Libya

Ahmet Varol

Libya direnişine yöneltilen eleştirilerin başında silaha başvurulması konusundaki itham ve iddialar geliyor.

Suriye ve Mısır'daki halk devrimlerinde rejimin şiddete başvurmasına rağmen başkaldıranların silahla karşılık vermeyip kitlesel eylemlerle karşı durmayı tercih ettikleri ama Libya direnişinin hızla silaha sarılarak karşı tarafın önünü açtığı iddia ediliyor. Bu konudaki eleştirilerde Libya'da direnişin silaha ilk başvuran taraf olduğu ithamında bulunulduğuna da şahit olduk.

Öncelikle direnişin silaha ilk başvuran taraf olduğu suçlaması haksız ve gerçek dışıdır. "Niçin Tunus ve Mısır'daki gibi hareket edilmeyerek silah konusunda karşı tarafın önü açıldı?" sorusuna da "Acaba direniş silaha başvurmasaydı Kaddafi çeteleri insaflı davranacak da insanların sivil eylemlerine havadan füzeler fırlatarak karşılık vermeyecek miydi?" sorusuyla cevap vermek mümkündür. Çünkü Kaddafi bu yöndeki tehditlerini daha ayaklanmanın kokusunu alır almaz başlatmıştı. Belki silahların konuşturulması Kaddafi'nin füzelerinin değil NATO'nun müdahalesinin önünü açmıştır ki bu müdahale de hayır amaçlı değil emperyalizmin gelişmeleri kontrol altına almasına imkân sağlama ve direnişi ülkenin siyasi geleceğiyle ilgili planlarda bazı pazarlıklara zorlama amaçlıydı.

Kaddafi'nin roket saldırılarını yoğunlaştırması ve insanların rastgele hedef alınması ne yazık ki direnişin de NATO müdahalesine destek vermesine sebep oldu. Çünkü kendilerinin hava saldırılarına karşı koyma imkânları yoktu ve bu saldırılar ancak yine hava saldırılarıyla engellenebilecekti. Bu da her ne kadar çeşitli sorunları ve riskleri içinde barındıran bir formül olsa da denize düşenin yılana sarılması gibiydi. Eğer ki İslâm âlemindeki medya, siyasi ve sivil mekanizma füze saldırılarının durdurulması için vahşi diktatöre yüklenseydi, onu farklı yönlerden köşeye sıkıştırsaydı belki NATO müdahalesine gerekçe oluşmaz ve direnişin zaferi daha erken gelebilirdi. Aynı şey bugün Suriye açısından da söz konusudur . Suriye'deki vahşete sessiz kalan hatta onun da ötesinde siyasi menfaatleri, hesapları için Baas diktasına destek vererek halk direnişini eşkıya hareketi olarak niteleyenler bu ülkenin halkının geleceğiyle ilgili büyük suç işliyor.

Kaddafi'nin devrilmesinden sonra Libya'da Somali'dekine benzer bir siyasi boşluk ve iç çatışmalar ortaya çıkabileceği yönündeki öngörüleri isabetli bulmuyoruz. Ülkenin birinci ve öncelikli sorunu NATO'nun ve onun vasıtasıyla uluslararası emperyalizmin kirli elinin gelişmelerin içine girmesi olacaktır. Kazanılan zaferin aslında bir NATO zaferi olarak lanse edilmesine çalışılmakta ve yeni yönetimin gerek NATO'nun gerekse onun arkasındaki güçlerin desteği olmadan güvenli bir iç mekanizma oluşturamayacağı mesajı verilmektedir. Kaddafi'nin eski adamlarından ve uluslararası mafya ile karanlık ilişkiler içinde olan Abdüsselam Callud'un "NATO giderse Kaddafi geri gelir" sözü de bu mesajı zihinlere işleme, tabii bu arada kendini o mekanizmanın vitrinine yerleştirmek için zemin oluşturma amacına yöneliktir.

Zafer gerçekte NATO'nun değil Libya direnişinin ve halkının zaferidir. NATO'nun kirli ellerini çekmesi sebebiyle diktatör asla geri dönme imkânı bulamayacak, tam aksine direniş daha özgür düşünme ve kendi siyasi mekanizmasını daha bağımsız bir şekilde oluşturma fırsatı elde edecektir. Ama NATO müdahalesinin arkasında duran uluslararası emperyalizmin buna fırsat verme niyetinde olmadığı anlaşılıyor.

Uluslararası emperyalizmin kendini "uluslararası toplum" diye yutturması ve verdiği destek ya da kabulü meşrulaştırmanın temel şartı olarak göstermesi de Libya'daki yeni yönetimin ciddi sorunları arasında yer alacaktır. Çünkü böyle bir kabul ve desteği, NATO vasıtasıyla verdiği askerî desteğin siyasi karşılığını almaya bağlayacaktır. Emperyalizmin bu tür destekleri hiçbir zaman adalet ve hukukun yerini bulması amacıyla vermediğini tarihte yaşanan tecrübeler bütün açıklığıyla gözler önüne sermiştir.

Şimdilik bu kadarla yetinerek emperyalizmin Libya'daki yeni yönetimin şekillenmesi ve siyasi çizgisini belirlemesi merhalesinde ona karşı nasıl bir tutum sergileyeceği konusundaki tahmin ve tespitlerimizi de bir başka yazıya bırakalım.

YENİ AKİT