"Kürt Sorunu, Çözüm Süreci ve Müslümanlar"

Bartın Özgür-Der’in bu hafta konuğu Murat Koç’tu.

"Kürt Sorunu, Çözüm Süreci ve Müslümanlar" konusunu anlatan Diyarbakır Özgür-Der başkanı Murat Koç sunumunda kısaca şunlara değindi.

Kürt Sorununu Hazırlayan Batılılaşma ve Dayatma Süreci

Küresel Batı güçleri ve yerli işbirlikçileri eliyle yüzyılın başlarında coğrafyamızda şekillendirilen batıcı, ulusçu, seküler, sosyalist veya kraliyetçi devlet yapıları bölge halklarıyla son derece sorunlu, fıtrata ve Müslüman kimliğe ters bir sürecin kapısını aralamıştı. Bundan böyle yaşadığımız bölge, ulusal devlet paylaşımında denklemin dışında bırakılan Kürt halkları için ayrımcılığa ve dışlanmaya dönük bir sürecin sorunlarıyla yaşadıkları bir gelecek anlamına geliyordu. Bu teşekkül sürecinin inşa ettiği yeni Türkiye’de, 1923 sonrası temerküz eden Kemalist devlet yapısı artık Kürt halkının dil, nesep, dini eğitim ve kültürünü inkâra yönelecek, işlettiği totaliter rejim yapısıyla başta Kürt halkı olmak üzere diğer unsurlara da yasaklarla mücehhez yakıcı zorlukları armağan edecekti. İnkılaplar, katı laiklik, batıcılık, yeni tarih algısı ve kurumsal işleyiş o kadar ağır koşullar üretir olmuştu ki dindar kitleden alevi kesimlere, Kürt halkından farklı etnisite mensuplarına kadar herkes için yaşama alanı daralmış, en doğal haklar bile yasaklar kapsamına alınmıştı. Bu gidişata; karşı çıkan, eleştiren, alışamayan veya algılama güçlüğü yaşayanlar en ağır cezai müeyyidelerin muhatapları oldular. Batılılaşma ve dinsizliğe itiraz ettikleri için Şeyh Said ve arkadaşları, modern dayatmaya karşı koyan Dersim’li Seyyid Rıza ve binlerce yöre halkı isyan gerekçesiyle katledildiler. Süreçte İstiklal Mahkemeleri işletilerek, halka öncülük eden hocalar, medrese âlimleri ve mütefekkir en değerli insanlar yüzlerce binlercesiyle ya idam edildi veya yok edildiler. Dolayısıyla anadili yasaklı, kavmiyet adı yok sayılan ve her türlü horlanan Kürt halkından birçok muhalefet hareketinin doğmasına da zemin hazırlanmış oldu.

80’lere doğru bu atmosferde sosyalist, Kürt ulusçusu, batıcı PKK örgütünün ortaya çıktığını gözlemleriz artık. Yani ağır vesayet koşulları, ırkçı dayatma, despot devlet anlayışı PKK’nın çıkışında belirleyici rol oynamıştır.

Konumuz olan ‘’Kürt Sorunu, Çözüm Süreci ve Müslümanlar’’ başlığı çerçevesinde, var olan reel durumu ve üreteceğimiz fıkhımızı ele alalım:

Kürt Sorunu, Ak Parti Konjonktürü ve Yeni Süreç

Son yıllarda Ak Parti’yle şekillenen siyasal konjonktürde Türkiye, en köklü ve yakıcı sorunların başında gelen ve yıllarca şiddetin cenderesine mahkûm edilen Kürt sorununu siyasi yollarla çözme iradesi sergileyerek büyük bir değişimin kapısını araladı. Bu değişim aynı zamanda şiddetin yerini siyasete terk edeceği umudunu da toplumsallaştırmayı başardı. Siyaset mekanizması vesayetten arındıkça, Kürt sorununun devletin güvenlikçi yaklaşımı nedeniyle çıkmaza sürüklendiği, PKK şiddetinin de sorunu kangrenleştirmeye yol açtığı yüksek sesle konuşulmaya, tartışılmaya başlandı.

AK Parti iktidarı döneminde, temel hak ve özgürlükler konusunda yapılan değişiklikler, kurucu ulusçu ideolojiyle yaşanan çetin hesaplaşma ve sorunun esasını oluşturan inkârcı resmi paradigmanın terk edilmesi, Kürt sorununun çözümünde siyasetin daha belirgin hale gelmesini sağladı. Hükümetin ilk günden itibaren kararlı biçimde çözümde ısrarcı olması ve siyasi risk alarak bu süreci sahiplenmesi, sadece siyaset kurumunun meşruiyetini güçlendirmedi; aynı zamanda bu ülkenin karanlık geçmişinin faili olan militarizmin de mevzi kaybetmesine yaradı. Temel hak ve özgürlükler konusunda yapılan değişiklikler, kurucu ulusçu ideolojiyle yaşanan çetin hesaplaşma ve sorunun esasını oluşturan inkârcı resmi paradigmanın terk edilmesi, Kürt sorununun çözümünde siyasetin daha belirgin hale gelmesini sağladı. Hükümetin ilk günden itibaren kararlı biçimde çözümde ısrarcı olması ve siyasi risk alarak bu süreci sahiplenmesi, sadece siyaset kurumunun meşruiyetini güçlendirmedi; aynı zamanda bu ülkenin karanlık geçmişinin faili olan militarizmin de mevzi kaybetmesine yaradı.

Hükümetin süreç boyunca eksikleri ve zaafları olsa da PKK’nin süreçten beklentisi hep farklılık arz etti. Siyasi karşılığı olan taleplerden öte, sürece bir hegemonya sağlama aracı gözüyle bakan örgüt, gerek Cumhuriyet tarihi boyunca bu soruna ilişkin tarihi hamleler yapan AK Parti ile süreci yürütmek istemediği gerekse de sürecin handikaplarından yararlanarak baskı ve zorla bölgesel bir iktidar kurmaya çalıştığı için sürecin tamamlanma imkânı olmadı. Sürecin kendisi bir noktadan sonra bir kısırdöngüye yol açan sosyal değişimleri ve siyasal tıkanmışlığı beraberinde getirdi. Süreçle birlikte güçlenen örgüt, güçlendikçe silaha daha büyük bir tutkuyla bağlanır oldu. Özgür bir ortam sayesinde örgütlülüğünü yaygınlaştıran Kürt ulusal hareketi, bunu hegemonik bir anlayışla kazanıma çevirme yoluna gitti. Başlarda büyük bir umudun adı olan bu süreç, zamanla yerini korku ve kaosa bıraktı.

Çözüm Süreci ve Bölge Halkının İmtihanı

Bizler süreci genel hatlarıyla; temel hak ve özgürlükleri genişletecek, ulusçu resmi ideolojinin inkârcı ve asimilasyonist karakterini sonlandıracak, eşit vatandaşlık yoluyla ayrımcılığı noktalayacak, militarizmi besleyen savaşı sonlandıracak, PKK’yi silahsızlandırıp siyaset yapmasını sağlayacak ve nihayetinde akan kanı durduracak bir politik açılım imkânı olarak görmekteydik ve bu nedenle süreci destekleyen bir tavır sergiledik. Ancak gelinen aşamada sürecin zaafları, kazanımlarının önüne geçti. Bölge adeta PKK’ye teslim edildi. Başta İslami kesim olmak üzere PKK’li olmayanlar için Kürdistan coğrafyası yaşanılmaz hale geldi. Özellikle 6-8 Ekim olayları ve süreç içinde yaşanan birçok gelişme bölgede yaşanan yıkımı gözler önüne serdi.

Baskı ve İnkâr Politikası Karşıtını Üretiyor

Tüm bölge halkının gözlemlediği gibi gerek çözüm sürecinde devletin izlediği politika  gerekse bu politikanın güçlendirdiği PKK’nin bölgede inisiyatif alanlarının genişletmesi bölge halkının yaşam koşullarını yeniden ağırlaştırmıştır. Bundan önceki süreçte Kemalizmin ağır koşullarıyla sıkıntı yaşayan halk aynı ulusçuluk ve din karşıtlığı temelini esas alan bir başka yapıyla karşı karşıya kalmış oldu. Yani Kürt ulusal hareketi, eleştirdiği devlet konseptini, ulusçuluk ve sekülerlik paradigmasını kendi ölçeğinde yorumlayarak içinden çıktığı halka dayatır oldu.

Müslümanlar Sorunlara Bölgecilik Mantığıyla Değil Kardeşlik Çerçevesinde Bakmalı

Bugün PKK’nin hendek siyaseti bölge halkını canından bezdirmiş durumda. Zaten ekonomik zorluklar ve diğer hayat koşullarıyla boğuşan halk yaşanan son müdahaleyle birlikte çok zorluklar yaşamaya başladı. Bölgeden göçler binlerce aile için zorunlu hale geldi. Biz İslami STK’lar olarak halkın sorunlarına bir nebze merhem olur, kafalardaki ırkçı ayrımcılığı giderir ve Müslümanlar arası Ensar bilincini güçlendirir düşüncesiyle bir kampanya başlattık. Hamdolsun epey de yol almayı başardık. Bu yardım kampanyasının durmaması gerekiyor, bu, kardeşliğimizin geleceği için çok önemli.

Biz Müslümanlar olarak kimsenin üstünlüğüne inanmıyoruz. Rabbimiz üstünlüğü ne ırk, ne dil, ne de herhangi dünyevi bir şeyler tanımlıyor. O, üstünlüğün kriteri olarak takvayı işaret ediyor. Müttakiliğimizi korumanın yolu kardeşlik bilincimizi güçlendirmek ve bu konuda sahada çözümler üretmemizden geçiyor. Bizler, yegane İslam kültürüyle yaşayan bireyler olarak; düşüncesini, inancını, ahlakını, sosyal faaliyetlerini, günlük eylem stratejisini  İslam’ca tanzim eden kimseler olmalıyız.

Bölge Müslümanlarının Süreçten Beklentileri

Bölge insanı eşit yurttaş muamelesini önemsemektedir. Devlet asimilasyonu çağrıştıracak anlayış ve uygulamaların tamamından uzaklaştığını ispatlamak zorunda.  Eşit hakları ve insani değerleri yaşatarak ve kurumlaştırarak önceki tutumdan feragat ettiğini attığı her adımla ispatlamalıdır. Yine Kürt halkının karşılaştığı sorunların çözümü noktasında bölgede yaşayan herkesi muhatap alarak  belli zeminlerle kendini ifade eden İslami hassasiyet sahibi çevrelerin taleplerine duyarlı davranmalıdır ortak çözüm yolunda birleşime katkı sunmalı engel olmamalıdır. 

 

 

Etkinlik-Eylem Haberleri

"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi
Üniversiteli Müslümanlar sabah namazında Fatih Camii’nde buluştu