SÜLEYMAN CERAN / HAKSÖZ HABER
Nemanja (Emir) Kusturica ünlü bir yönetmendi, skandalları bu durumun önüne geçinceye kadar. Müslümanken din değiştirdi; tercih meselesi olduğu için çok mevzu olmadı ama kendi halkının soyunu tüketmeye çalışan Sırp Çetniklere selam durmayı ihmal etmeyip Ortadoks mezhebine geçmesi anlaşılabilir bir durum değildi. Birkaç yıl sonra Rus Ortadoks Kilisesi, mezheplerine yaptığı katkılarından dolayı Kusturica’yı ödüllendirecekti. Bosna’da yaşanan soykırımla ilgili Müslümanları rencide eden, aşağılayan demeçler vermeye başladı sonra. Boşnaklığını ve İslam’ı reddetmekle kalmayıp alenen söylediği sözlerle çok insanı incitti, ağır ithamlarda bulundu. İçinden suyu çekilmiş ağaca dönen Kusturica’nın odunluğuna dalalet edecek o kadar çok cümlesi var ki; tecavüze uğrayan Boşnak kadınlara ”tecavüz olaylarını abartıyorsunuz” demesi yeter de artar herhalde.
Gelgitlerle dolu bir insan Kusturica. 1993 yılında Sırp Çetniği Vojislav Seselj’i Belgrad’ın orta yerinde düelloya davet eden, iki yıl sonra bir festival esnasında Yeni Sırbistan Hakları Hareketinin lideri Nebojsa Pajkic’i yumruklayıp yıkan bir adam o. Sonra din ve milliyet değiştiren en çok da niyetini bozan, bakış açısını değiştiren bir adam o. Reha Erus'un, Bosna’yı kastederek "Kimi özlüyorsunuz" sorusuna, "İzzetbegoviç'i değil herhalde. Ama müzisyen Goran Bregoviç'i özlüyorum. Hem de çok" cevabını verecek tıyniyette bir adamdır o. (7 Şubat 1999, Hürriyet) Bosnalı solcuların onu, Sırp olarak sunamadıkları ama övmeyi de terk edemedikleri için “Balkanların en iyi yönetmeni” olarak anmaları boşuna değil.
İslam dünyası bu tip karakterlere yabancı değil. Hamas’ın kurucularından ve Batı Şeria’nın öncü isimlerinden Şeyh Hasan Yusuf’un oğlu Mus’ab Yusuf, İsrail zindanlarında iken taraf değiştirdi. "Hamas’ın saldırılarının boşa çıkarılması ve babası dâhil Hamas liderlerinin izlenmesi için İsrail istihbaratına yardım ettiği"ni açıklayan Yusuf, verdiği özel bilgilerle öncü Müslümanların suikasta uğramasına neden olduğu gibi İsrailli liderlere yapılan saldırıların bir kısmına da engel oldu. İsrail çevrelerince 'Yeşil Prens' olarak anılan Mus’ab, El Fetih'in öncülerinden Mervan Barguti ve Hamas'ın Batı Şeria'daki sorumlularından İbrahim Hamid’in yakalanmasından birinci derecede sorumlu olduğunu hiç saklamadı. Amerika’ya sığınan Mus’ab din değiştirdi ve Hıristiyan oldu. Şimdilerde, rahat yuvasında Müslümanları aşağılamaya, hakaret etmeye, Siyonistlere de gülücükler göndermeye devam ediyor.
Mus’ab’ın babası toplamda 14 yıldan fazla İsrail zindanlarında kalmış, türlü işkencelerden ve sıkıntılardan geçmiş bir insan. Şeyh, 9 çocuğundan biri olan Mus’ab yüzünden yıkıldı, büyük mahcubiyet içerisinde kaldı. Şeyh Hasan Yusuf, sonunda oğlunu “Allah’a inanmaması ve düşmanla işbirliği yapmasından” dolayı evlatlıktan reddederek başka seçeneği kalmadığını bir mektupla bildirdi.
Beyaz görünmek için kendi derisini kazıyan inkârcı zenci gibi davranan Kusturica ve Mus’ab’ın rolleri ortak. Sinema eleştirmeni Ali Murat Güven, ‘Andricgrad’ adlı kent projesiyle tekrar gündeme gelen Kusturica’yı yazdı. Bu yazı vesilesi ile Kusturica’nın, Bosna Hersek’in doğusundaki Vişegrad şehrinde türkülerimizde de ismini andığımız Drina Köprüsü yakınlarında “Andricgrad” ismini verdiği 50 binadan oluşan hayali bir kent yapmakta olduğunu öğrendik. Bu çalışmanın temelinin 15 Haziran 2011 tarihinde yani Kosova Savaşı’nın 622. yıldönümünde yapılması da tamamen bilinçli bir tercih. 13 milyon Euro’ya mal olacak bu çalışmada kullanılan taşların tarihi Petrinya Kalesi’nden alınarak barbarlık yapılması bir yana Drina Köprüsü’nün siluetinin direkt hedef alınması ve Müslümanlara ait mimariyi tehdit etmesi de ayrı bir tahrik olarak algılanıyor. İslâm İşbirliği Örgütü'nün baş mimarı Prof. Dr. Âmir Paşic, "Boşnaklar'dan da, onların kararlılıkla sahip çıktığı İslâmî kültür mirasından da ölesiye nefret eden yönetmenin bir kez daha sinsi oyunlara giriştiğini ve Andricgrad taş kentinin inşâsının bütünüyle provokasyon olduğunu" ifade ediyor (Ali Murat Güven, 24 Haziran 2012, Yeni Şafak Gazetesi). Böylesine ciddi sonuçlar doğurabilecek bir projeyi, tamamen dengeler üzerine kurulmuş balkan coğrafyasında uygulamaya çalışan bu adamın hayırlı sonuçlar peşinde olmadığı ortada. Umarız yaşanan süreçler art niyetli insanların niyetleri paralelinde gerçekleşmez.
Kendi geçmişine kirli kusmuklu bir suratla bakan kişiler kin güdülmeyi değil yalnızca acınmayı hak ediyor. Mus’ab Yusuf’u Filistin’de kimse hayırla anmıyor ve bir süre sonra yok olup gidecek ama babası Şeyh Hasan Yusuf hep minnetle anılacak. Nemanja Kusturica ise Cannes, Altın Palmiye, Venedik ve Berlin Film Festivallerinde aldığı ödüllerle, çekim teknikleriyle değil barbarca, Vandallığın sığ sularında dolaşan fikirleri ve galiz konuşmalarıyla anılacak ne yazık ki.