Muhafazakârİslami kesimin önemli kalemlerinden Ahmet Taşgetiren, " liberal/demokrat/sol " (kısaca LDS diye analım) denilen kesimin, AKP 'ye karşı " vesayetçi bir ruh hali " geliştirdiğini öne sürüyor: Onun tabiriyle " liberal cenah " şöyle diyormuş AKP'ye:
"Sana destek verdik. Bu destek sayesinde seni bir lokmada halledecek olan muhalif çevrelere karşı ayakta kalabildin. İç meşruiyetin varsa bunu büyük ölçüde bize borçlusun. Muhafazakâr kesimin desteği asla yeterli olmazdı. Sandıktan getirdiğin oya çok güveniyorsun ama bunun çok da belirleyici olmadığını de bilmektesin. Ayrıca, bu oy kapasitesine kolaylıkla ' çoğunluk diktası' suçlaması yapılabilir. Senin fikri zeminin de zayıftı. Kaldı ki bu çağda muhafazakâr düşünceyi savunmak zordu. Biz sana liberal düşünceden getirdiğimiz malzemelerle meşruiyet zemini sağladık. Ama sana verdiğimiz destek, belirli projelerin yerine getirilmesi içindi. Sen başlangıçta bunları yerine getirecek gibi durdun. Sonra yan çizdin. Devlet içinde muhalefet yapman gerekiyordu sen devletleştin. Askere teslim oldun; vs." ( Bugün, 12 Aralık )
Ben sözü edilen LDS kesimle AKP arasındaki ilişkinin doğru dürüst anlaşıldığından kuşkuluyum.
Bir kere şu " meşrulaştırma " iddiası, yıllardır LDS'ye dahil gibi gözüküp de süreç içinde aslında " sıradan laikçi " ve " has oportünist " olduğu anlaşılan aydıncıklara aittir.
Bazı kalemler eskiden, "liberal ve/veya demokrat ve/veya solcu" olarak algılanıyordu. Yani öyle oldukları sanılıyordu.
Ancak foyaları önce 27 Nisan (2007) muhtırası, ardından da Ergenekon ve Kapatma davaları ile açığa çıktı: Ne demokratmışlar, ne liberalmişler, ne de solcu bir yanları varmış.
Özetle LDS'ler, AKP'yi meşrulaştırma işine soyunmadı. Aralarında bir ittifak kurulmuştu, bu ittifaktan rahatsız olanlar, " Bakın LDS'ler AKP'yi meşrulaştırıyor " dediler.
Gelelim ittifak konusuna.
Avrupa Birliği ve özelleştirme süreçlerinde AKP ileri adımlar attığı için böyle bir ittifak oluştu.
Çünkü LDS cenahı, ' bürokratik eliti' Türkiye'nin en önemli sorun merkezi olarak görüyor:
Darbe yapan onlar, vergileri çarçur eden onlar, iç savaşı devam ettiren, Kıbrıs'ı kilitleyen de onlar.
Bürokratik elitin hiç olmazsa geriletilmesi için AB'ye girmek için çalışmak ve özelleştirmeleri sürdürmek, küreleşmeye hız vermek şart.
Çünkü ilki bürokrasinin siyasi/ideolojik gücünü, ikincisi ise ekonomik dayanaklarını zayıflatıyor.
Onlar da bunun çok iyi farkındalar. Karşı hamlelerle mevzilerini korumaya çalışıyorlar. İçlerinde, maddi ve manevi imtiyazlarını devam ettirebilmek için hâlâ darbe hayalleri kuranlar olduğunu hepimiz biliyoruz.
İşte liberal demokrat aydınlar ile AKP ittifakının esası budur. Yani ortada bir "vesayet" meselesi yok.
Olaya bir de AKP'nin " örgüt ve oy " tabanı açısından bakalım.
AKP'yi destekleyen kesimlerin, yukarıda saydığım iki temel konuda ciddi bir itirazları olduğunu hiç işitmedim.
Yani onlar da AB yolunda (demokratikleşme, şeffaflaşma, hukukun üstünlüğü) yürünmesini ve ekonomik alanda reformlara devam edilmesini istiyor.
Özetle: Liberal demokratların arzusu, AKP'nin özünden, benliğinden, onu var eden ve yükselten ilkelerden ayrılmamasıdır. Zaten taban da bunu istiyor.
SABAH