Kürtçü bir lider olsam...

Ahmet Taşgetiren

Farz-ı muhal diyerek söze başlayalım:

Kürtçü bir hareketin lideri olsam, ilk yapacağım şey, kendime bir toplumsal zemin oluşturmak olurdu. Yani mesajımı benimseyecek bir kitle üretmeye çalışırdım.

Bunun için, halkın etnik bilincini geliştirmek ilk hedefim olurdu.

Etnik bilince sahip bir halk kitlesine dayanmadan, ne Kürtçü bir hareket geliştirilebilir ne de onun üzerine ayrılık, federasyon, özerklik gibi bir siyasi proje inşa edilebilir çünkü.

Halkın etnik bilincini geliştirmek için de, halka sırf etnik farklılığı sebebiyle baskı yapılıyor olmalıydı.

Kürtçü bir hareket, bu baskıları anlatarak, büyüterek, bütün halkın gündemine sokarak toplumsallaşabilirdi.

Türkiye'de bu baskılar yapıldı.

Halk baskılardan gerçekten bunaldı.

Yer yer, baskılara karşı isyanlar da oldu.

İsyan baskıyı, baskı isyanı getirdi.

Şu an bir Kürtçü hareket varsa, bunun öncelikle, bu baskılardan beslendiğini unutmamak gerekiyor.

Eğer, Kürtçü hareket, arzuladığı ölçüde toplumsallaşamamışsa bu da bu topraklarda bin yıldan beri birlikte yaşıyor olmanın, aynı inanç potasında yoğrulmuş bulunmanın, aileler halinde kaynaşmış olmanın sonucudur.

Ancak, Kürtçü hareketi besleyen şartların yine de varlığını sürdürdüğü bir gerçek.

Burada, şaşırtıcı olabilir ama Kürtçü hareketin en çok, karşıt etnik söylemlerden beslendiği gerçeğini görmek gerekiyor.

"Karşıt etnik söylem" derken ne demek istiyorum?

"Kürt meselesi"nde en kritik durum, işin Türk-Kürt gerilimine, kıyaslamasına, hakimiyet irdelemesine dönüşmesidir.

Ben Kürtçü bir lider olsam, tartışmaları ısrarla bu alana çekmek isterdim.

Çünkü bu alanda seslendirilecek ve Kürt halkının damarına dokunacak her şey, etnik bilinci besler.

Türkiye'de kurulu düzen, maalesef hep bu vurgu etrafında şekillenmiştir.

Şu anda da CHP ve MHP'nin çizgisi, bu eksende bir tartışma etrafında ilerliyor.

Yukarıdan beri söylediğim şeyler, Kürtçü bir hareketin şu anda en çok istediği şeyin, CHP ve MHP çizgisinin bu tonda devam etmesi olduğunu ortaya koyuyor.

Evet, Kürtçü hareket CHP-MHP çizgisine en sert karşılığı verebilir ama zaten o da, Kürtler arasında etnik bilinci beslemek için kullanılacaktır. Bütün tartışmalar varıp;

-Bakın işte, Türkiye'de böyle düşünenler var! cümlesine bağlanıyorsa, bu etnik Kürtçü hareketin, propaganda safhasında arayıp da bulamadığı şeydir.

Hep yazmışımdır:

Yazıp söylediklerimizin Diyarbakır'da nasıl okunduğuna, dinlendiğine bakmalıyız.

CHP ve MHP'nin Meclis'teki duruşları acaba etnik bilinç inşasında nasıl rol oynadı? Bunu hesaplamak, Kürtçülüğü besleme noktasında bir hedefleri yoksa, herhalde CHP ve MHP'nin de sorunu olmalıdır.

Bir Kürtçü hareket, belki en çok, entegrasyon-kaynaşma-bütünleşme siyasetinden rahatsız olur.

Toplum, etnik bilinç öncelikli değil de, ortak değer öncelikli bir yapıya yöneliyorsa...

Bunu, etnisiteden siyasi ideoloji üretmeyi hedefleyen bir hareket sevmez.

PKK'ya, DTP'ye ne lazım?

Etnik bilinç lazım.

Etnik bilinç, karşıt etnik bilinçten beslenir. Onun için DTP'nin besleyicisi CHP ve MHP söylemi olmaktadır.

Bunları, asla bir siyasi taraf duygusuyla yazmıyorum.

Kimse yanlış anlamasın.

AK Parti'nin politikaları etnisite ağırlıklı olduğunda onu da net biçimde eleştirdim.

Ben, bu topraklardaki ortak değer zemininin, Türk'ü, Kürt'ü, etnik bilinçten uzak bir ruh yapısıyla kaynaştırdığı kanaatindeyim ve bunun korunmasının Türkiye için hayati bir değer taşıdığına inanırım.

AK Parti, her şeye rağmen, bu ortak değer zeminini beslemeye gayret ediyor.

Bu zemini beslemeye çalışan, Türk-Kürt hizmet grupları, sivil toplum örgütleri, vakıflar, cemaatler de var.

PKK, bir ölçüde DTP, bölgede İslami zeminin gelişmesi karşısında öfkeli. Sebep, etnik bilinç yerine ortak değer bilincinin öne çıkması.

Ben Türkçü, Kürtçü değilim.

Bu topraklarda bin yıllar içinde oluşan ortak değer zemininin korunması davasına bağlıyım.

Son söz olarak, CHP, MHP, ve DTP'ye, Türk'ün, Kürt'ün mutluluğunun, karşıt duyguların beslenmesinde değil, bu ortak değer zemininde bulunduğunu hatırlatmak istiyorum.

BUGÜN