Ahmet Varol’un Yeni Akit’te yayımlanan değerlendirme yazısı (13 Kasım 2021) şöyle:
Libya’da seçim öncesi heyecan ve endişe
Libya’yı yıllarca uğraştıran iç savaşın sona erdirilmesi için yapılan anlaşmalarla bir geçici yönetimin oluşturulmasıyla birlikte aynı zamanda kalıcı yönetimin oluşturulması için de süreç başlatılmıştı. Bu süreç çerçevesinde 24 Aralık 2021 tarihinde başkanlık seçimleri yapılacak.
Şimdi uzmanlar seçim öncesi durumu gözden geçirerek ileriye projeksiyon tutmaya çalışıyorlar. Bir yandan aday olabileceklerden söz edilirken bir yandan da seçimin ne derece başarılı olabileceği konusundaki öngörüler gündeme getiriliyor. Zihinlerde; “Bu seçim acaba istikrarlı bir döneme geçilmesi ve Libya’da duruma hakim bir siyasi otorite oluşturulmasına mı kapı açacak yoksa yeni bir krizin sirenlerini mi çalacak?” sorusu var. Bundan dolayı seçim öncesinde ülkede hem bir heyecanın hem de bir endişenin hakim olduğu görülüyor.
Seçimle ilgili olarak sorulanların başında; “Acaba bu seçim belirlenen tarihte yapılır mı yoksa seçilemeyecekleri konusunda kesin kanaate varanların yan çizmeleri yüzünden ertelenir mi?” sorusu yer alıyor. Şu an için Libya’da yönetimi ele geçirme yarışı içinde olan liderlerin ve oluşumların tümünün seçimlerin vaktinde yapılmasından yana olduğu gözlemleniyor. Bu arada uluslararası güçlerin de seçimlerin vaktinde yapılması, herhangi bir zorluk çıkarılmaması ve ertelenmemesi için baskı yaptığı da haberlerde dile getiriliyor. Bundan dolayı seçimlerin vaktinde yapılması güçlü ihtimal. Ama sonucunun kendilerini ekarte edeceğinin kesinlik kazanması durumunda ellerindeki mevcut baskı gücünü tümüyle kaybetmemek amacıyla engelleme yoluna başvurabileceklerin ortaya çıkması ihtimali de sıfır düzeyinde değil. Ama bunu yapabilecek tek kişinin Halife Hafter olacağını, onun dışındakilerin böyle bir yöntemi tercih etmeyeceklerini de söyleyebiliriz.
İkinci önemli tartışma konusu mevcut seçim yasasına yönelik eleştiriler. Bu sebeple yorumcular seçim yasasının seçim öncesinde yeniden ele alınmasının ve bazı düzeltmeler yapılmasının mümkün olduğunu söylüyorlar. Ama değişikliklerin ilerde sorun çıkarmaması için tüm siyasi tarafların ittifakıyla gerçekleştirilmesi gerekebilir. Aksi takdirde sonuçlara razı olmayanların bu değişiklikleri gerekçe edinmeleri ve tavır koymaları söz konusu olabilir.
Üçüncü önemli husus seçimlerin usûlüne uygun yapılması ve birtakım şüphelere mahal kalmamasıdır. Şu an için Libya’nın bu konuda bazı avantajları olduğu gibi dezavantajları da var. Ülkede her ne kadar bir ittifak hükümeti olsa da otoriter bir siyasi yapı olmadığından merkezi yönetimin seçimlere müdahale etmesi söz konusu değil. Ama farklı bölgelerde farklı grupların gölgesi bir şekilde devam ediyor ve bunun seçim sonuçlarını etkilemeyeceğinden kimse emin olamaz.
Dördüncü önemli husus siyasi iktidarı ele geçirme mücadelesinde, son dönemde bazılarının dış bağlantılarını güçlendirme atakları yapmasının seçimlerin seyrini kendi idealleri doğrultusunda etkileyecek harici unsurların devreye girmesini sağlama girişimi olabileceği endişesidir. Bilhassa Arap dünyasındaki dikta rejimlerinin desteğini arkasına alan Hafter’in adamlarının son dönemde işgalci siyonist rejimin ileri gelenleriyle gizli görüşmeler yaptıklarına dair haberler ve onun iktidarı ele geçirmesi durumunda Libya’nın işgal rejimiyle ilişkileri normalleştiren Arap ülkeleri kervanına katılabileceği yönündeki yorumlar bu konudaki endişeleri artırıyor. Çünkü Libya henüz kendi ayakları üstünde durabilen bir ülke olmadığı için dış unsurların bazı taktiklerle ve oyunlarla seçimlerin seyrini etkilemesine karşı kendini güvende göremeyecektir.
Beşinci ve en önemli husus ise seçimlerin gerçekten usûlüne göre yapılması ve halkın iradesinin sonuçlara yansıması durumunda, yarışa katılanların tümünün bu sonuca razı olup olmayacağı konusudur. Çünkü bazıları iktidarı ele geçirmeyi, ülkenin siyasi istikrara kavuşmasından her zaman daha önemli ve öncelikli gördüklerinden sandıktaki yenilgiye razı olmayarak kaldıkları yerden şiddete dayalı iktidar kavgasına devam edebilirler.