Ortadoğu ve Balkan Araştırmaları Vakfı bünyesinde faaliyet gösteren Dış Politika ve Savunma Araştırmaları Grubu 'Kürt Sorunu' başlıklı bir rapor yayınladı. (OBİV Dış politika ve Savunma Araştırmaları Grubu, No: 56, KÜRT Dosyası 1, 12 Ocak 2009) Raporu kaleme alan 'grup' emekli büyükelçi ve generallerden oluşuyor.
Bunların arasında emekli büyükelçiler İlter Türkmen, Fahir Alaçam ve Oktay İşcen, Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Salim Dervişoğlu ve Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman gibi isimler de var.
Raporda ifade edilen düşünceler son derece makul. Devletin tepesinde görev yapmış insanların da Kürt meselesini 'yeniden düşünmeye' başladıklarını gösteriyor.
Ancak sorun, iki sayfalık bu raporun neredeyse tümünün iki ay önce yayınlanan bir başka rapordan 'alıntı' olması. Bu tür intihal vakalarına rastlanır piyasada, ama iki sayfalık ve 12 yazarlık bir raporun 'intihal' olması ilginç bir durum.
Şimdi okuyalım:
"Türkiye Kürt sorununu 'Türkiye içerisinde' çözmeyi başarmalıdır. Aksi takdirde, önümüzdeki dönemde ülke-içi etnik bir sorundan çok sınır-ötesi bir aidiyet sorunuyla karşı karşıya kalınabilir."
"Kürt sorununun güvenlikçi perspektife emanet edilerek asayiş sorununa indirgenmemesi ve terörü etkisiz kılmaya yönelik güvenlik stratejilerinin netice alıcı olabilmesi için terörle mücadelede güvenlik bürokrasisinin hükümetin etkin yönetiminde yeniden yapılandırılması gerekir."
"Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin ekonomik koşulları ortadadır. Bölgesel geri kalmışlık, sanayiden altyapı hizmetlerine kadar pek çok alanda görülmektedir. Bölgede uygulanacak kısa ve orta vadeli programlar, fakirlik, işsizlik ve altyapı eksikliği sorunlarının çözümü için önemli katkılar sağlayacaktır. Kısa vadede atılacak adımlar, küçük aile ekonomilerine doğrudan yansıyacak ve işsizliğin önünü kısmen alacaktır. Terör, coğrafi şartlar ve altyapı eksikliği yüzünden başta devlet ve karma yatırımlar olmak üzere bölgeden uzak duran özel sektörün yatırım yapması teşvik edilmeli özel sektörün kaygıları masaya yatırılmalı, imkânlar ölçüsünde giderilmeye çalışılmalıdır. Güneydoğu Anadolu Projesi gibi büyük projeler, bölge ve ülke ekonomisine önemli kazanımlar getirecektir. GAP Eylem Planı yeni bir sapmaya maruz kalmadan zamanında tamamlanmalıdır. Bölgeye verilmiş en büyük ekonomik söz olan GAP'ın hayata geçmesi için elden gelen her türlü gayret gösterilmelidir."
"Kuzey Irak'ın ekonomik yapılanmasında Türkiye yoğun bir şekilde rol almaktadır. Kuzey Irak yatırımları Güneydoğu'yu atlayarak değil, eklemleyerek yapılmalı; bu şekilde karşılıklı bağımlılık yapısal hale getirilmeli bu amaçla sınır kapıları artırılmalı ve giriş-çıkışlar kolaylaştırılmalı ve hizmet en üst düzeye çıkarılmalıdır. Kuzey Irak'a bölgeden ihracat yapacak firmalara gerekli teşvik ve vergi muafiyetleri sağlanmalıdır. Aynı şekilde Doğu ve Güneydoğu'nun sınır komşularından, özellikle Kuzey Irak'tan bölgeye gelecekler için Ankara'daki ODTÜ gibi yabancı dilde eğitim yapacak bir bölge üniversitesi, keza bölge halkının sağlık ihtiyaçlarına cevap verecek bir veya birkaç uzman hastanenin altyapılarının oluşturulması yönünde YÖK ve Sağlık Bakanlığı bünyesinde bir an önce çalışmalarının başlatılmasının yararlı olacağı düşünülmektedir."
Bütün bunlar iyi, güzel fikirler de bu satırların yazarları Taha Özhan ve Hatem Efe. Yukarıdaki satırlar bu iki araştırmacının Kürt Meselesi ve Çözüm Önerileri başlıklı çalışması Kasım 2008'de SETA Analiz'i olarak yayınlanan eserinden aynen alınmış. (s.18-20)
Taha Özhan ve Hatem Efe'nin araştırmalarının altına Türkiye'nin önde gelen emekli büyükelçilerinin ve generallerinin imzalarını atmaları kuşkusuz çok önemli bir gelişme. Ayrıca bir düşünce kuruluşu olarak SETA'nın etkisini göstermesi açısından da anlamlı. Ancak Türk 'yüksek bürokrasi'si böyle çalışıyorsa durum vahim, artık hangi raporlarını ciddiye alabiliriz ki?
ZAMAN