Ahmet Varol / Yeni Akit
Ortak bir mücadelemiz olmalı
Genelde tüm dünyada Müslümanlara zulmedilmesinin ve özellikle Batı emperyalizminin İslam’ın kutsal değerlerine bu derece arsızca saldırabilmesinin en önemli sebebi tabii ki İslam ümmetinin gücünü kaybetmiş olmasıdır. Bunda dünya Müslümanlarının birlik ve gücünü temsil eden otoritenin kaybedilmesinin birinci derecede rolü var.
Ama bugün bu otoritenin olmamasından dolayı kendimizi tamamen güçsüz ve zayıf görmemiz de gerekmez. Yeniden birlik ve gücümüzü bir araya getirmemize vesile olacak formüller üzerinde düşünmemiz ve bu formülleri uygulamaya geçirmenin yollarını bulmamız mümkündür. Özellikle içinde bulunduğumuz dönemde yatay örgütlenme, işbirliği ve dayanışma bu açıdan önem taşıyor. Ama bu konuda başarılı olabilmek için kişisel bilinç ve duyarlılığı etkin bir şekilde devreye sokmak ve yaygınlaştırmak gerekiyor.
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Allah Kitap’ta size: “Eğer Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini duyarsanız, başka bir konuya dalmadıkları sürece yanlarında oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz” diye indirdi. Şüphesiz Allah münafıkların ve kâfirlerin tümünü cehennemde bir araya getirecektir.” (Nisa, 4/140)
Kur’an-ı Kerim’de bir başka yerde de şöyle buyurulur:
“Ayetlerimiz hakkında uygunsuz sözlere dalanları gördüğünde başka bir söze geçinceye kadar onlardan yüz çevir. Eğer şeytan sana unutturacak olursa hatırladıktan sonra artık zalimler topluluğuyla birlikte oturma. Takva sahiplerinin üzerine onların hesaplarından bir şey yoktur. Ancak belki sakınırlar diye bir hatırlatmada bulunmak gerekir.” (En’am, 6/68-69)
Tabii bu âyetlerde, öncelikle yapılması istenen şey alaycıların terk edilmesi, dinlenmemesi ve yalnız bırakılmalarıdır. Bu, medya ortamındaki terki de kapsar. Senden farklı düşünen insanların görüşlerini ve saygı sınırları içinde kalan eleştirel yaklaşımlarını izlemekte veya okumakta mahzur yoktur. Ama iş saygı sınırlarını geçer ve hakaret, aşağılama yönüne kayarsa artık onu kesinlikle terk etmek, boykot etmek ve takibe son vermek gerekir.
Bu şekilde alay edenleri, aşağılamada bulunanları yaptıklarından vazgeçmeye zorlamak için ekonomik boykot uygulamak ise değerlerimize sahip çıkma açısından anlamlıdır.
Ekonomik boykotun herhangi bir tesirinin olmadığını düşünmek doğru değildir. 2005 ve 2006 yıllarında Danimarka’da Hz. Peygamber (s.a.s.) ile alay eden karikatürler yayınlanması üzerine Arap dünyasındaki sivil toplum kuruluşlarının Danimarka ürünlerinin boykot edilmesi kararları vermesi üzerine, bu ülkeden Arap dünyasına ihracat yapan şirketlerin Arapça gazetelere günlerce, kendilerinin söz konusu karikatürlerle ilişkilerinin olmadığını ve bu karikatürleri de onaylamadıklarını açıklayan tam sayfa ilanlar verdiklerini çok iyi hatırlıyorum. Çünkü boykot bu şirketleri fena halde sarsmıştı.
Eğer boykot konusunda Müslüman toplumlar tam bir dayanışma içinde olur ve eylemi yaygınlaştırırlarsa bu, Hz. Peygamber (s.a.s.)’e ve Kur’an-ı Kerim’e saldıranları zorlayacaktır. Onlar için önemli olan dünya çıkarlarıdır. Bu çıkarlarını kaybetmeleri onları ciddi şekilde etkiler ve zorlar.
Saldırganlara karşı tavır koymanın önemli bir cihetini de boykot oluşturmaktadır. Boykotun yaygınlaşması ve etkisini göstermesi için herkesin kendini sorumlu görmesi gerekir. Ayrıca boykot sadece almamaktan ibaret kalmamalı, satmamakla da buna destek verilmelidir. Alanlar da satanlar da insanların inanç ve değerleriyle alay ederek gerçekte kendilerini aşağılık duruma düşürenlerin ürünlerinin mutlaka bir alternatifini bulabilirler. Ayrıca boykot sadece ferdi katılımdan ibaret kalmamalı. Çevremizdeki insanları da almamaları ve satmamaları için uyarmalıyız. Özellikle satanları uyarmaya biraz daha fazla ağırlık vermeliyiz.
Sivil ve kitlesel mücadelemizde, dumanlı havadan yararlanarak Cenin Mülteci Kampı’nda vahşi katliam gerçekleştiren siyonist katilleri de asla ihmal etmemeli, Filistin halkının hak ve özgürlük mücadelesinin her zaman yanında durmalıyız.