Gözünü Londra’ya dikmiş dünya Suriye’nin her bir bölgesinde olduğu gibi, Rakka’da koalisyon adına icra edilen katliamlar karşısında kör, sağır ve dilsiz!
Londra’da gerçekleşen saldırı dün olduğu gibi bugün de tüm dünyanın gündeminde. Batı’da yaşanan her ‘terör eylemi’ sonrasında olduğu gibi bir kere daha ‘insanlık şokta’ manşetleriyle karşılaşıyoruz. Terör konusu yine yoğun bir şekilde tartışılıyor, uzmanlar analizlerini sıralarken, siyasiler de ardı ardına kınama mesajları yayınlıyorlar.
Şüphesiz savunmasız sivilleri hedef alan eylemlerin siyasal hedefinden ve arkaplanından bağımsız olarak terör eylemi olarak tanımlanması makuldür. Bu bağlamda Londra’da düzenlenen saldırının da tipik bir terör eylemi olduğuna kuşku yok. Ve yine her nerede ve kim tarafından gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin masumları hedef alan eylemlerin canice olduğu, kınanmayı hak ettiği de açıktır. Bu noktada saldırının arkaplanına dair uzun uzadıya tahlillere girişmeyi, saldırının gerçekleştiği ülkelerin devletlerinin, ordularının dünyanın dört bir yanında işlediği suçların meydana getirdiği tepkiler ve çaresizlik duygusunun yol açtığı infiale dikkat çekmeyi şimdilik bir kenara bırakabiliriz.
Elbette bir işgal eyleminin, saldırganlığın sorumlusu ya da ortağı olmayan insanları hedef almak, yayaların üzerine araç sürmek türünden bir eylemin kınanması, lanetlenmesi kötü değildir, bilakis haklı bir tepki ve saygın bir insani dayanışma refleksi olarak da görülebilir. Ama bunun nasıl yapıldığı, kınama kriterlerinin ne olduğu, hangi ortamlarda nasıl şekillendiği ya da görmezden gelindiği atlanmamak şartıyla!
Londra’da eylemci de dahil olmak üzere, toplamda 4 kişinin hayatını kaybettiği saldırı ile aynı gün, yani dün, Suriye’nin Rakka kentine bağlı bir ilçede sığınmacıların bulunduğu bir okulun hedef alınması neticesinde 33 insan can verdi. ABD öncülüğündeki ‘koalisyon’ adı verilen güçler adına uçaktan atılan füzeyle vurulan okulda katledilen bu insanların tamamı sivillerdi. Ve bu katliam ABD’siyle, Rusya’sıyla, Esedi’yle ‘teröre karşı savaş’ iddiasıyla her gün işlenen katliamlardan bir kare sadece!
Londra’da yaşananla kıyaslandığında fark muazzam! Rakka’daki olayda can kaybı kat kat fazla. Üstelik de Londra’daki terör saldırısının bireysel bir eylem, psikopatik ruhlu birilerince gerçekleştirilmiş münferid bir saldırı olma ihtimaline karşın, Rakka’da gerçekleştirilen katliam küresel bir gücün askeri planlamayla gerçekleştirdiği, emir-komuta hiyerarşisi içinde son derece profesyonel, örgütlü ve sistematik bir eylem. Dolayısıyla ortada Londra’dakiyle kıyaslanmayacak şekilde büyük bir insanlık suçu olduğu kesin!
Ama ne görüyoruz? Rakka katliamı, Londra eyleminin meydana getirdiği tepkinin, gürültünün değil binde, milyonda biri kadar dahi bir gündem oluşturmuyor. Bırakın hesap sormayı ya da vermeyi sığındıkları okulda katledilen 33 insan haber değeri dahi teşkil etmiyorlar. Tam manasıyla ahlaksız, vicdansız, zalimane bir görüntü bu! Ve sadece şu görüntünün kendisi bile, küresel despotların kendi beldelerinde bir fasit daire gibi gelecekte de sıkça karşılaşacakları tepki eylemlerini beslemeye aday!
Bu ikiyüzlülüğe, daha doğrusu yüzsüzlüğe bir kere daha bu şekilde dikkat çektikten sonra şu soruyu sormak gerekiyor: Böylesi bir zalimane düzlemde Türkiye’nin küresel haramilerle birlikte Rakka’ya sefere kalkışma ısrarı neyin nesidir?
İşgalcilerle birlikte işgale karşı mücadele olacak şey midir?
Tamam, PKK’ya alan açtırmama, bu işbirlikçi yapı üzerinden egemenlerin müzaheretinde bir oldu-bittiye izin vermeme kaygısı biliniyor ama varsayalım PKK geri çekildiğinde, hariç tutulduğunda sorun bitmiş oluyor mu? Amerikalı ya da Rus işgalcilerle Rakka’da operasyon yapmanın meşru bir zemini olabilir mi?
Türkiye her fırsatta “bir terör örgütü ile terörle mücadele edilmez” ilkesini öne çıkartmaya, muhataplarına kabul ettirmeye çalışıyor. Haklı ve yerinde bir çıkış! Gerçekten de ABD'siyle, Rusya'sıyla hepsinin söyledikleri ile yapmak istedikleri şey tam bir tenakuz hali oluşturuyor. İyi ama şunu da sormak gerekmez mi: İşgalcilerle bir belde işgalden kurtarılabilir mi? IŞİD’in varlığı ve icraatları gayrı meşru da, ABD ve Rus ordusununkiler meşru mu?
Ve her şey bir yana inanılmaz bir acımasızlıkla, vahşilikle Suriyeli kardeşlerimize karşı sistematik katliamlar icra eden bu küresel haramilerden daha büyük terörist kim olabilir?