Kuzey Kore’nin Japonya üzerinde Pasifik Okyanusu’na füze fırlatmasının ardından ABD Başkanı Donald Trump, “Tüm seçenekler masada.” diyerek Kuzey Kore’yi tehdit etmişti.
Avrupa basınından yorumlar sunan Euro Topics’e göre, yaşanan son gelişmelerden sonra kaleme alınan yazıların bir kısmında Batı dünyasının acziyet içinde olduğunu vurgulanırken, bir kısmında da sorunun Pyongyang yönetimiyle müzakere edilerek çözülmesi gerektiği dile getiriliyor.
Euro Topics sitesi tarafından “Kuzey Kore’ye Ne Tepki Gösterilmeli?” şeklinde bir başlıkla yapılan haberde konuyla ilgili yer alan köşe yazılarının özetlerini ilgilerinize sunuyoruz:
“İpler Kuzey Kore’nin Elinde”
Kuzey Kore’ye ait orta menzilli bir füzenin Japonya üzerinden Pasifik Okyanusu’na atılması, Slovakya merkezli SME’ye göre Batı dünyasının çaresizliğini gösteriyor:
“ABD Başkanı Trump “Tüm seçenekler masada.” demekle yetindi. Hangi seçenekler bunlar acaba? Eski danışmanı Bannon kısa süre önce, milyonlarca insanın ölümüne neden olacağı için askerî bir seçeneğin söz konusu olmadığını söylemişti. Çin’in Kuzey Kore’den tekstil ithal ettiği, karşılığındaysa petrol ihraç ettiği bir dönemde, Batı’nın nasıl bir yaptırım uygulayabileceği belirsizliğini koruyor. Pekin için en önemli konu Kuzey Kore’nin varlığını koruması ve kaçan milyonlarca insanın ortak sınırdan Çin’e geçmemesi. ... Daha sert uluslararası yaptırımlar uygulanmadığı sürece Kuzey Kore’nin bir nükleer güç olması engellenemeyecektir. Ülke her şeyi göze almış görünüyor. Bizim yaptığımız ise, durup bir sonraki adımın ne olacağını beklemekten ibaret.”
“Kim’in Tehlikeli Kabul Görme Arzusu”
İsviçre merkezli Tages-Anzeiger’e göre, Kuzey Kore’nin Japonya üzerinden geçen bir füze fırlatması, Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’un ateşle oynamaya devam ettiğini gösteriyor:
“ABD Başkanı Trump’ın Japonya’daki bir enkaza ya da bir yolcu uçağına isabet edecek bir füze parçasına nasıl tepki vereceğini tahmin etmek zor değil. Trump füze denemesinden sonra askerî de dâhil olmak üzere bütün seçeneklerin masada olduğunu tekrarladı. Kuzey Kore ise özsavunmanın en doğal hakkı olduğunu söylüyor, ki buna kimsenin itirazı yok. Kim’in rakibiyle ortak yanı, hastalıklı bir kendini kabul ettirme arzusu. Ancak Trump’tan farklı olarak Kim, rejimin ve nükleer güç olarak Kuzey Kore’nin kabul görmesi için daha çok risk almaya hazır. Bu krizin plansız şekilde tırmanma riskinin nedeni de bu.”
“Kriz Süreklilik Kazandı”
Almanya merkezli Handelsblatt’a göre ABD’nin bir yaptırım politikası sürdürmesi hayal:
“Kuzey Kore için nükleer güç olmak, ABD’nin ülkelerinde darbe girişimlerini engellemek açısından da çok önemli. Öte yandan, Kuzey Kore’deki aşırı milliyetçilerin nihai hedeflerine ulaşmasının en önemli yolu nükleer bir topyekün savaş tehdidi. Milliyetçiler bu yolla ABD’yi, Güney Kore’yi savunmaktan bıktırmak ve böylece askerlerini geri çekmeye ve Kuzey Kore liderliğinde bir araya gelmeye mecbur etmek istiyor. ... Öte yandan, Rusya ve Çin, Kuzey Kore’nin ağır yaptırımlar yüzünden yıkılmasından yana değil. Çünkü bu yoksul ülke hem ABD karşısında bir tampon bölge vazifesi görüyor, hem de ABD ve onun Uzak Doğu’daki müttefiklerinin arasına nifak tohumları sokuyor.”
“Tek Yol Müzakere”
Soğuk Savaş dönemine gönderme yapan Slovenya merkezli Delo’ya göre, Kuzey Kore krizini çözmenin tek yolu müzakere:
“Washington’ın asıl muhatabı Pyongyang (Kuzey Kore) değil Pekin (Çin) olduğuna göre, tıpkı 80’lerin ortasında [ABD ve Sovyetler Birliği liderleri] Reagan ve Gorbaçov’un yaptığı gibi, bugün görüşmelerin başlaması için en uygun andır. O zaman iki lider de olması gerektiği gibi davranıp nükleer silahların imhasının müzakeresinden yana tavır koymuştu. ... Trump, insanların aklında sadece kötü bir başkan olarak kalmak istemiyorsa, ABD’yi güçlü kılmak için başka ne yapması gerektiğini sormalı kendine, ki bunun yolu da savaşmak değil, üzerinde düşünmek ve pazarlık yapmaktır.”