Kürt sorunu yeniden gündemde.
Bu kez, çözüm girişimleri, en azından girişim beklentileriyle gündemde…
Ortada iki yönlü bir hazırlık var.
Bir yandan hükümet sorunun çözümüne yönelik bir önlem paketi hazırlığı içinde. Başbakan Tayyip Erdoğan daha iki gün önce bu konuda açık adımlar hazırlığı içinde olduklarını söylüyor, Milli Güvenlik Kurulu'nun altını çiziyor, İçişleri Bakanı'nın koordinatörlüğünde MİT ve Genelkurmay'ın içinde olduğu bir devlet çalışmasının sürdürüldüğünü vurguluyordu.
Bu ilk kez olmuyor…
Ancak son iki yılda yaşanan deneyimler, Kürt sorunu ile PKK meselesini hem iç içe hem ayrı ayrı ele almaya imkan veren yeni resmi bir bakış açısı beklentileri yükseltiyor…
Şimdi soru şu…
Bu kez ve bu koşullarda ne tür çözüm paketi ortaya çıkacak?
Bu konudaki en iddialı iddia Fatih Çekirge tarafından 20 Temmuz tarihli yazısında dile getirildi.
Çekirge şöyle diyordu:
“Çözüm için ilk ciddi proje MİT Müsteşarı Emre Taner'den geliyor... Çalışmanın adı: 'Dağdan indirme projesi'. Özeti şudur: Türkiye'deki teröristler silah bırakacaklar. Evlerine dönmelerine göz yumulacak. Kuzey Irak'taki lider kadrosu ve üst yönetim istedikleri bir ülkeye gidebilecekler. Diğerleri dönebilirler. Siyaset yapabilirler. Tabii bu arada Türkiye'de bazı açılımlar da yapılacak. Kürtçe TV, üniversite gibi... Bu projeye askerler ve dönemin cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer karşı çıkmıştı... Şimdi durum değişik. Askerler Kürtçe TV konusunda siyasetin elini rahatlattı. o gün projeyi destekleyen Gül şimdi cumhurbaşkanı...”
Bu artık mümkün…
Hem mümkün hem de askeri ve sivil kurumların geldiği noktayı tanımlıyor.
Özellikle Dağlıca ve Aktütün baskınları sonrası, ordunun askeri işlevine yönelen soru ve eleştiriler Türkiye'de başka bir ruh halini üretti, af benzeri adımlara meşru toplumsal bir zemin oluşturdu.
Beklenen paket bu zemin üzerinde üreyecek…
Beklenen olursa, Türkiye bu sorunun çözümünün önündeki iki engelden birisini ortadan kaldırmış olacak…
Ne var ki ikinci engel varlığını sürdürüyor.
Bu engel, devletin ilgili tarafla, İmralı ya da DTP'yle konuşmadan, ilişki içine girmeden tek taraflı “ataerkil” kokulu hamleler yaparak meseleyi çözmeye çalışmasıdır…
Bu tavır, aslında “öteki”nin, “öteki taraf”ın varlığını reddeden eski resmi politikaların bir devamıdır. Aynı zamanda bugün Kürtler açısından sorunun çözümü yönündeki en büyük sorundur…
Karayılan'ın Hasan Cemal'e söylediği şu sözler önemli:
Muhattap ya İmralı'dır, olmadı biziz, olmadı DTP', olmadı akil adamlardır…”
Öcalan'ın çözüm konusunda yol haritası hazırlamak içi kendi açısından bir gayret içine girmesi bu açıdan ciddiye alınmalıdır, zira başka bir siyasi gerçeğe işaret etmektedir.
Öcalan'ın avukatlarına söylediği şu sözlere kulak kabartmak gerek:
“Yol haritasını Ağustos 15'ine kadar yetiştireceğim. … Yol haritasında misak-ı milliyi ele alacağım… Misak-ı Milli Kürt Türk birlikteliğini ifade ediyor… Derhal demokratik anayasa platformu oluşturulmalı, tartışılmalı, demokratik bir anayasa hazırlanmalı, meclis kendisi kurucu meclis olmalı, bu olamıyorsa yüz elli kişilik kurucu meclis oluşturulmalı… Barış olacaksa adam gibi barış, savaş olacaksa adam gibi bir savaş olmalı. Çözüm gelişmezse ben aradan çekileceğim. Türkiye'deki mevcut statüyü Kürtler eşek bile olsa kabul etmez, bu statü kabul edilemez…”
Çıtayı indirmek ve belirlemek yine Türkiye'nin elindedir…
Önemli olan konuşmasını bilmektir…
YENİ ŞAFAK