Kuzey Irak'taki askeri harekâtın bir an evvel hayırlısıyla sona ermesi ve askerlerin sağ salim yuvalarına dönmeleri için dua ediyoruz.
PKK militanlarını silah bırakmaya teşvik edecek doğru dürüst bir "eve dönüş yasası"nın çıkması için de dua ediyoruz.
"Eve dönüş yasası" yetmez; şiddeti doğuran ve daima yeniden üretebilecek olan sorunu çözmeye yönelik radikal adımlar da atılmalı.
Her şeyden evvel, sorunun çözümüne hizmet edeceği varsayılarak yapılan işlerin (Kürtçe kurslarına izin verilmesi, Güneydoğu'ya yatırımın teşvik edilmesi vs, vs, vs) hayrını görmemizi engelleyen 'psikolojik duvar'ı yıkmak lazım.
Cumhuriyet tarihinin büyük bir kısmına damgasını vuran "Kürt isyanları"nın sebepleri ve sonuçları ile yüzleşmek, tek parti döneminde ve askeri yönetimler altında gerçekleştirilen vahşi uygulamaların –ayrıca terörle mücadele adı altında işlenen 'derin devlet suçları'nın- tamamen terk edildiğini, devletin değiştiğini ve bu değişimin kat'i olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koymak lazım.
Kana bulanmış bir sayfaya ne kadar iç açıcı şeyler yazarsanız yazın, insanların içini açamazsınız.
O sayfayı kapatacaksınız, yeni bir sayfa açacaksınız.
O sayfayı kapattığınızı ve yeni bir sayfa açtığınızı törenle ilan edeceksiniz.
Cumhurbaşkanı, "eve dönüş yasası"nın yürürlüğe girdiği gün, en üst düzey askeri yetkililerin ve yüksek yargı üyelerinin de izleyici olarak hazır bulunduğu olağanüstü bir Meclis oturumunda şöyle bir konuşma yapacak mesela:
"Sevr'in gölgesinde kurulan devlet, derin korkulardan mustaripti. Bu korkular devlete vahim hatalar yaptırdı. Farklı ırkların ve dillerin varlığı bir zenginlik olarak görülmedi, tehdit gibi algılandı. Jakoben anlayışla gerçekleştirilen bir toplumsal mühendislik projesiyle rejimin ideolojisine uygun tek tip insan yetiştirilmeye çalışıldı. Bu tek tip insanın Batılı gibi düşünmesi ve yaşaması istendi. Geleneğe cephe alındı, Dîn'in elden gittiği intibaı uyandırıldı. Güneydoğu Anadolu'daki Kürt vatandaşlarımızı isyanlara sevk eden ağır tahrikler oldu. İsyanları bastırmak adına kıyımlar yapıldı. Bölge halkının bilinç altına devlet düşmanlığı kazındı. Bu büyük bir trajedidir ve devlet bu trajediden sorumludur. Son çeyrek asırdır yaşanan trajedinin temelinde de devletin vahim hataları yatıyor. Kürtçenin sokaklarda bile yasaklanması, Diyarbakır Cezaevi'nde uygulanan sistematik işkence, insanların bir köpeğe tekmil vermeye dahî zorlanması, hülasa insanlık haysiyet ve şerefine amansızca taarruz edilmesi pek çok Kürt vatandaşımızı devlet düşmanı yaptı. Bir dönem bölge halkının kahir ekseriyeti devletle bütün köprüleri atma noktasına geldi. Bunda, PKK ile mücadelede başvurulan bazı hukuk ve insaf dışı uygulamaların da büyük etkisi oldu. Velhasıl, devletin hataları bir 'Kürt Sorunu' doğurdu ve bu sorun zaman içinde ayyuka çıktı… Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak, devletin başı olarak, bunların geçmişte kalacağını taahhüt ediyor, barışı, kardeşliği ihya edecek yepyeni bir Türkiye müjdeliyorum. Bu yepyeni Türkiye'de insanlara hiçbir kimlik, hiçbir ideoloji dayatılmayacak. Bu yepyeni Türkiye'de insanlar kendilerini nasıl tanımlıyorlarsa öyle kabul edilecekler. Bu yepyeni Türkiye'de Kürt'ün adıyla sanıyla Kürt olarak anılmasında zerre kadar tereddüt gösterilmeyecek. Bu yepyeni Türkiye'de çokluk içinde birliğin izi sürülecek. Bu yepyeni Türkiye'de klasik ulus devlet anlayışı dahil her türlü sistem meselesi masaya yatırılarak özgürce tartışılacak. Yapısal sorunlarımızın derinliği yüzünden tartışmalar ister istemez şiddetli geçecek, ama şiddet inşaallah hep sözde kalacak. Silahlar konuşmayacak artık, savaş olmayacak inşaallah. Herkes kendini emniyette hissederek konuşacak. İnandığı gibi, içinden geldiği gibi konuşacak. Yeni bir sayfa açtık. Önümüzde bembeyaz bir sayfa duruyor. O sayfaya ne yazılacaksa hep beraber yazacağız. Sözünü ettiğim yepyeni Türkiye'yi hep beraber kuracağız; tartışarak, uzlaşarak, bir orta yol bularak… Allah yâr ve yardımcımız olsun."
Evet, Cumhurbaşkanı "eve dönüş yasası"nın yürürlüğe girdiği gün bu meyanda bir konuşma yapsa....
Başbakan, bakanlar, iktidar partisi milletvekilleri, CHP milletvekilleri, MHP Milletvekilleri, DTP milletvekilleri, bağımsız milletvekilleri ve askerler, yargı mensupları bu konuşmayı ayakta alkışlasa....
Bütün gazeteler, bütün televizyonlar da alkışa heyecanla katılarak topluma örnek olsa…
Şeytanın bacağı kırılmaz mı?
Yeni Şafak gazetesi