Ersin Çelik / Yeni Şafak
Bu böyle olmaz: LGBT dayatmasıyla mücadele falan etmiyoruz!
Albayrak Medya bir süredir LGBT ideolojisinin toplumu kitlesel iletişim araçları ve markaların reklam filmleri üzerinden baskı altına aldığı, çocukların büyük bir tehlike altında olduğu konusunda dikkat çeken yayınlar yapıyor.
İçerik içerik anlatmayacağım, toplamda günlük 10 milyona yakın erişimi olan mecralarda yayınlandı hepsi. Birçoğu özel hazırlanan, video dosya haber ve belgesel formatındaki yayınlar çok fazla ses getirdi. Toplumun dikkatini çekti ve LGBT baskısına karşı kamuoyu oluşturulmasına ön ayak olundu.
Açıkçası bu duruşu sergilemek zorundaydık. Eğip bükmeden. “Ama” dahi demeden hem de.
Zaten giyim kuşam markaları, dünyanın iletişim ekosistemini yöneten sosyal medya şirketleri, dijital platformlar, fonlanan haber siteleri, bloglar, bazı muhafazakâr görünümlü oluşumlar ve birçok sivil toplum kuruluşu LGBT bayrağının altında buluştu. Ne mi yapıyorlar?
LGBT baskısına dikkat çeken her yazımda dikkat çekiyorum. Tek hedefleri var. Günümüzün çocukları, bebekleri ve bundan sonra doğacak olanları eşcinselliğe teslim olmuş bir dünyada yetiştirmek istiyorlar. Komplo teorisi falan yapmıyorum. Geçenlerde uzun uzadıya içinde bulunduğumuz büyük tehlikeyi konuştuğum bir dostum çok güzel tanımladı: “Komplonun pratiğini yaşıyoruz, yani uygulamaya geçildi.”
Öyle değil mi? Amerika’da ve birçok Avrupa şehrinde okul öncesi çocuklarına cinsiyetsizlik eğitimi veriliyor. Yine anaokullarında aile anlatırken “bazı çocukların iki annesi ya da iki babası var” denilerek çocuklar eşcinsel hayatla tanıştırılıyor. Amerika’da bazı çocuk doktorları kız çocuklarına ergenliği durduracak ilaçlar tavsiye ediyorlar. Cinsiyet katili bu doktorlardan birinin videosunu geçenlerde paylaştık. Tavsiyelerini TikTok’ta yayınlayıp çocukları ve özellikle de annelerini etki altında bırakıyorlar. Bu arada Türkiye’deki erken ergenlik tedavileriyle ilgili çok fazla anneden mesaj aldım. Bazılarını okurken dehşete düştüm. İlk fırsatta bir uzmanıyla konuşup, görüşlerini buradan aktaracağım.
Hedef çocuklar! Hedef neslin devamını sona erdirmek. Bu yüzden de “eşcinsellik geni vardır” diye büyük bir yalan attılar ortaya. İletişim çağında her taraftan gelen LGBT dayatmasıyla etki altında kalan, sosyal çevresinde dikkat çekmek için ‘kendisini öyle hisseden’ çocukların tedavi edilmesinin önüne geçtiler.
“Bir çocuk doğuştan eşcinsel olabilir” safsatasını önce bilim dünyasına sonra da toplumlara dayattılar. Safsata diyorum, çünkü dayanakları yok. Sundukları tüm teoriler çürümeye matuf. Uzmanlar bunu dile getirmiyor değil ama duyuramıyor… Engellemeler var. Konuşamıyorsun. Tartışamıyorsun. Fikir beyan edemiyor, “lakin şöyle de bir şey var” diyemiyorsun. Yeni bir faşizm türüyle tanışıyoruz. LGBT dayatması ve eşcinsellik propagandası aleyhinde konuşan herkesi bir şekilde susturuyorlar.
Yeni Şafak olarak eşcinsellik akımlarının önüne geçilmesin diye örülen setlerden birine daha takıldık. YouTube, tıp dünyasının aslında yıllardır tartıştığı, bilim dünyasının üzerinde çok kafa yorduğu “eşcinsellik geni var mı yok mu” tartışması üzerine yaptığımız dosya haberi yayından kaldırdı. Altı uzmanın görüş verdiği dosyanın ‘nefret söylemi’ barındırdığına kanaat getirmişler. Dayanakları ise bir uzmanın eşcinselliği tedavi edilebilir hastalık olarak değerlendirmesi. İtiraz ettik ve beklediğimiz gibi reddedildi. Çünkü sadece YouTube üzerinden 500 bin izlenen bu bilimsel yorumlar tıp dünyasında üzeri örtülen tartışmayı yeniden gündeme getirmişti. Ellerindeki “sansür gücünü” kullanarak yayını durdurdular.
Gazetecilik yapma hakkımız elimizden alındı. İfade ve fikir özgürlüğümüz kısıtlandı. Bundan sonra üreteceğimiz içerikler için tehdit edilmiş de olduk. Bunlar elbette bir mesele. Baş ederiz. Fakat daha büyük sorunlarımız var. Tehlikenin farkında tam olarak değiliz. Zaten LGBT dayatması ile bir video çekerek mücadele edemeyiz. Bu ve birkaç yazıyla da olmaz. Çünkü karşımızda görünenin ötesinde, organize güçler birliği var.
Şimdiye kadar gördüklerimiz, yaşadıklarımız fragman. Eşcinsellik dayatmasıyla ilgili çok büyük bir dalga geliyor. Devletleri, hükümetleri, anayasaları, iç hukukları, mahkemeleri yok sayan gayet politik bir sistem inşa edilmiş durumda. Google, YouTube, Facebook, TikTok ve diğer dijital platformların “Politikalar” başlığı altında sıraladıkları katı kuralları aşabilecek güç yok. Mahkemeler kararlar alsa da uygulamıyorlar. Açıkçası yok sayıyorlar. Boşuna “hani sınırsız özgürlük vardı, hani ifade etme hakkımı dilediğimce kullanacaktım” demeyin. Tüm haklarımızı sınırsız özgürlük vererek aldılar.
Her yerden, her platformdan “peki ne yapmalı” soruları geliyor. Ben bir reçete sunamam. Lakin öncelikli önerilerim var. Eşcinsellik dayatmasının tüm boyutlarıyla konuşulacağı çalıştaylar yapılmalı. Toplum bilimciler, psikologlar, akademisyenler ve iletişimciler çıkıp burada konuşmalı ve sonuçları halka deklare edilmeli. Platformlar kurulmalı. İnsanlar bilgilendirilmek istiyor. Anne-babalar eğitilmeli, gençler bilgilendirilmeli. LGBT ideolojisinin karşısında etki oluşturacak bir ekosistem inşa edilmeli. Bunun için de temelden, aileden, çocuktan başlanmalı.
Bu konuyu ve dahasını yazmaya devam edeceğim. “Ben ne yapabilirim?” sorusu aklınızda olsun çünkü mutlaka bir yanıtı var ve bunu konuşarak, tartışarak elbet bulacağız…