Londra’dan İstanbul’a...

Abdurrahman Dilipak

Londra’da toplanan G-20 zirvesinden Almanya Baden Baden’de ve oradan Fransa’nın Strasbourg şehrine NATO toplantısına, oradan İstanbul’a..

Avrupa’nın ve dünyanın geleceğinin konuşulduğu 4 merkez. Londra, Almanya, Fransa ve Türkiye.. Londra’da ekonomi, Almanya ve Fransa’da güvenlik, Türkiye’de işbirliği, diyalog ve barış..

Soluk soluğa bir diplomasi maratonu.. 60. yılında yeni bir NATO Genel Sekreteri seçilirken yaşananlar, uzun süre hafızalardan silinmeyecek.

Aslında Ankara’nın Londra, Almanya ve Fransa’da ortaya koyduğu performans, Ankara ve İstanbul buluşmasının çerçevesini de çiziyordu..

Obama Prag’dan Ankara’ya gelirken Pekin’den de Halk Kongresi heyeti, 6-7 Nisan’da İstanbul’da gerçekleştirilecek BM Medeniyetler İttifakı II. Forumu için yola çıkmışlardı bile..

Ankara’nın NATO Genel Sekreterliği için karikatür krizine ilişkin tavrı, İslam ülkeleri arasında yeni bir Davos coşkusuna dönüştü.. Rasmussen aslında Ankara’ya verdiği sözle iki arada bir derede kaldı.. Aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık! Genel sekreterlik için Türkiye’ye boyun eğdiğini söylüyor. O da buna “Kendimi Türklere satmadım” dedi ve Roj Tv konusunda söz vermediğini söyledi.. AB'nin genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, Ankara’nın Rasmussen’le pazarlık yapmasına sert tepki verdi.. Hatta bu Rasmussen’le pazarlık ederken Rehn’i mi kaybediyoruz yorumları yapıldı.. Aslında Sarkozy de Merkel de Ankara’ya hep mesafeli durmayı tercih ettiler. Sarkozy zaten başından beri tam üyelik yerine “imtiyazlı üyelik” öneriyor.. ABD ve İngiltere’nin tavrı ise daha farklı..

Aslında Erdoğan’ın çıkışının özel bir anlamı ve değeri var. Bunun şu anda bir karşılığını görmekten çok, bundan sonra birilerinin bir şey yaparken, Türkiye’nin tepkilerini de hesaba katması gerekir..

Türkiye eğer bir şeyin altını çizmişse ve o yerine getirilmemişse, o konu hep masada kalacaktır ve bu bir “samimiyet testi”ne dönüşecektir..

Rasmussen’in göreve başlaması ile birlikte Ankara ile yaşanan kriz, Rasmussen’in Türkiye’de düşerek omuzunu çıkartması ile sıkıntılı bir havada başlamış gözüküyor.. Bu gerginliği yumuşatmak Rasmussen’e düşen bir görev.. Eğer bu gerginlik devam edecek olursa Genel Sekreter, ülkesi ve örgütü bu işten daha fazla zarar görecektir..

Tartışma, Genel Sekretere “boyun eğdirme” tartışması değil. Bir haksızlığın, barışın önünde ciddi bir engel teşkil eden tecavüzlerin önlenmesi konusundaki hassasiyeti ifade etmektedir..

Rasmussen’in özgürlük ve onur mücadelesi NATO Genel Sekreterliği için yapılan bir tartışmaya konu edildi.. Sayın Genel Sekreter’in, önce NATO’nun ne kadar barışçı ve özgürlükçü bir yapı olduğu üzerinde düşünmesi gerekir.. Soğuk savaş neyin nesi idi. Ya o özel harp ve kontrgerilla eylemleri?. NATO’nun gerçek yüzünü bizim kuşak iyi bilir.. NATO’nun barışı koruma iddiası, Afrika’nın köle ihraç limanına Liberya adının verilmesi gibi bir şey!

Aslında batılıların ilkelerinden çok çıkarları var.. Bireysel tepkiler, refleksler, çıkarları söz konusu olduğunda teferruattan ibaret şeylerdir..

Milleniumun başında dünya, bu forumlarla birlikte yeni bir ekonomik, siyasi ve askeri bir yapılanma sürecine girdi. Bu son derece önemli.. Bundan sonrası konusunda fikirler net olmasa da bundan sonra bugünkü kavramlar ve kurumlarla, yapılarla bu işin gitmeyeceği görüldü..

Medeniyetler İttifakı’nın 2. Forumu'na 7 devlet başkanı, 36 bakan, 13 uluslararası kuruluşun başkanı katılacak. Bu forumda da, NATO ve G-20 forumlarında konuşulan benzer konular konuşulacak. Yeni dünya düzeni, barış, güvenlik ve refah..

Türkiye bu tartışmaların odağında yer alan bir ülke.. Projeleri, temsil ettiği kitle ve gücü ile varlığını, ağırlığını hissettiren bir ülke rolünde..

İşte G-20: Türkiye, ABD, Japonya, Çin, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Rusya, Brezilya, Kanada, Hindistan, Meksika, Avustralya, Güney Kore, Suudi Arabistan, Endonezya, Arjantin, Güney Afrika ve AB.. 20 ülke içinde sadece 3 İslam ülkesi var..

28 ülkenin katılımı ile gerçekleşen NATO’nun 60. Yılı Kurultayı’nda, yeni genel sekreterin seçimi yanında Arnavutluk ve Hırvatistan’ın da üyelikleri kabul edildi. NATO’ya şu ülkeler katıldı: Almanya, ABD, Arnavutluk, Belçika, İngiltere, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Fransa, Hırvatistan, Hollanda, İspanya, İtalya, İzlanda, Kanada, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovakya, Slovenya, Türkiye, Yunanistan. İttifakın tek Müslüman ülkesi Türkiye..

Bu süreçte Türkiye 35 ülke lideri ile bir araya gelme fırsatını buldu. Türkiye’de ise ayrıca bir o kadar ülkeden gelen üst düzey yöneticiler ve uluslararası örgütlerin temsilcileri ile bir araya geliniyor.

Yani 2 haftada Türkiye, neredeyse dünya devletlerinin üçte biri bir şekilde bir araya gelmiş oluyor..

Bu yılki foruma, Tayyip Erdoğan, İspanya Hükümeti Başkanı José Luis Rodriguez Zapatero, BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, BM Genel Sekreterinin Yüksek Temsilcisi Jorge Sampaio’nun yanı sıra, başka üst düzey siyasi liderlerin de katılımı söz konusu.

Bu arada Obama’nın TBMM’deki konuşması, beklenen şekildeydi.. Amerikan tarihine vurgu yaptı, geçmişte yaşanan olaylardan, ırk ayrımcılığından, aile köklerinden söz etti, İslam’a ve Müslümanlara karşı olmadıklarını söyledi.. Guantanamo’yu kapatacaklarını ve Irak’tan geri çekileceklerini ifade etti. Teröre destek vermeyeceklerini söyledi.. İsrail ve Filistin’in barış için çaba göstermelerini istedi. İran’ın önemli bir geçmişe sahip büyük bir ülke olduğunu ve bundan sonrası için karşılıklı bir anlayış geliştirmeleri gerektiğini, bölge barışı için nükleer silahların sınırlandırılması gerektiğini söyledi. Aslında akıllıca sözlerdi bunlar..

Şimdi sıra bu sözlerin hayata geçirilmesine kaldı.. Ankara’daki iyimser hava bir anda borsanın coşmasına sebeb oldu..

Bakalım bundan sonra işler nasıl gelişecek.. Yarın yine gelişmeleri yazmaya devam edeceğiz.

Selam ve dua ile..

VAKİT