Güzel şeyler çok da sık olmuyor hayatlarımızda. Olduğu zaman es geçmemeyi, tadını çıkarmayı, sevinci doyasıya yaşamayı bilmek bu yüzden daha da önemli.
Yarın böyle bir gün. Demokrasi tarihimizin dönüm noktalarından biri; Kürtçe'nin özgürlük Bayramı... Devlet, Takrir-i Sükun'dan 83 yıl sonra nihayet Kürt kimliğini ve Kürtçe'yi inkar politikasından vazgeçiyor ve Kürtçe yayın yapan bir TV kanalını açıyor.
TRT Şeş, deneme yayınına Kürtlerin Pavarottisi olarak bilinen kadife sesli Şivan Perwer'in "Mehemedo" şarkısıyla başladı. Bu şarkı ki bundan 6 yıl önce Diyarbakır'da Kürtçe yayın yapan ART televizyonunun sahibine beş yıl hapis cezası getirmişti. Nereden nereye, öyle değil mi? Bundan 30-35 yıl önceye gidiyor aklım.
"Kürt" demek ne kelime, "halklar" dediğimiz her yazımız, bildirimiz hakkında dava açıldığı; "Vay siz Türkiye'de birden fazla halk var mı demek istiyorsunuz" diye bölücülükle suçlandığımız günleri hatırlıyorum. Ve sonra 12 Eylül rejiminin kart-kurt'lu günlerini...
Cumhuriyet savcılarının gazetelerde geçen her Kürt sözünün altını kırmızı kalemle çizdiği, Güneydoğu'da insanların sokakta bile Kürtçe konuşmaya korktuğu, yaşlı anaların-babaların dilsiz kaldığı günleri...
Devletin W, X ve Q harflerinin peşinde sürek avına çıktığı; anne babaların çocuklarına koyduğu isimler yüzünden yargılandığı, Kürtçe isimli çocukların Türkiye sınırlarından içeri giremediği günler hiç uzak değil.
Yüzlerce Kürt aydınını, yazarını, şairini, oyuncusunu, şarkıcısını sürgüne sürükleyen, gurbet elde vatan hasreti içinde gözleri açık bir ölüme mahkum eden de o lanet olası Kürtçe yasağı değil miydi? Diyarbakır'ın Sur Beldesi Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş'ın çok dilli belediyecilik yapmaya kalkıştığı için başkanlıktan düşürülmesinin üstünden iki yıl bile geçmedi.
Daha dün, DTP'nin Meclis kalemi kanalıyla milletvekillerine yolladığı bir proje kapağındaki Kürtçe başlık yüzünden dağıtılmadı. Evet, bütün bunlar şimdi devlet televizyonunun haftanın yedi günü 24 saat gürül gürül Kürtçe yayın yapmaya başlayacağı bu ülkede yaşandı. Bunu kutlamalıyız. Bu günü bayram ilan etmeliyiz. Ve bu bayramı borçlu olduğumuz bütün demokrasi savaşçılarını; Kürtçe'nin özgürlüğü için mücadele eden, bu uğurda hapis yatan, işkence gören, sürgünlere düşen, canını veren binlerce öncüyü minnetle yadetmeliyiz.
Yapılanın ne kadar doğru ve önemli olduğunu görmek için PKK'nın bu kanalın açılışından duyduğu rahatsızlığa bakmak bile yeterli. PKK ve destekçileri günlerdir "Devletin oyunu" diye kem küm ederek, Kürt aydınlarını ve sanatçılarını yayına katılmamaya çağırarak, katılanları hain ve işbirlikçi ilan ederek Kürt düşmanı yüzünü bir kez daha ortaya koyuyor.
Ve tabii Kürt kitlesinden biraz daha tecrit oluyor. Bu paniği iyi anlamalıyız.. Bu panik bir kozu kaybetmenin paniğidir. Şimdiye kadar Kürt halkının çektiği her acı, uğradığı her baskı onların elinde bir koz oldu. Bugün bu kozlardan birinin, hem de en önemlilerinden birinin elden gittiğini görmenin paniği içinde çaresizce çırpınıyor. Bu da bize, izlenmesi gereken yolu gösteriyor.
Hedef terör örgütünün elindeki bütün kozları elinden almak olmalıdır. Ben bu adımı atan hükümeti, devlet içindeki direniş odaklarına rağmen inkar ve asimilasyon politikasının artık sürdürülemeyeceğini görerek bu açılıma destek veren devlet adamlarını kutluyorum. Darısı diğer adımların başına...
BUGÜN