Libya’daki Çalkantı

Ahmet Varol

Libya ve Bahreyn, Arap dünyasında diktanın en katı şekilde hâkimiyetini sürdürdüğü ülkelerin başında gelir.

Dolayısıyla buralardaki ayaklanmaların önemsenmesi gerekir. Ayrıca buralardaki ayaklanmaların başarısı Tunus ve Mısır’daki devrimlerin domino etkisinin geniş bir çevreye yayılması, diğer dikta rejimlerini de zorlaması açısından önem taşıyor.

Libya halkına 41 yıldır zulmeden Albay Muammer el-Kazzafi’nin son olaylarda sinsi bir taktiğe başvurduğunu bir önceki yazımızda belirtmiştik. O da ayaklananların karşısına sadece polisle ve diğer güvenlik elemanlarıyla değil yıllardan beri yürüttüğü ideolojik propaganda veya besleme yoluyla edindiği sivil taraftar kitlesiyle çıkarak olayları taraftar - karşıt çatışmasına dönüştürme oyunuydu. Ancak olaylara şahit olanların Arap medyasına yansıttığı bilgilere göre Kazzafi, hâlen devlet kurumlarına hâkim olmanın sağladığı imkânlardan yararlanarak özellikle öğrencileri ve bazı görevlileri de “Kazzafi yanlıları” diye meydanlara çıkmaya, göstericilere saldırıda bulunmaya zorluyormuş. Yani lise ve üniversite gençlerini “Kazzafi yanlıları” görünümüyle, diktatöre karşı meydanlara çıkan anne ve babalarına saldırıya, onları taşlamaya zorluyormuş. Bu uygulama Kazzafi’nin yönetimi altındaki halka karşı kahpelikte ne kadar ileri gittiğini göstermesi açısından düşündürücüdür. Ama onun bu kahpeliği Tunus ve Mısır’dan da hiç ibret almadığını, ders çıkarmadığını gösteriyor. Milyonların korku duvarlarını yıkıp bir insan seline dönüşmesi ve meydanlara dökülmesi durumunda, zorla meydanlara sürüldükleri halde “Kazzafi yanlıları” diye yutturulan kitleler de ayaklananların safına geçince kahpe diktatör kaçacak delik arayacaktır.

Hüsni’nin bu oyunu tutmadı. O her ne kadar öğrencileri ve devlet kurumlarında çalışanları “Mübarek yanlıları” diye meydanlara süremediyse de sivil polisleri ve istihbarat görevlilerini, maaşlarını ertelemek, “istediğimizi yapmazsanız bekletilen maaşlarınızı alamazsınız” diye tehdit ederek sivil kıyafetlerle ve medyaya “Mübarek yanlıları” diye yutturarak çatışmaya zorlamıştı. Bu gerçekleri şimdi o çatışmalara katıldıkları için utanç duyduklarını söyleme zorunluluğu duyan güvenlik ve istihbarat görevlileri ağızlarıyla itiraf ediyorlar.

Hüsni’nin kullandığı “baltacılar” takımının bir benzerini Kazzafi’nin de özellikle Çad’dan getirtilen bazı göçmenlerden oluşturduğu olaylara şahit olanların verdiği bilgilerde dile getiriliyor. Hüsni’nin göstericilerin üzerine develerle, arabalarla saldıran, onları ezen, rastgele üzerlerine ateş eden bir baltacılar takımı vardı. Kazzafi’nin de benzer bir takım oluşturduğu ve göstericilerden ölen ya da yaralananların bazılarının bu takımın elemanlarının saldırılarına uğradıkları görgü tanıkları tarafından dile getiriliyor. Diktatörler bu baltacıları devlet adına sahiplenmezken, el altından besleyip teşvik ederek saldırıya yöneltiyorlar. Onların hayatlarını da önemsemedikleri için göstericilerin saldırılarına hedef olup yaralanmalarını ve öldürülmelerini kendi açılarından bir kayıp olarak görmüyorlar.

Hadiseleri yaşayanların veya bizzat şahit olanların Arap medyasına yansıttığı bilgilerden anlaşıldığına göre Libya diktatörü ayaklananlara karşı dişini biraz daha sert çıkarma niyetinde. O yüzden daha olayların ilk günlerinde onlarca kişiyi öldürtüp onlarcasını yaralattı. Dediğimiz gibi ayaklananlara karşı savaşı üç cepheden yürütmeye çalışıyor: Devletin resmî güvenlik organları, “Kazzafi yanlıları” diye meydanlara sürülen kalabalıklar ki anlaşıldığı kadarıyla bunların az bir kısmını gönüllüler oluşturuyor, çoğunluğu zorla sürülen öğrencilerden ve görevlilerden oluşuyor, üçüncüsü de önlerine atılan kemik hatırına her türlü insanlık dışı saldırıyı gerçekleştirmeye müsait bir ruh yapısına sokulmuş baltacılar takımı. Fakat görüldüğü kadarıyla “gösteriler olursa ben de katılırım” diyen Kazzafi erkeklik edip sözünde duramadı. Ne muhalif göstericilerin ne de “Kazzafi yanlıları”nın safında meydanlara çıkma cesareti gösterebildi.

Fakat Kazzafi bütün bu vahşi uygulamaların, iğrenç saldırıların kendi saltanatını kurtarmayacağını, bu saldırıların Hüsni Mübarek’i her gün biraz daha batırdığını anlamak istemiyor.

YENİ AKİT