2023 Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimi sonuçları Türkiye’nin toplumsal dokusuna ayna tutan önemli bir göstergedir. Toplumsal eğilimleri anlamak amacıyla yapılan hiçbir sosyolojik araştırma veya anketin örneklem evreni bu kadar kapsamlı ve geniş olmadığı için seçim sonuçları üzerinden Türkiye toplumunun bölge bölge hatta il il siyasi/sosyal eğilimlerini ölçmek ve değerlendirmek mümkün.
Seçim sonuçlarının ortaya çıkardığı sonuçlardan biri de Kürt Ulusalcılığı temelinde siyaset yapan HDP’nin gittikçe daha büyük açmaz ve çelişkilerle yüz yüze kalarak seçmenlerinin beklenti ve taleplerine cevap vermekten aciz ve yetersiz kaldığını göstermektedir. 2015 seçimlerinde %13 olan HDP oylarının 2018 seçimlerinde %11,7’ye son seçimlerde de %8,7 ye gerilemesi Kürt halkı ile bu örgütsel yapı arasında açılan makası fark etmek açısından önemlidir.
Seçimlerdeki başarısızlığa ilişkin partinin yetkili kurulları tarafından henüz kapsamlı bir değerlendirme yapılmadı, ancak, Kürt diasporası veya Kandil tarafından yapılan değerlendirmelerde toplumsal gerçeklikten kopuk olmanın ve toplumdaki değişim ve dönüşümü ıskalamış olmanın beraberinde getirdiği sığlık dikkat çekicidir.
Faili meçhullerin, köy yakmaların, yargısız infazların kol gezdiği; PKK’nin “her evden bir şehit” sloganıyla sahayı tümüyle domine ettiği arızi vasat geride kaldı. Silahların gölgesinde şekillenen siyaset biçimiyle, hayatın tümüyle normale döndüğü çatışmasızlık ortamında toplumun beklenti ve taleplerine denk düşen siyaset biçimi arasında büyük bir uçurum var.
Silahlı mücadele ortamının bitmesi hem söylem hem de pratik olarak bir tıkanmışlığı beraberinde getirdi. Toplum çok değişti. Artık hiç kimse örgüt için bedel ödemek veya risk almak istemiyor. Yeni bir söylem ve yeni bir çıkış kendisini dayatıyor. Eski sloganlar ve ezberlenmiş klişe sözlerle sahadaki gerçeklik arasında açılan bu makası; feminizm ve LGBT hakları gibi toplumda karşılığı olmayan yeni söylem ve politikalarla aşma imkânı yok.
Askeri ve sivil alanda moral üstünlüğü tümüyle yitiren örgütün elindeki tek motivasyon kaynağı Rojava diye tesmiye edilen ABD himayesindeki özerk bölgedir.
Bölgesel düzeyde İran ve Türkiye’nin; Küresel düzeyde ABD ve Rusya’nın hesaplarının iç içe geçtiği ve çakıştığı bilinmezlerle dolu Rojava’nın geleceğine ilişkin bir öngörüde bulunmak çok zor. Ancak, Erdoğan’ın yeniden 5 yıllığına cumhurbaşkanı olarak seçilmesi, bölgeye ilişkin farklı ajandaları olan bu aktörleri de daha rasyonel düşünmeye ve davranmaya mecbur bırakacak.
Ortadoğu’daki tüm politikalarını “İsrail’in güvenliği” prizmasından süzerek hayata geçiren ABD’nin bu bölgeyi elinde tutmaya karşılık ödemek durumunda kaldığı bedel kıyaslandığında -Afganistan ve Irak’ta yaptığı gibi- astarı yüzünden pahalı gelen bir faturaya uzun süre katlanmayacağını tahmin etmek güç değil.
Irak’ta olduğu gibi ABD’nin tahrip ettiği alanlardan çekildikten sonra bu alanları hiçbir ahlaki ve insani kaygı taşımaksızın kendi yayılmacı hedefleri doğrultusunda istismar etmekten çekinmeyen İran’ı da ayrıca hesaba katmak gerekiyor.
HDP içerisindeki tartışmalara gelince; Seçimlerde yaşanan hezimetlerden cesaret alarak popülist bir siyasete yelken açan Demirtaş’ın açtığı isyan bayrağı dalga dalga büyüyor. Mevcut tartışmalar genel anlamda:
- Bağımsızlık hedefi / Türkiyelileşme
- Eski siyaset tarzı / Gençleri ve yeni sosyolojiyi esas alan siyaset tarzı
- Türk Sol’u ve diğer kesimlerle demokratik ittifak / Sadece Kürdi oluşumlarla ittifak
- Sol/seküler kesimlerle yakınlık / Muhafazakar Kürt toplumuna yakınlık
Tartışmalar yukarıda maddeler halinde özetlemeye çalıştığımız konu başlıkları çerçevesinde yapılıyor, ancak, daha derinlerde HDP içerisindeki kliklerin (Kandil, Demirtaş, Türk Solu, Aleviler …) hâkimiyet mücadelesi söz konusu. Kliklerden hiç birisinin HDP’yi tek başına domine etme imkânı yok.
Şunu belirtmekte fayda var: eskiden HDP ve selefi konumundaki diğer partiler içerisindeki ihtilaf ve tartışmalar dışarıya pek yansımazdı. Tartışmaların kamuoyu önünde yapılması ve her kafadan farklı seslerin çıkması HDP açısından yeni bir durumdur ve Kandil’in güç ve etkinliğinin azalmasıyla yakından ilgilidir.
Demirtaş’ın aktif siyasete ara verme resti hem Kandil’in hem de parti yönetiminin etkisizleştirme çabasına karşı bir başkaldırıydı. Demirtaş’ın HDP tabanı tarafından sevilen bir aktör olması onun görmezden gelinmesini engelliyor. Yaptığı çıkış parti vitrinindeki tüm yöneticileri HDP tabanı nezdinde nefret objesi haline getirdi. Ancak, her ne olursa olsun Kandil, Demirtaş’a dümeni teslim etmeye pek istekli görünmüyor. Gelişmelerin seyrini ve derinlerde süren kavga ve güç mücadelesinin sonucunu hep birlikte göreceğiz.