İsrail Gazze’ye ölüm yağdırıyor… İkiyüzü bulan ölüm ve binlerce ağır yaralı… Gazze halkı bu ramazan ayını da kurşun ve bomba yağmuru altında karşıladı. Sokaklar kan rengi adeta… Bakmaya yüzümüzün olmadığı paramparça olmuş çocuk cesetleri, annelerin yüreklerimizi dağlayan feryatları… Ve Gazze kan ağlıyor… Ve Gazze’de oluk oluk mazlum kanı akıyor. Bu kıyımlar yeni değil elbette. Yarım asırdan fazla Gazze halkı İsrail’in katliamlarına ve zulmüne maruz kalmaktadır. Kanın, acının, çocuk ölümlerinin çığlık attığı bir coğrafya Gazze…
Gazze halkını önce telefon ile arayıp “evlerinizi vuracağız boşaltın” sözlerinden sonra yukarıdan kapıyı çalmak adını verdikleri yeni bir biçimle evleri iki kez bombalıyor Siyonist katliam uçakları. İlk bombalamanın ardından birkaç dakika sonra aynı eve yeniden bomba atarak yerle bir ediyorlar insanların iftar sofralarını. Ve her ölüm İsrail askerlerinin hayatına bir eğlence katıyor adeta. Yaptıkları katliamların ardından dans eden İsrail askerlerinin görüntüleri bu ahlaksızlığın bir kanıtı oluyor.
Gazze ağlıyor… Ve Gazze yavaş yavaş ölüyor… Al Jazeera, Sağlık Bakanlığı verilerine göre 8 Temmuz’dan bu yana İsrail’in saldırılarında şehit olanların isimlerini yayımladı. Muhammed Meleke bir buçuk yaşında, Müeyyid Agrac üç yaşında, Sara Ömer dört yaşında, Salah Avad altı yaşında, Sirac Ayed sekiz yaşında, Basil Selim on yaşında, ve daha niceleri… İnsanlıktan nasibini almamış bu liste aslında vicdanımızın listesiydi… İnsanlığımızın ve utancımızın listesiydi…
Gazze… Kadim bir yerleşke… Çocukların ibadet bilinciyle düşmana taş attığı belde… Annelerin direncinin örnekliğini temsil eden şehir… Filistinli kadın şair Maj Sayyegh Filistin’de kadın olmayı şöyle dile getirir:
“Filistinli bir kadın olmak özel bir anlam taşır.
Bilir misiniz bazen saydam bir varlık gibi hissederim kendimi…
Bütün dünyayı içime alabilirim.
Dünyanın bütün dertlerini, acılarını…
Bu yaşadıklarım bana tarifsiz bir bilinç kazandırır…
Kendi insanlarım için hissettiklerimi,
Dünyanın bütün ezilen halkları için hissederim.”
Bu yüzdendir ki Gazze’de evi yerle bir edilen ve ailesinden 18 kişiyi kaybeden bir anne“Korkmuyoruz…” diye cesur bir duruş sergilemektedir. “Sevdiklerimin şehadeti Ramazan’ın bereketi oldu. Artık bize düşen sabır ve direnmektir. Allah sabrını verecektir.” Maj Sayyegh’in ifade ettiği gibi… İşte bu kavi duruş dünyanın bütün ezilen halklarını ve bütün dünyayı içine almış bir annenin tarifsiz bilincinin bir yansımasıdır.
……….
Gazze zulüm altında. Ne yazık ki dünya halkları ise bu zulme seyirci kalmakta. Ankara’da Ak Parti tarafından büyükelçilere verilen iftar yemeğinde de gündemde Gezze vardı. İftarda konuşan Başbakan, İsrail ile olan normalleşme sürecinin son Gazze saldırısı ile tamamen ortadan kalktığını belirtti. Birleşmiş Milletleri’de eleştiren Erdoğan “BM sen ne işe yararsın” şeklinde sitemde bulundu. Her ortamda Ortadoğu halklarının yanında olduğunu vurgulayan Tayyip Erdoğan’ın bu açıklaması elbette önemlidir. Ama daha önemli olan başbakanın bu ifadelerinin söylemden çıkartılıp icraata dönüşmesi ve siyasi çıkarlar bir tarafa bırakılarak İsrail ile olan tüm ilişkilere biran önce son verilmesidir.
Bir yıldan fazla Sisi darbesine karşı direnen Mısır’ın devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ise demir parmaklıklar ardında da olsa Filistin’i, Gazze halkını unutmadı. Gazze’ye desteğini Mahkemede “Lebbeyk Ya Gazze!” sloganlarıyla ve Rabia işaretiyle gösterdi. Demir parmaklıklar ardından gelen bu destek Gazze halkı için onurun, umudun ve direnişin bir sembolüyken, dünya Müslümanlarına ise “sessiz kalmayın, ayağa kalkın” çağrısının bir hitabıydı.
Gazze ümmetin imtihan alanı. Minik bebelerin paramparça olmuş bedenlerinin bir araya geldiği günde insanlığımızın hesaba çekileceği yer. Ramazan ayında bombalara maruz kalan bu insanlar sayısız nimetlerle donattığımız iftar soframızın, sahur soframızın ve suskunluğumuzun bir parçası…
Oysa Gazze halkının tarihten öğrendiği ve öğrettiği en önemli şey; zulme seyirci kalmamak, direnmek ve en olumsuz koşullarda bile Allah’a teslim olmaktır. Ve Gazze özgürlük mücadelesini tüm olumsuz şartlara rağmen sürdürebilmenin cehdi içindedir. “Ülkem özgür olmadığı için ben özgür değilim.” diyen sürgün şair Mahmud Dervişi’in şu dizeleri Gazze halkının düşüncelerini en güzel biçimde özetliyor aslında:
“Ve ant içerim ki,
Bir mendil işleyeceğim yarına kadar,
Gözlerine sunduğum şiirlerle süslü
Ve bir tümceyle, baldan ve öpücüklerden tatlı:
Bir Filistin vardı,
Bir Filistin gene var!”
İnanıyor ve dua ediyoruz ki “Bir Gazze vardı, Bir Gazze gene var olacaktır!” Hele biz var olduğumuzu ıspatlarsak Filistin’de, Mısır’da, Suriye’de, Irak’ta; hatta Türkiye’de…