Laik-Seküler Çevre Yine Telâşta!

Türkiye’de başkalarının hak ve özgürlüklerini hiçe sayan, demokrasi ve laikliği yalnızca kendi hakları, dünya görüşleri ve hayat tarzları için kullanmayı hedefleyen ve böyle anlayan okur-yazarlar, enteller, sosyete kesimi var.

Resmi gazetede yayımlanan Katılım Bankaları düzenlemesinin ardından laik-seküler çevrelerden yükselen ''laiklik elden gidiyor'' tevrizatlarının anlamsızlığına dikkat çeken Hayrettin Karaman, İslam hukukundan bihaber profesörlerin düzenlemeyle ilgili yazdıklarının anlamsızlığına işaret ediyor:

Bu ülkede mahalle baskısına alışmış, başkalarının hak ve özgürlüklerini hiçe sayan, demokrasi ve laikliği yalnızca kendi hakları, dünya görüşleri ve hayat tarzları için kullanmayı hedefleyen ve böyle anlayan okur-yazarlar, enteller, sosyete kesimi var.

Onlara göre bütün öğrenciler ve bayanlar kendileri gibi giyinmeli, inandıkları gibi giyinmeleri ve örtünmeleri yasaklanmalıdır. İmam-Hatip okulları olmamalı veya yalnızca imam yetiştirecek kadar olmalıdır. Müftüler nikâh kıymamalı, faizsiz finans kurumları ve katılım bankaları olmamalıdır. Kızlarla erkekler aynı havuzda yüzmelidirler, yalnızca her bir cinse uygun hak ve özgürlükler değil, iki cins için her bakımdan eşit hak ve özgürlükler olmalıdır (yetişkin erkeğin erkekle, kadının kadınla veya karşılıklı cinsel temasları serbest olmalıdır, yetişkinlerin cinsel teması için nikâh şartı bulunmamalıdır)…

Hayatlarını dinlerinin kurallarına göre yaşamak isteyen Müslümanlar (Allah’a sâlih kul olmak isteyenler) ötekilere bir hayat tarzı dayatmadan yalnızca kendilerine yönelik dayatmalara itiraz ettiklerinde, “Biz bu ülkede başkalarını zorlamadan Müslümanca yaşamak istiyoruz” dediklerinde ve bu maksatla bazı hukuki düzenlemeler talep ettiklerinde laikçiler, “Laiklik elden gidiyor, şeriat geliyor, hukuk değişiyor” diye yaygara koparıyorlar.

Bilindiği gibi mevzuat “düzenleyici” ve “âmir” olmak üzere ikiye ayrılır. Mesela miras, evlenme ve boşanma, faiz, ticari muamelelerin çoğu laik düzenleyici mevzuata konu olmuştur. Müslümanlar kendi aralarında şeriata göre muamele yapıp gerektiğinde mahkemeye “şu şekilde anlaştık” dediklerinde mahkeme bunu onaylayacaktır. Müslümanlar faizci bankalara değil de faizsiz işlemler yapan katılım bankalarına gittiklerinde laik devlet onlara ceza veremeyecek, mani olamayacaktır…

1984 yılından beri bu ülkede faizsiz finans kurumları (daha sonraki adıyla katılım bankaları) var. Bu bankaların ayırıcı özelliği faizli kredi vermemek ve faizli işlem yapmamaktır. Başka bir ifade ile şeriata göre haram olan bir işlem yapmamaktır.

Peki, bu bankaların, bu ayırıcı özelliklerine riayet edebilmek için İslâm’da neyin helâl neyin haram olduğunu bilmeye ve işlemlerinin bu bakımdan denetimine ihtiyaçları yok mudur? Bu ihtiyacı karşılayacak İslâmî ilimlerde yetişmiş, belli niteliklere sahip kişileri istihdam etmek zorunlu değil midir?

Devlet bu ihtiyacı ve zorunluluğu karşılamak için bu bankalara mahsus şer’î danışma heyetleri ve denetim heyetleri ile ilgili düzenleme yapıyor ve bunu resmî gazetede yayınlıyor.

Peki bu düzenleyici hükümler arasında “Bütün bankalar buna tabi olacak” diye bir hüküm var mı?,.

Yok.

İsteyen bu bankaya, istemeyen faizci bankaya gidebiliyor mu?

Evet.

Resmi bir devlet kurumu olan Diyanet’te “Din İşleri Yüksek Kurulu” var mı?

Var.

Vatandaş bu kuruldan fetva alarak isterse hayatında uyguluyor mu?

Evet.

Peki, Diyanet ve kurul ile ilgili düzenleyici mevzuat var mı ve resmi gazetede yayınlanmış mı?

Var ve yayınlanmış.

Peki bunlardan dolayı laiklik elden gitmiyor, düzen değişmiyor da, katılım bankalarında tıpatıp benzeri yapıldığında niçin laiklik elden gidiyor ve yapılan anayasaya aykırı oluyor!!!

“Başörtüsü yasağı kalkarsa özelde okullarda, genelde toplumda bölünme olur, insanlar birbirine düşer, huzur ve asayiş kalmaz…” diyorlardı; bunların hiçbiri olmadı, örtünen ve örtünmeyen yan yana, arkadaş, dost, komşu vb. olarak yaşayıp gidiyorlar.

Huzuru kaçanlar varsa bunlar, bağnaz, din ve düşünce hürriyetini tekellerinde tutmak isteyen laikçilerdir.

Ortada bir hukuk değiştirme talebi ve eylemi bulunmadığı halde vehme kapılıp kaleme sarılan ve bilir bilmez İslâm Hukuk hakkında hükümler veren prof.lardır.

Gelecek yazımda bir kanalda “katılım bankaları ile ilgili olarak izlediğim bir tartışmayı” tahlil ve tenkit edeceğim

Kaynak: Yeni Şafak

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!