Kürtler topluca tutuklanıyor farkında mısınız?

Oral Çalışlar

'Balyoz planı'nı hepimiz korkuyla, heyecanla ve umutla izliyoruz. Korkuyoruz; hâlâ darbeciler işbaşında, karanlık köşelerde iş tutmaya çalışıyorlar. 'Balyoz planı' 2003 tarihli ama 'Kafes planı' 2009 tarihini taşıyor. Heyecanlanıyoruz; bu planların içeriği deşifre oluyor.

‘Balyoz planı’nı hepimiz korkuyla, heyecanla ve umutla izliyoruz. Korkuyoruz; hâlâ darbeciler işbaşında, karanlık köşelerde iş tutmaya çalışıyorlar. ‘Balyoz planı’ 2003 tarihli ama ‘Kafes planı’ 2009 tarihini taşıyor. Heyecanlanıyoruz; bu planların içeriği deşifre oluyor. Darbecilerin acımasızlığı ve gözü karalığı ise ürkütüyor. 
Umutlanıyoruz; çünkü Türkiye militarizmle, demokrasimizi yaralayan darbecilerle ciddi bir hesaplaşma yaşıyor. Sivil siyaseti, seçilmiş Meclis’i düşman gören, halkın tercihlerini ‘tehlike’ sayan askeri vesayet rejimi taraftarları, darbe planları yaptıkları köşelerde yakayı ele verip darbeleniyorlar, debeleniyorlar. 
‘Balyozcular’ın korkunçluğu üzerine yorumlar yapılırken, önlemler talep edilirken, Güneydoğu’da DTP’li (şimdi BDP oldu) siyasetçilere yönelik tutuklama aralıksız sürdürülüyor. Tutuklananların sayısının 1000’i aştığı yönünde saptamalar yapılıyor. Bir partiden 1000’den fazla belediye başkanı, il ve ilçe yöneticisinin tutuklanmasının ne anlama geldiğini hiç düşündünüz mü?
Hapse atılan çok sayıda belediye başkanı, o yörelerde ortalama yüzde 60 civarında oy almışlardı. Yaşanmakta olan, halkın temsilcilerinin kitleler halinde tutuklanmasından başka bir şey değil... Hukuku eğip büken ve halk iradesini hiçe sayan bu sistem ve anlayış, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde egemenliğini sürdürüyor. Doğu’da polis operasyonları, gözaltına almalar ve tutuklamalar dur durak bilmeksizin devam ediyor.
Gazetelerde kıyıda köşede de olsa bir yeni fotoğraf yayınlandı, farkında mısınız? Iğdır ilinin seçilmiş belediye başkanının bileklerine kelepçe takılarak adliyeye götürülmesini gösteren fotoğraftan söz ediyorum. O çok sık adını andığımız, ‘değer verdiğimiz’ ‘seçilmiş’lerden birisine, atanmışlar tarafından kelepçe takılıyordu.
Bu darbeci çeteleri besleyip büyüten, etkin bir güç haline dönüştüren asıl toprağın ve asıl kaynağın Güneydoğu’da 25 yıldır sürmekte olan ‘düşük yoğunluklu savaş’ olduğunu biliyoruz. Kürt sorununun bir ‘asayiş sorunu’ olarak görülmesini sağlamaya devam eden militaristler, uzlaşma ve çözüm yollarını tıkayarak, Ankara üzerindeki etkinliklerini sürdürüyorlar.
Orada hâlâ JİTEM de varlığını sürdürüyor, vesayet rejimini arzulayan otoriter hukuk sistemi de... Oradaki mahkemeler küçük çocukları vuran polisleri beraat ettirmeye devam ediyor. Orada hâlâ ‘korkutucu devlet’ hükmünü yürütüyor.
Devletin içinde örgütlenen şiddet yanlısı çetelerin asıl kaynağı da Güneydoğu ve oradaki hukuk dışı ortamdır. Türkiye’nin siyasi kimyasını bozanlar da oradan beslenenlerdir.
***
Kürt kimliğini savunan siyaset ‘dağ’ ile yasal mücadele arasında gidip gelmeye devam ediyor. Böyle bir dönemde, tercihini yasal mücadeleden yana yapmış olan Kürtlerin önde gelen silasetçilerinin topluca tutuklanmasının yol açacağı sonuçları öngörmek zor değil.
Birilerinin Kürtleri yeniden ‘dağ’ seçeneğine kışkırtmak istiyor olmaları, ilk akla gelen olasılıklardan biri. Yasal alanları tamamıyla bastırırsanız, yasal alandaki Kürtleri hapishanelere doldurursanız, Kürtlerin bunlara vereceği tepkiyi de hesaba katmanız gerekir...
Kürtlerin ‘Dağ bizi zaten zora soktu, yasal alanda da durmak imkansız, bu nedenle hepimiz AK Partili olalım’ ya da ‘En iyisi devlete boyun eğelim, kimlik taleplerimizden vazgeçelim’ diyeceklerini mi sanıyorsunuz yoksa?
***
Veysi Sarısözen Günlük gazetesinde yayımlanan dünkü yazısında, bölgedeki ruh halini, ve gelişmesi muhtemel tepkileri şöyle aktarıyor:
“Şimdi sorun açıktır: Önlenmiş darbenin planını teşhir etmek demokratik bir adımdır; ama uygulanan darbenin kendisini gözden kaçırmak, bütün bu demokratik adımları sıfıra indirmek demektir.
Batıda ‘planlanan darbeleri’ önleyen demokratik güçlerin önünde duran görev, Doğu’da ‘süregiden darbeyi’ durdurmaktır.
1990’da binlerce faili meçhul cinayete, OHAL’e, akıl almaz zorbalığa rağmen yıldırılamayan Kürt toplumuna karşı bugün yöneltilen saldırı büyük bir kışkırtmadır.
Amacı Dağ’ın sabrını taşırmak; sivil halk kitlelerini baştan çıkarmak, Kürt özgürlük hareketini savaş lobisinin istediği yerde, zamanda ‘savaşa’ zorlamak, kaos yaratmak, bundan yararlanarak sıkıyönetim ya da OHAL ilan etmek ve işte asıl o zaman, henüz ortaya çıkmamış darbe planlarını uygulamaya koymaktır.
İşte bu bir ‘darbe planı’dır.
Batı’da ‘ölü darbe’, doğuda ‘canlı darbedir’.”
Kürt sorunu konusundaki ‘en parlak buluş’u seçilmiş Kürtleri kitleler halinde hapse atarak halk iradesini hiçe saymak olan ve bunun sonucunda ‘ılımlı Kürtlerin ortaya çıkacağını’ düşünebilen bir ‘zihinsel yapı’nın darbecilerle başka çıkması nasıl mümkün olabilir?

RADİKAL