Libya'daki Gelişmeler NATO'nun Sonu mu Olacak?

 “Oyunun kuralları şu an değişmiş durumda. Sahadaki gerçekliği göz önüne alarak kartları yeniden karmak ve durdukları yere göre NATO üyesi ülkelere dağıtmak gerekiyor. Libya'daki gelişmelerin NATO'nun geleceği için belirleyici bir özelliği var.”

Dr. Emira Ebu’l Fetih / Middle East Monitor
Tercüme: İsmail Yılmaz / Haksöz Haber

Fransa ve Türkiye gibi iki önemli NATO üyesi arasında baş gösteren Libya ihtilafı, birliğin sonunun başlangıcı olabilir. Ayrıca görüş ayrılıklarının derinleştiği bir vasatta Libya meselesinin NATO kurucuları için sıkıntılı bir boyuta ulaşması muhtemel midir? SSCB'nin çöküşü ve Soğuk Savaş'ın sona ermesi bir yana,  NATO'nun temel rolü hakkında kafalardaki soru işaretleri var olmaya devam ettikçe meselenin kolay olmadığı daha kolay anlaşılacaktır.

Yetmiş sene evvel, ilk NATO Genel Sekreteri İngiliz Lord Hastings Ismay, ittifakın “Sovyetler Birliği'ni engellemek,  Amerikalıları oyunun içinde tutmak ve Almanları zapt etmek” için kurulduğunu söylemişti. Ancak Soğuk Savaş'ın sona ermesinden otuz yıl sonra, Ismay’ın açıklamasının artık söz konusu olmadığı da su götürmez bir gerçek.

NATO üyeleri artık aynı yöne bakmıyorlar. Bu günlere ulusal çıkarların ön planda olduğu bir vasat hâkim. Libya ve Suriye gibi mecralarda dünün düşmanları, bugün kol kola yol yürümekte. Rusya, bazı NATO üyelerinin marifetleriyle iki meseleye de dâhil durumda. Rusya’nın Suriye’ye rahatça müdahalesine olanak sağlayan ve genel kullanım için inşa ettiği Humeymim Hava Üssü konusunda ABD’nin ölü taklidi yaptığını biliyoruz. Washington, İsrail'in güvenliği noktasında tehdit arz eden, devrilmesi ve İslamcı bir hükümetin yerini alması mukadder olan Beşşar Esed rejimini koruması için Moskova'ya yeşil ışık yakmış olabilir.

Buna ek olarak, Fransa, İtalya, Almanya ve diğer NATO ülkeleri, Libya'da paralı askerler adı altında faaliyet gösteren ve büyük ölçüde Wagner olarak bilinen grubu, yani Rusya'yı destekliyorlar Mezkûr devletler silah ve para yoluyla uluslararası toplum tarafından tanınan Libya Ulusal Mutabakat Hükümetine karşı savaş veren darbeci Halife Hafter’e destek çıkıyorlar. Türkiye ise başkent Trablus ve batı kıyılarını kontrol altında tutmasına imkan veren UMH’ne omuz veriyor. UMH kuvvetleri, başta Fransa olmak üzere, Libya’nın petrol ve doğal gaz kaynaklarından aslan payına sahip olmayı hedefleyen destekçilerini kızdırmış olan Hafter milislerine birçok darbe indirdi. NATO üyeleri Libya’nın doğal servetini tükete dursun Paris ve Ankara arasındaki çatışmayla Libya halkı bedeli kanlarıyla ödüyor.

Fransızlar Türkiye'yi Libya üzerindeki BM silah ambargosunu ihlal etmekle suçlarken, Türkiye Fransa’nın,  Mısır ve BAE'nin Hafter lehine yönelik ihlallerini görmezden gelmesini tutarsızlık olarak yorumluyor. Paris hükümeti de Ankara'yı -Türkiye'nin inkâr ettiği-  Akdeniz'de bir Fransız savaş gemisini hedef almakla suçladı. Libya'ya tıbbi malzeme taşıyan bir Türk gemisinin bir günde üç kez, önce bir Yunan gemisi, sonra bir İtalyan gemisi ve sonra bir Fransız gemisi tarafından durdurulduğu ve sorgulandığı göz önüne alındığında, hakikat Türkiye'yi destekleme eğilimindedir. Üye devletlerin birbirlerinden bu denli şüphe duymaları daha önce benzeri olmayan bir ilişki biçimini ortaya koyuyor. Her ne kadar Fransa deniz manevralarının NATO misyonu çerçevesinde olduğu bilinse de aslında bu durumun Türk gemilerini tehlikeye atması bakımından iyi niyetle açıklanamayacağı da aşikârdır. Bu hadise ayrıca, Fransa'nın NATO’nun Libya'da “Deniz Muhafızı” ismiyle başlattığı güvenlik operasyonundan geçici olarak çekilmesine yol açtı.

Geçen günlerde Türk Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, Türkiye'nin modern dönemdeki belki de en önemli ve en güçlü askeri ittifak olan NATO’dan ayrılabileceğini ima etti. Ki bu durum ittifakın sonunun başlangıcı anlamına da geliyor. Türkiye’nin ABD'den sonra ittifakın ikinci büyük ordusuna sahip olması bir yana, ayrıca Doğu ve Batı arasında bağlantı kurması hasebiyle de stratejik bir konumu var.

Washington Institute for Near East Policy tarafından “ABD ile Türkiye İttifakı Korunmaya Değer” başlığıyla yayınlanan makaleye göre; Türkiye'nin NATO'dan ayrılmasına mahal vermek içeride açılmış bir yaraya sebep olacak ve ABD'nin bölgedeki çıkarlarına zarar verecektir.Türkiye sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ibaret değil, aynı zamanda Avrupa ile Orta Doğu ve Orta Doğu ile Rusya arasında tampon görevi gören bölgesel bir coğrafi ve ekonomik devdir. Batılı bir müttefik olarak Türkiye'yi kaybetmek, Rus nüfuzunun olası sınırını Orta Doğu'nun kalbine, Orta Doğu'yu da Avrupa'nın eşiğine getirmek manasına gelir. Aynı zamanda Türkiye, Rusya ile olan ortaklığını pekiştiren, ihtirası ve etkisi artan İran'a karşı denge kuran devlettir.Bağımlılık karşılıklıdır, ABD olmasaydı Türkiye, Tahran ve Moskova’nın merhametine bırakılmış olacaktı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bunun farkında.  Ülkesi bir yandan siyasi ve askeri olarak Rusya'ya yakınken, diğer yandan ABD ve diğer NATO ülkeleri için de aynı dengeyi gözetiyor. Türkiye'nin Rusya'dan satın aldığı S400 hava savunma sistemi, aslında birçok müttefiki olduğunun bir alametidir. Washington ve NATO satın alma işlemine şiddetle karşı çıkıp ABD Kongreside yaptırım uygulamışken, Türkiye dirayetli bir şekilde yoluna devam etti. Pentagon ise buna, Türkiye'yi F-35 savaş uçağı programından ihraç ederek ve Türk askeri eğitmenlerini ülkelerine geri göndererek karşılık verdi.

NATO ayrıca Türkiye'nin Kuzey Suriye'de ABD tarafından lojistik, askeri ve mali olarak desteklenen Kürtlere karşı başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’na da itiraz etti. Türkiye, kendi toprakları üzerinde bir Kürt devleti kurmak isteyen terör örgütü PKK’yı ulusal bir tehdit olarak addediyor. Ankara’nın kuzey Suriye’ye müdahalesinden sonra, ABD Kongresi Türkiye’ye mali ve ekonomik yaptırımlar getirdi.

NATO ve Türkiye arasındaki uçurum, AB dışişleri bakanlarının bir NATO üyesine silah ihracatına son verilmesi çağrısında bulunduğu ölçüde genişlemiş durumda. Bazı NATO ülkelerindeki kamuoyu yoklamaları, Türkiye'yi ittifaktan çıkarma yönünde bir iradenin olduğunu gösteriyor.

Soğuk Savaş sırasında Amerika'nın en güçlü müttefiki olan Türkiye, Sovyetler Birliği'nin çöküşünde ve Batı’nın zaferinde önemli bir rol oynamıştı.Ancak oyunun kuralları şu an değişmiş durumda. Sahadaki gerçekliği göz önüne alarak kartları yeniden karmak ve durdukları yere göre NATO üyesi ülkelere dağıtmak gerekiyor. Şimdilerde Libya'da şahit olduğumuz gelişmelerin kuşkusuz NATO'nun geleceği için belirleyici bir özelliği vardır.

Çeviri Haberleri

Gazze'de Schrödinger gibi bir kutuya sıkıştım
Esed'in mirasıyla hesaplaşmak geçiş hükümetinin önceliği olmalı!
Clarissa Ward'ın 'kurgulanmış' Suriye haberi CNN'in önyargısını bir kez daha ortaya çıkardı
Suriye’nin ‘gulyabanisi’ Mahir Esed nerede?
Baas çetesini deviren 11 günün hikayesi