
Bu arada, bazı medya organlarının bazı ön yargıların tesiriyle, siyonist düşmanın piyasaya sürdüğünü tahmin ettiğimiz birtakım saçmalıkları ciddiye almaları ise gerçekten çok ilginç ve şaşırtıcıdır.
Örneğin bazı haber kaynaklarında, İran’ın attığı füzelerin soba borusu ve kaporta niteliğinde basit şeyler olduğu, o yüzden patlamadığı ve hiçbir zarar vermediği türünden haberlere yer verildi. Lütfen biraz insaflı olalım.
Soba borusu veya kaporta niteliğinde bir araç, İran’dan taa işgal altındaki Filistin topraklarına ulaşır mı? İran’dan işgal altındaki Filistin topraklarına kadar ulaşabilecek nitelikteki bir saldırı aracının gittiği yerde bir tahribata yol açmadığı iddiaları siyonistlerin, maruz kaldıkları durumun sebep olacağı moral çöküşün önüne geçmek amacıyla ileri sürdükleri saçmalıklardır. İşgal rejiminin kendi kayıplarıyla ilgili ciddi bir karartma yaptığı gerçeğini gözden uzak tutmayalım.
Siyonist düşman yalnız değildir. Aynı zamanda bu düşmanın hedefinde olanlar sadece Filistin, Lübnan ve İran değildir. ABD ve genelde Batı emperyalizmiyle siyonist işgal rejiminin birlikte yürüttüğü bu savaşta tehdit tüm bölgeye ve tüm İslam âlemine yöneliktir. Bu tehdit karşısında verilen mücadeleyi de İslam âleminin yalnız bırakmaması gerekir.