Sinan Ön / Haksöz Haber
Güney Afrikalı avukatlar, Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail’i ‘Soykırım suçu ile yargılatacak’ başarıyı elde ettiler. Filistin’in yanı başında dinsel, tarihsel ve ırksal birlikteliği olan onlarca komşusu varken; “Kudüs’ü kırmızı çizgisi” olarak görenler dururken; 7 bin Km uzaklıktaki Güney Afrika bu onura nasıl layık olmuştu?
Bu sorunun cevabı Güney Afrika’nın tarihsel tecrübesinde yatıyor. 1994 yılına kadar Apartheid rejimi uygulanan G. Afrika’da, bu avukatların anne babaları oy kullanamıyor; evlerine, tarlalarına, mülklerine el konuluyordu. Bu rejimin en büyük müttefiki ve silah tedarikçisi İsrail’di. Yaşanan bu tarihsel tecrübe onların Filistinliler hakkında diğergamlık kurabilmelerine sebep olmuştu.
Mandela’nın torunları kendi ülkelerinde işlenen cürümlere verilen desteğin hesabını soramadılar belki ama insanlığın vicdanı olarak İsrail’i sanık sandalyesine oturtmayı başardılar. Söz konusu İsrail olunca askıya alınan hukuk kurallarını tüm dünyaya hatırlattılar. Çünkü hukuk kurallarını evinin içinde de uygulayan, sadece kapının dışına çıkınca hatırlamayan bir ülke ancak bunu yapabilirdi.