Kutlu direnişin lideri Şeyh Ahmed Yasin'in şehadetinin 20. yıldönümü

Biz şehadetin talipleriyiz. Yaşamanın peşinde değiliz. Dünya için de mücadele etmiyoruz. Biz ahiret için savaşıyoruz. Bu yüzden, tehditler bize zarar vermez.

Filistin'de işgale karşı iki ayrı intifadanın öncülüğünü yapan, vücudunun felçli olmasına rağmen Allah yolunda mücadeleden, direnişten geri kalmayan büyük insan, büyük lider, HAMAS'ın lideri Şeyh Ahmed Yasin siyonistlerin düzenledikleri bir suikast neticesi 22 Mart 2004 tarihinde şehid edildi. Şeyh Yasin, evinin yakınındaki camide sabah namazını kılmasının ardından işgalci Siyonistlerin helikopterleri tarafından fırlatılan füzelere hedef olarak şehit oldu. Saldırıda ikisi Ahmed Yasin'in yardımcısı olmak üzere dört kişi dşehadet şerbeti içti.

Hamas’ın kurucusu Şeyh Ahmed Yasin ile katil İsrail'in kendisine yönelik bir saldırısından sonra (22 Mart 2004’te işgalci İsrail’in hava saldırısı sonucu şehit oldu) Eylül 2003’te gerçekleştirilen röportaj. Bugünü anlamak için okuyucularımızın bu röportajı bir kez daha okumasında fayda görüyoruz:


Aksa İntifadası'nın dördüncü yıldönümü münasebetiyle neler söylemek istersiniz? Bu süreçte istişhadi eylemler sizin üzerinizde nasıl bir etki bıraktı?

Bütün Arap milletine ve İslam ümmetine sesleniyorum: Kudüs Müslümanların ilk kıblesidir. Kudüs ve Aksa kurtarılıncaya kadar Filistin halkının yanında yer almalarının gereğini hatırlatıyorum. Çağrımızı teker teker her Müslümana, her lidere, her öndere ve her krala yöneltiyoruz. Her erkeğe ve her kadına… Kudüs elden gidiyor. Kudüs tehlikededir. Kudüs'ü geri almak, kurtarmak için bütün güçlerimizi birleştirmemiz kaçınılmazdır.

Ümmetin geleceği ve onuru için Filistin halkının yanında yer almak her Müslüman erkek ve kadına farzdır. Kudüs İsra ve Miracın gerçekleştiği yerdir. Müslümanların ilk kıblesidir.

Bu gün mübarek Aksa İntifadası'nın üçüncü yılını geride bıraktık ve acıların, fedakarlıkların, kan ve şehadetin, yaralanma ve tutuklanmaların yoğurduğu intifadanın dördüncü yılına giriyoruz. 48 yılından beri işgal edilmiş toprakların her tarafındaki Filistin halkına, dünyanın her yerindeki sabırlı ve mücahid Filistin halkına selam olsun. Kurban veren ve vermeye devam eden, dünyanın en dehşetli gücüne karşı kahramanca direnen Filistin halkına… Bu halka söz veriyoruz ve herkese ilan ediyoruz ki, direniş ve cihad bizim tercihimizdir. Zafere giden yol, şehadetle, kanla bezenmiştir. Biz Allah'a söz verdik. Şimdi de halklarımıza söz veriyoruz: Asla teslim olmayacağız. Beyaz bayrak çekmeyeceğiz. Savaşacağız. Ya zafer ya şehadet. Bizim hazırlığımız ve yolumuz budur; tehditler, saldırılar, bombardımanlar, evlerimizi yerle bir etmeler ve oğullarımızın öldürülmeleri hangi boyutlara varırsa varsın. Düşmanın kan içiciliği, vahşetin akılları donduran boyutlarına varsın ulaşsın. Biz hak sahibi bir halkız. Bizim bir vatanımız, bir geleneğimiz, kültürel mirasımız var. Teslim olmayız biz. Yol istediği kadar uzun olsun, biz bu yolda yürümeye devam edeceğiz. Sonunda zafer müminlerindir. Çünkü Allah bize, zafer ve yeryüzünde egemenlik vaat etmiştir. Allah istediğini yapmaya kadirdir.

Ben diyorum ki, bizim halkımız Siyonist düşmandan daha güçlüdür. Öyle güçlere ve imkanlara sahiptir ki, güçler dengesinde bunların dengini bulmak mümkün değildir. Muzaffer olan bizim halkımızdır. Düşmanın payına ise hezimet düşmektedir. Düşman, güç kullanarak hedeflerini halkımıza kabul ettiremeyecektir. İnşallah intifada, halkımız zafere ulaşıncaya, düşman teslim oluncaya, halkımızın haklarını, topraklarını, vatanını ve kutsallarını geri verinceye kadar sürecektir.

Birbirine sabrı tavsiye eden ve cihadı bir şiar olarak benimseyen, teslim olmayı reddeden Filistin halkını selamlıyorum. Binlerce şehid veren, evlatlarının binlercesi tutsak alınan, yaralanan, tutuklanan, evlatlarını katliamlara, evlerin bombardıman edilmelerine ve toprak gaspına kurban veren Filistin halkını… Bu halk güçlüdür, sarsılmazdır. Onu hiç kimse yenemez. Hiç kimse bu halkı alt edemez. Çünkü haklıdır.

Filistin halkına kesin olarak söylüyorum: Zafer yakındır. Zaferin kapılarına gelip dayandık. Düşman, direnişin darbeleri karşısında sendelemekte, panik ve telaş içinde soğukkanlılığını yitirmektedir. Bizim görevimiz sabretmek, direnmek ve kesinlikle ümitsizliğe kapılmamaktır. Cihad ve direniş temelleri üzerinde düşmana karşı saflarımızı birleştirmeliyiz. Teslimiyette birleşmek yok.

Tehditlere gelince; bunlar sadece bizim gücümüzü arttırabilirler.  Şunu bilin ki, istişhadi eylemlerin Siyonist düşman üzerindeki etkisi çok büyüktür. İstişhadi eylemler Siyonist rejimi sarsmakta, temellerini çatırdatmaktadır. Siyonist düşman güvensizdir, rahat yüzü görmüyor. Ekonomisi ve sahip olduğu her şey çöküyor. Cinnet geçirip şuursuzca saldırması bu yüzdendir.

F-16'larımız, Apaçi helikopterlerimiz yok. Uzun menzilli füzelerimiz de yok. Ama savaşmaya ve şehit olmaya hazır insanlarımız var. İşte düşmanı sarsan ve onu can evinden vuran budur. Düşman, sivil halkımıza ve kutsal değerlerimize saldırmayı, yasa dışı etnik sürgünleri ve suikast girişimlerini durdurmayı kabul ederse, biz de onların sivillerine yönelik saldırılarımızı durdurabiliriz.

Aksa İntifadası'nın, dördüncü yılına girerken kısmen de olsa amaçlarını gerçekleştirdiğini söyleyebilir miyiz?

Hedefler uzun ve uzaktırlar. Topraklarımızın kurtuluşu, düşmanın kovulması ve saldırganlığın durdurulması olarak somutlaştırılabilir amaçlarımız. Bu da, bir iki gün ya da bir iki yıl içinde varılacak bir amaç değildir. Bu uzun ve bitirici bir savaştır. Düşman, diz üstü çökünceye, halkımızın haklarını teslim edinceye, halkımız topraklarına ve kutsal değerlerine yeniden kavuşuncaya kadar devam edecektir. Halkımız haklarını, topraklarını ve vatanını geri alıncaya kadar durmayacaktır bu savaş. Bu nedenle, bu gün için amaçlara ulaşıldığını söyleyemeyiz. Eğer mutlaka bir başarıdan söz edeceksek, o da intifadanın sürmesidir. Düşmana karşı koyma hususunda gönüllü bir hareketin oluşmasıdır. Bu çok önemli bir başarıdır.  Bir kere Filistin halkı teslim olmadı, beyaz bayrak çekmedi. Halkımıza güç kullanarak boyun eğdirmek için Şaron'un başlattığı tüm girişimler sonuçsuz kaldı. İşte bu büyük başarı nedeniyledir ki, cihad ve direniş eylemleri devam ediyor. Teslim olmak yok. Çünkü panik içinde yaygarayı koparan Siyonist düşmandır. Sonunda teslim olacak odur.

Siyonist terör devleti, Hamas liderlerini hedef alan saldırılarıyla, onların bulundukları yerleri F-16'larla bombardıman etmesiyle Hamas liderlerini halktan uzaklaştırma hususunda başarılı oldu denebilir mi?

(Şeyh alaycı bir şekilde gülümsedi) Eğer Siyonist rejim başarılı olsaydı, bu gün sizinle beraber olamazdım. Siyonist rejimin bütün girişimleri başarısızlıkla sonuçlanacaktır. İnşallah biz zafere ulaşacağız. Zafer halkımızın olacaktır.

Hiç kimse Hamas liderliğini ortadan kaldırıp kaybettiremez. Ancak Hamas, şu anda yeni bir realite ve yeni bir Siyonist strateji ile karşı karşıyadır. Siyonist düşman saldırıyor, hiçbir sınır tanımıyor, hiçbir kuralla kendini kayıtlı saymıyor, evmiş, çocukmuş, kadınmış ayırt etmiyor. Bunun için, bu zalim realiteyi dengeleyecek yeni bir strateji izlemek kaçınılmazdır. Düşmanın planlarını boşa çıkarmak ve de hareketin varlığını korumak, gücünü ve direnişini muhafaza etmek için bu strateji hayati öneme haizdir. Kuşkusuz düşman Hamas hareketini ortadan kaldıramaz. Liderleri öldürmekle, üyeleri yok etmekle bu sonucu elde edemez. Hamas hareketi Filistin halkının hareketidir. Ümmetin hareketidir. Tarihin hareketidir. İnşallah sonunda zafere ulaşacak bir harekettir.

Filistin sorununun bu zor ve hassas sürecinde Filistinlilerin kendi aralarındaki ilişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Filistinliler geçmişte olduğu gibi hala direnişi sürdürme hususunda müttefiktirler denebilir mi?

Bütün Filistinli gruplar, intifadanın ve direnişin sürdürülmesi hususunda görüş birliği içindedir. Kaldı ki, intifadanın durdurulmasını, direnişin sona erdirilmesini ve silah bırakılmasını öngören projeler Amerikan projeleridir. Amerika bu projesini bazen yeni bir bakan veya yeni bir başbakan aracılığıyla ya da başka bir yöntemle dayatmaktadır.

Neyin karşılığında Filistin halkından silah bırakması isteniyor? Amerika'nın bize sunduğu hayali, serap gibi vaatler, hiçbir gerçekliği olmayan ödün oyalamaları karşılığında topraklarımızı satmamız, haklarımızdan vazgeçmemiz mümkün değildir. Bir toprak, bir vatan ve kendi toprağı üzerinde özgür bir halk istiyoruz. Topraklarından sürülen 5 milyon Filistinli mültecinin evlerine geri dönmelerini istiyoruz. Bu gerçekleşirse, ancak o zaman direnişi durdurmaktan söz edilebilir. Bir devletimiz olduğu zaman, direnişin olması da mümkün olmaz. Ama işgal olan yerde direniş vardır. Her Filistinli silah taşıma ve kendini savunma hakkına sahiptir.

Durmadan devam eden Siyonist saldırılar karşısında, Hamas hareketinin intifadanın bu yeni yılında, yöntemlerini ve stratejilerini değiştirmesi mümkün müdür?

Biz niçin silaha sarıldık? Neden direniyoruz? Niçin intifada oldu? Biz, tehditler, korkular ve öldürmeler karşısında teslim olur, beyaz bayrak çekersek, işte o zaman büyük bir hezimet yaşarız. Biz cihada, fedakarlığa ve zafere karar verdik. Temel yöntemlerimizi ve değişmez ilkelerimizi değiştirmemiz mümkün değildir. Filistin özgürlüğüne kavuşuncaya ve bu topraklar üzerinde Filistin devleti kuruluncaya kadar savaşmaya devam edeceğiz. Taktiklere gelince, bunların zaman zaman değişmesi mümkündür.

Hamas, Dr. Ez-Zehhar'ın evinin bombalanmasından sonra, sivillere ait evleri hedef alacağını ilan etti. Kassam tugayları bu tehditleri gerçekleştirebilir mi?

Bu iş, hareketin askeri kanadının sahip olduğu imkanlara, hareketin geçtiği sürece ve hareketi kuşatan koşullara bağlıdır.

Filistin sokaklarında herkes soruyor: Hamas önderliği ne zamana kadar gizlenecek? Halkının karşısına çıkmayacak? İntifadanın ilk üç senesinde olduğu gibi, kitlelerin önüne geçip onları harekete geçirme eylemlerine ne zaman başlayacak?

Hamas, kendini yeni bir değişkenin karşısında buldu; bu da yeni realite karşısında değişimi gerektirmektedir. Artık Dr. Mahmud ez-Zehhar örneğinde olduğu gibi, bir insanın evinde otururken bombardıman uçaklarının hedefi olması söz konusu olmayacaktır. O halde, bu realite karşısında, yeni güvenlik önlemleri almanın dışında ne yapabilirim? Ama Hamas liderliği sokaklardan ve halkın arasından çekilmeyecektir. Bu gün sizinle buluşmamız, ortadan kaybolmadığımızın ve bedeli ne kadar ağır olursa olsun daima meydanda olacağımızın delilidir.

Bu sürpriz buluşmayı gerçekleştirmenizi, bizimle konuşmanızı, beklenmedik şekilde ortaya çıkmanızı neye borçluyuz?

Benim, bu gün ortaya çıkmam, beklenmedik, sürpriz bir olay değildir. Ben çok zaman ortaya çıkarım. Mecmau'l İslami Mescidi'nin cemaati buna şahittir. Bu gün ise, İsra ve Miraç dolayısıyla, Kudüs'ün Haçlılardan kurtarılışının yıldönümü münasebetiyle bir açıklama yapmak üzere karşınıza çıkmış bulunuyorum. İslam ümmetine, Filistin halkının yanında yer alması için çağrıda bulunuyorum. Bu gün açıklama yapmamın bir diğer nedeni, Hamas liderliğinin, Filistin sokaklarından çekilmesinin mümkün olmadığını haykırmaktır. Hamas sokağın, kitlenin kendisidir, Hamas Filistin realitesidir. Savunma hattını, Siyonist düşmana karşı verdiği cihadı hiçbir zaman terk etmeyecektir. Allah'ın izniyle Hamas teslim olmayacaktır.

Ne var ki, Siyonist rejim, Hamas liderliğinin ortadan kaybolmasını, hareketin kitleleri yönlendirme gücüne, kitleleri etkileme yeteneğine ve direnişi sürdürme hususunda motive etme becerisine vurduğu darbenin başarısı şeklinde yorumluyor!

Bu sözler bizi pek ilgilendirmez. Ciddiye almamak gerekir. Onlar bozguna uğradılar. Hamas hareketi kitleleri harekete geçirme gücüne sahiptir. Varlığını sürdürme gücü de vardır. Hamas liderliği de uygun gördükleri zamanda halkın karşısına çıkacak güce ve cesarete sahiptir. Hiçbir korku ve endişe duymadan. Çünkü şehadet onlar için bir amaçtır, bir fırsattır. Onlar ölümden korkmazlar.

Ancak, hareketin liderlerine yönelik son saldırılardan sonra, Hamas'ın eskiden olduğu gibi etkili, ses getirici askeri eylemler yaptığını göremedik. Acaba, son darbeler Hamas hareketinin bu türden eylemleri gerçekleştirme yeteneğini ortadan mı kaldırdı?

Tam tersine, Hamas bütün tarihi boyunca, bire ikiyle karşılık verecek, düşmana işlediği cinayetleri pahalıya mal edecek, ağır bedeller ödetecek güçte olduğunu kanıtlamıştır. Son eylemlerde, Hamas'ın çok hızlı karşılık verme, misillemede bulunma gücüne sahip olduğunu gördünüz. Ancak, direnişçilerin düşmana yönelik saldırılarını, eylemlerini gerçekleştirmelerinin önünde ne tür engeller, barikatlar olduğunu bilmiyoruz. Düşmanın çok sıkı güvenlik tedbirleri aldığını biliyoruz. Bu da bir çok eylemin başarısız olmasına ya da eylemlerin iptal edilmesine neden olabiliyor. Ancak önemli olan, teslim olmamamızdır, direnişi ve cihadı sürdürmemizdir. Misillemenin zamanı önemli değildir. Önemli olan savaşıyor olmamız, teslim olmamamız, düşmanın -Allah'ın izniyle- er veya geç cinayetlerinin bedelini pahalı ödemesidir.

Niçin aracıların gelip sizden talep etmelerini bekliyorsunuz? Örneğin neden üç ay için Hamas'ın eylemleri durdurmaya hazır olduğunu kendiniz bir adım olarak atmıyorsunuz? Böylece Siyonist rejimi uluslararası kamuoyu önünde zor durumda bırakmıyorsunuz?

Terörist devlet, çok kere uluslararası kamuoyu önünde sıkıştırıldı; ama hiçbir uyarıyı dikkate almadı, kimseyi dinlemedi. Dünyaya, Birleşmiş Milletler'e ve Güvenlik Konseyi'ne saygısı yok. Evlere, kadınlara, çocuklara ve yaşlılara saldırdığı zaman Güvenlik Konseyi'nde aleyhine bir karar alındığında Amerika onu koruyor. Dünyada bundan daha büyük bir baskı olabilir mi? Ama dünyanın sessizliği bir mezarın sessizliğini andırıyor. Terörist devlet, her gün evleri yıkıyor, ırkçı duvarlar örüyor, bütün uluslararası kararlara rağmen Filistin topraklarını gasp ediyor. Bu yüzden Siyonist devletin, baskılara, anlaşma önerilerine aldırdığı yok. Filistin yönetiminin veya Filistinli herhangi bir örgütün diyalog önerilerine pek önem vermez. Üstelik bunları, Filistinli otorite ve örgütler için bir hezimet olarak değerlendirir. Ama biz yenilmeyiz ve inşallah zafere ulaşacağız.

ABD Başkanı Bush, Ortadoğu'da aşırı ideolojilere karşı savaşacağını açıkladı. Sizce bu nasıl bir tepki uyandırır?

Bu, Bush'un bilinç altının dışavurumudur. İslam'a ve Müslümanlara ilk savaş açtığı zaman, "Bu bir Haçlı seferidir." demişti. Sonra uluslararası baskılar karşısında geri adım atmak zorunda kalmıştı. Bugün de bunun İslam'a karşı bir savaş olduğunu ilan ediyor, ama 'terör' ve 'terör doğuran ideolojiler' adı altında yürütüyor bu savaşı. Dolayısıyla Bush'un gözünde terör İslam'dır, Müslümanlardır, İslam ümmetidir. Ama Bush'un şunu anlaması lazım: İnanç sahipleri tehditlerden korkmazlar. Hele İslam, Bush'un düzeninden de ve devletinden de çok güçlüdür. Zafer İslam'ındır. Gelecekte zafer İslam'ın olacaktır.

Eğer Bush, hak bir inanç sistemine sahip olduğunu düşünüyorsa, İslam'la diyaloga girsin, fikir ve beyan meydanında hezimete uğradığını görecektir. Bush, ilkelerini açıkça ortaya koyup İslam'a karşı kanıtla savaşma hususunda hezimete uğradığı için, uçakların, tankların ve orduların arkasına saklanıyor. Bush, bozguna uğramaya mahkumdur. İnşallah Afganistan'da, Irak'ta, Filistin'de ve bütün İslam coğrafyasında ölümcül bir hezimet alacaktır. Çünkü İslam halkları hala diridirler, dinlerine sıkı sıkıya bağlıdırlar. İnşallah Bush ve onun işbirlikçileri tepetaklak devrilinceye kadar, Müslüman halklar  İslam'ı savunmaya devam edeceklerdir.

Hükümeti kurmakla görevlendirilen Başbakan Ahmed Kuraya, Filistinlilerle Siyonist düşman arasında ateşkes sağlamaya çalıştığını ve bu hususta Filistinli gruplarla görüştüğünü açıkladı. Sizinle de bu hususta bir görüşmesi oldu mu?

  Birincisi, böyle bir diyalog gerçekleşmedi. İkincisi, ateşkes isteği, mağlup edilmiş, yurdundan kovulmuş, soykırımdan geçirilmiş ve her gün evlatları öldürülen bir halk tarafından gelmez. Ateşkes önerisi güce sahip olan taraftan gelir. Siyonist düşman, geçmişte kendisinin önerdiği ateşkes süreci boyunca, saldırılarına devam etti, yıkım faaliyetlerine ara vermedi, katliamları birbiri ardınca gerçekleştirdi. Bir an dahi durmadı. Bu yüzden bu gün elimizde ateşkesten söz etme imkanı yoktur. Çünkü düşman saldırılarına devam ediyor. Ateşkes isteyen, önce düşmanın saldırılarını, katliamlarını, barbarlığını, sabah akşam halkımızı evinden yurdundan kovmalarını, evleri yıkmalarını, tutuklama kampanyalarını, yeni yerleşim birimlerini kurmalarını, ırkçı duvarlar örmesini durdursun. Bu saydıklarımın tümü her gün Filistin topraklarında gerçekleşiyor. Bunları durdurun; o zaman gelin saldırıları durdurmaktan, ateşkes ilan etmekten söz edelim. İşgal devam ediyor, Siyonist saldırılar dur durak bilmiyor. Önce halkımıza yönelik saldırıları, yeni yerleşim birimlerinin kurulmasını, katliamları, evlerin yıkılmasını, arazilerin gasp edilmesini durdurun. Durdurun halkımıza yöneltilmiş saldırıları, topraklarına hükmetmesini sağlayın, sonra ateşkesten söz edin.

Hamas hareketinin geçmişte olduğu gibi, temas halinde olduğu Mısırlı bir aracı var mıdır?

Şu ana kadar Mısırlı bir aracıdan haberim olmadı.

Hamas liderliği, ne zamana kadar faaliyetlerini yer altında yürütecek, bu gizlilik daha ne kadar sürecek?

Bize dayatılan bu realite değişinceye kadar, bu zalim realite ortadan kalkıncaya kadar.

Filistin otoritesinin yaşadığı iç krizi neye bağlıyorsunuz? Bu krize nasıl bakıyorsunuz? Daha önce Filistin'in iç yapısının güçlendirilmesinin, içeride bütünlük sağlanmasının zorunluluğunu vurgulayan, özellikle Arafat'la ihtilafa düşmeyen biri olarak siz bu gerginliği ortadan kaldırmak için herhangi bir girişimde bulundunuz mu?

Burada bütün içtenliğimle bir kez daha halkımızın birliğinin gerekliliğini vurguluyorum. Bütün iç problemleri, iç çatışmaları bir kenara bırakmamız bir zorunluluktur. Ortaya çıkan problemler ne olursa olsun, aramızdaki iletişime, uzlaşmaya ve diyaloga engel olmamalıdır. Bu problemler bağlamında işlenen her hatanın sahibi, ileride bu hatasından dolayı hesaba çekilecektir.

Ebu'l A'la'nın Filistin hükümetini kurma yönünde yürüttüğü çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Kuracağı hükümetten ne bekliyorsunuz?

Filistin halkı olarak bizim hedefimiz hükümetler değildir. Hedefimiz Filistin topraklarını ve Filistin insanını özgürleştirmektir. Bizi bu hedeflere ulaştıracak araçları araştırmamız gerekir. Şayet hükümet Filistin topraklarını ve Filistin insanını özgürleştirmeye yönelik bir araç olacaksa, hoş geldi, sefalar getirdi. Yok eğer bizi teslim olmaya, boyun eğmeye, silah bırakmaya zorlayacaksa, bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Siyonist düşmana karşı teslim bayrağını çekmeyi reddediyoruz. O zaman böyle bir hükümetin anlamı olmaz. Bu yüzden biz herhangi bir hükümette yer almıyoruz. Geçmişte de işgal altında hiçbir hükümette görev almadık. Başbakan ve meclis başkanı Ramallah'tan Nablus'a, Gazze'den Batı yakasına gitmek istediği zaman bunu Siyonist düşmana bildirmek zorundadır. Bu hükümet iradesine, özgürlüğüne ve bağımsızlığına sahip değilse, kendine ait bir gücü yoksa, bu hükümet Filistin halkı için ne yapabilir? Bu yüzden biz bu hükümete ortak olmayız.

Ebu'l A'la, silahlanmanın kontrol dışı olduğundan, bu anlamda bir başıboşluğun, bir anarşinin bulunduğundan söz ediyor. Bunun anlamı, Filistin direnişinin silahlarının toplanmasının mümkün olduğudur. Hamas hareketi Filistin otoritesine silahlarını teslim edecek mi?

Biz çok açık bir şey söyledik. Halkımız, canını, ümmetini, vatanını savunmak için silah taşıyor. Topraklarımız özgürleşmeden, kutsal değerlerimiz kurtarılmadan hiç kimse bu silahı alamaz bizden. Topraklarımız ve kutsal değerlerimiz kurtarılırsa, o zaman silah bırakmak mümkün olabilir. O zaman bizim bir devletimiz, bağımsız bir yönetimimiz ve tek bir otoritemiz olur. Ancak işgalin gölgesinde bir özgürlükten söz edilemez. Halkımızın bir otoritesinin bulunduğu da söylenemez. Bu koşullarda halkın özgür iradesinden söz etmek abestir. Bu koşullarda silah bırakmanın anlamı, İsrailli düşmana teslim olmaktır. Anlamı, intifadayı öldürmektir, direnişi öldürmektir. Şaron'un kazanması demektir. Silah bırakmak, Filistin halkının gücünü elinden almaktır. Diğer bir ifadeyle Filistin halkını antlaşma maddelerine; Siyonist devletin, Filistin sorununu bitirmeye, Filistin halkını tasfiye etmeye yönelik şartlarına teslim etmektir. Bu yol tehlikeli bir yoldur. Bize dayatılan bu yol bizim sonumuz demektir. Halkımız buna teslim olmayacaktır.

İzzeddin El Kassam Tugaylarının 6 Kasım 2023'te paylaştığı fotoğraf

Siyonist rejimin operasyonları, suikastları durduracağına dair garantiler alınırsa, uluslararası camiadan veya Arap aleminden bazı şahısların garantisiyle bir kez daha ateşkesten söz etmek mümkün olabilir mi?

Biz, ateşkesten söz eden herkesten öncelikle Siyonist rejimin saldırılarını, cinayetlerini durdurmalarını, Siyonist rejimin bu sözlere bağlı kalacağına söz verdiğini ilan etmelerini bekliyoruz. O zaman bu yeni koşullar muvacehesinde durumu değerlendiririz.

Ebu'l A'la, ilan edildiği gibi, ateşkes sağlanması için Hamas'la temasa geçti mi? Sizinle bir görüşmesi, teması oldu mu?

Şu ana kadar görüşme olmadı. Bu konuda bir uzlaşma da söz konusu değildir. Ne Ebu'l A'la ile ne de bir başkasıyla. Çünkü şu an, ateşkesten söz etmenin zamanı değildir. Bu zaman da ateşkesten söz etmek bizim tarafımızdan kesin olarak reddedilmektedir.

Siyonist rejimin gelecek ay Gazze'ye gireceğine dair haberler çıkıyor. Hamas, Gazze'yi savunmaya hazır mıdır?

Gazze, Siyonist rejimin elini kolunu sallayarak girebileceği serbest bölge değildir. Siyonist devlet Gazze'ye girecek olursa, ağır bir bedel ödeyecektir. Gazze'de uzun süre kalıp istikrar göremeyeceği gibi, kendi içinde de istikrar bulamaz. Gazze'yi bütün Filistin halkı, bütün Filistinli gruplar, hatta Filistin polis gücü savunacaktır. Çünkü Gazze herkesindir, Hamas'ın ya da başka bir grubun değil. Gazze inşallah Filistin halkının mülküdür.

Şaron'un, Hamas liderlerini, bu arada sizi ortadan kaldırmaya yönelik kararında ısrar etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sözlerimi bir kez daha yineliyorum: Tehditler sadece bizim gücümüzü arttırır. Biz, şehit olmak için mücadele veriyoruz. Üzerinde bomba taşıyan, kendini patlatan kimse şehadet istemektedir. Biz şehadetin talipleriyiz. Yaşamanın peşinde değiliz. Dünya için de mücadele etmiyoruz. Biz ahiret için savaşıyoruz. Bu yüzden, tehditler bize zarar vermez. Bizim sadece gücümüzü arttırır, bizi zayıflatmaz. Biz şehit olmayı istiyoruz, alçakça sürdürülen bir hayatı istemiyoruz.

Biyografiler Haberleri

Muslih bildiklerimizden Şeyho Duman ve mirası
"Afiye Sıddıki'ye yönelik Amerikan zulmü sürüyor"
İşgal rejimi Gazze kuzeyinde 20 günde 770 kişiyi katletti
Türkiye Yazarlar Birliği Kurucu Başkanı Mehmet Doğan vefat etti
İşgalci İsrail’in kabusu Yahya Sinvar kimdir?