Kürt sorununun en önemli gündem maddesi olduğu bir süreçte TOKAD'ın Özgür Yazarlar Birliği, Tasfiye Dergisi ve Özgür Eğitim-Sen'le birlikte iki hafta önce başta İslami çevreler olmak üzere tüm duyarlı kesimlere yaptığı "Kürt Sorununda Sorumluluk Çağrısı"nın kamuoyunda önemli etkiler oluşturduğunu, çağrının gazetelerde ve internet medyasında geniş bir şekilde yer aldığını, aynı zamanda birçok köşe yazarı tarafından da tartışıldığını vurgulayan TOKAD Başkan Yardımcısı Ayşe Yılmaz, "Kürt sorunu bütün yakıcılığı ile çözüm beklemeye devam ediyor. Biz, savaşın diline teslim olanların adaletten ve vicdandan yana çözümler üretebileceklerine asla inanmıyoruz. Son günlerde artan profesyonel ordu tartışmalarını da bu çerçevede değerlendiriyoruz. Kürt sorununun silahla çözümüne ilişkin bir öneri olarak kaldığı sürece profesyonel ordu tartışmalarından olumlu bir netice çıkacağına inanmıyoruz. Toplumsal hiçbir problemin şiddetle bastırılarak çözülemeyeceğine olan inancımız tamdır. Yoksa Kürt sorunundan bağımsız olarak ele alınan bir profesyonel ordu tartışmasındaki kanaatimiz farklıdır. Ama şu bilinmeli ki insanların daha profesyonel bir şekilde 'etkisiz hale' getirilmeleri problemleri asla çözmeyecektir!" diye konuştu.
İslami çevrelerin iktidara karşı Kürt halkının kimlik ve haklarının iadesi hususunda daha ısrarcı politikalar izlemelerinin şart olduğunu ifade eden Ayşe Yılmaz, Kemalizm'le hesaplaşılmadan başörtüsü yasağından etnik sorunlara kadar adalet temelinde çözümlere varılamayacağını, İslami çevrelerin öncelikle yoğun kampanya ve propagandalarla bu perspektife odaklanmaları gerektiğini söyledi. PKK'nın bir an önce saldırılarına son vermesini isteyen Yılmaz, "Buna paralel olarak devlet de operasyonları durdurmalı, barış için söze, özellikle de sivil çabalara fırsat verilmelidir, yoksa mevcut çatışma hali her geçen gün kin ve nefret fidanlarını büyütüyor, ayrışmaları derinleştiriyor. Bu da karanlıktan beslenen ve her kesimin olumsuz etkileneceği hukuksuz bir geleceğin işaretlerini veriyor." dedi.
Anadolu halkının sahip olduğu İslami değerlerin adalet ve barış için her zaman büyük bir imkân olduğunu belirten Ayşe Yılmaz açıklamasını "Biz Müslümanlara düşen, bu dinamikleri harekete geçirmek, zalim sistem ve uygulayıcılarını deşifre ederek geriletmektir." sözleriyle tamamladı.
AÇIKLAMANIN TAM METNİ
Başta Gazze, Filistin olmak üzere İslam coğrafyasındaki zulüm ve işgallere son derece hassasiyet gösteren ve anlık, etkili refleksler üretebilen İslami çevreler bu kabiliyetlerini artık Kürt sorununun çözümünde de göstermelidir. Bu suskunluğun hiçbir mazereti kalmadı. Çünkü Müslümanlar inisiyatif almayınca halkımızın İslami değerlerine yabancı çözümler tartışılıyor, sadece o önerilere mahkûm olunacağı intibaı yaygınlaşıyor, savaşın ve şiddetin dili yükseliyor, sahte çözüm teklifleri havada uçuşuyor ve kitleler kendilerine yabancı bambaşka bir atmosferde bunalmış vaziyette nasıl bir çıkış yakalayabileceklerine dair kafa karışıklığı yaşıyor.
Biz, savaşın diline teslim olanların adaletten ve vicdandan yana çözümler üretebileceklerine asla inanmıyoruz. Son günlerde artan profesyonel ordu tartışmalarını da bu çerçevede değerlendiriyoruz. Kürt sorununun silahla çözümüne ilişkin bir öneri olarak kaldığı sürece profesyonel ordu tartışmaları dertlerimize deva olmaz! Toplumsal hiçbir problemin silahla çözülemeyeceğine olan inancımız tamdır. Yoksa Kürt sorunundan bağımsız olarak ele alınan bir profesyonel ordu tartışmasındaki kanaatimiz farklıdır. Ama şu bilinmeli ki insanların daha profesyonel bir şekilde 'etkisiz hale' getirilmeleri problemleri asla çözmeyecektir!
İslami çevrelerin iktidara karşı Kürt halkının kimlik ve haklarının iadesi hususunda daha ısrarcı politikalar izlemeleri şarttır. Kemalizm'le hesaplaşılmadan başörtüsü yasağından etnik sorunlara kadar adalet temelinde çözümlere varılamaz. İslami çevreler olarak bizlerin öncelikle yoğun kampanya ve propagandalarla bu perspektife odaklanmamız gerekiyor.
Çatışmaların yükseldiği ve her tarafta büyük bir tedirginliğe sebebiyet verdiği bu aşamada şunu tekrar vurgulamak istiyoruz: PKK bir an önce saldırılarına son vermelidir. Buna paralel olarak devlet de operasyonları durdurmalıdır. Barış için söze fırsat verilmelidir yoksa mevcut çatışma hali her geçen gün kin ve nefret fidanlarını büyütüyor, ayrışmaları derinleştiriyor. Bu da karanlıktan beslenen ve her kesimin olumsuz etkileneceği hukuksuz bir geleceğin işaretlerini veriyor.
Anadolu halkının sahip olduğu İslami değerler adalet ve barış için her zaman büyük bir imkân olarak önümüzde durmaktadır. Biz Müslümanlara düşense, bu dinamikleri harekete geçirmek, zalim sistem ve uygulayıcılarını deşifre ederek geriletmektir.
TOKAD
(Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği)