Yasin Aktay / Yeni Şafak
e tarafsız bir şekilde bazı internet portallerine yansıyan haberi aktaralım. Şirince'de kaçak inşaat yaptırdığı gerekçesiyle 11 yıl hapse mahkum edilmiş bulunan Sevan Nişanyan özel bir izinle 3 günlüğüne cezaevinden salıveriliyor. Bu salıverilmede Nişanyan 60. yaş gününü kutlamak için Cihangir'in revaçta restoranlarından birisinde bir parti düzenliyor. Nişanyan'ın papyonla dansöz oynattığı bu eğlenceli, çalgılı-oynamalı gecede misafirleri arasında bulunan isimlerden bazıları ise şunlar: Sırrı Süreyya Önder, Garo Paylan, Hayko Bağdat, Hasan Cemal.
Dikkat edileceği üzere bu dansözlü eğlenceye katılan isimlerin medyaya yansıyanları ülkemizin önemli muhalif gazetecileri ve siyasetçileri. Olayın gündeme gelmesinin ardından hayal kırıklığı yaşayan Ahmet Hakan'ın köşesine taşıması ile birçok kişi tarafından duyulduğu söylenebilir. Duyulmasının ardından büyük endişeye kapılan Garo Paylan'ın Ahmet Hakan'ı arayarak izahat vermesi, Paylan'a zaten hak vermeye ayarlı Ahmet Hakan'ın “Tamam canım, bir şey yokmuş, tamamen yanlış anlaşılma. Dağılabilirsiniz” yollu cümleleri bu enteresan hadisenin üstünü örtemez elbette.
Türkiye'nin güneydoğusunda bazı yerlerde yaşanan sokağa çıkma yasaklarını ve terör örgütüne karşı gerçekleştirilen operasyonları ajite ederek siyasal zemini yok etmeye çalışan, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne yaslanan bir söylem düzeyi ile siyaset yaparak kitleselleşmek ve Türkiyelileşmek yerine terör örgütünü cesaretlendirmeye çalışan, dahası Rusya'ya ve kendisine göz kırpan her türlü Türkiye'ye düşmanca tavır içerisindeki aktöre kendisini ve terör örgütünü pazarlayan bir siyasal seviyede karar kılan HDP'nin bazı milletvekillerinin, o dillerinden düşürmedikleri ölümler karşısında nasıl bir halet-i ruhiye içerisinde olduklarını gösteren güzel bir örnekti aslında yaşananlar. HDP'li vekillerin ve hep muhalif aydınların söylemlerinin toplum tarafından neden inandırıcı bulunmadığını da bir kez daha anlamış bulunuyoruz. Medyada dolaşan ve geceye ait olduğu iddia edilen Sırrı Süreyya Önder ve Hayko Bağdat'lı bir fotoğraf durumu oldukça net bir şekilde ortaya koyuyor zaten.
Dikkat edin, bunları arasanız, PKK'nın şehir yapılanması TAK'ın Sabiha Gökçen Havalimanı'na gerçekleştirdiği ve bir emekçinin hayatını kaybettiği saldırı hakkında tek bir cümle kurarken bulamazsınız. Oysa işçinin-emekçinin edebiyatını kimseye kaptırmazlar. Dikkat edin, bunları arasanız, terör örgütü PKK tarafından kalleşçe katledilen dede ve torunu hakkında da tek bir cümle kurarken de bulamazsınız. Kürtler üzerinden siyaset yaparlar ama Kürdü öldüren, zulmeden PKK ise gıkları çıkmaz. Söylemlerini ciddiye alıp bunları Kürt halkının, emekçilerin, toplumun ezilen kesimlerinin yanında aramaya kalksanız bulamazsınız, ama Cihangir'de pahalı restoranlarda dansözlerin yanında bulabilirsiniz. Tabi toplumsal vasatta dansöz kelimesinin karşılığı olan bütün anlamlarıyla birlikte..
PKK terör örgütünün mafya uzantıları, terör örgütü tarafından harabeye çevrilen yerlerde, buralardan uzaklaşmak isteyenlerin mallarına mülklerine haraç mezat el koyarken bu kişiler Cihangir'de eğlencededir. PKK terör örgütü insanları sözde mahkemelere çıkarıp tehdit ederken, 18 yaş altında binlerce çocuğu kaçırırken bunlar yine Cihangir'de eğlencededir. Ne hikmetse terör örgütüne operasyonlar yapılınca hoş serlerini meyhanelerden, publardan çıkararak siyaset üzerine sarhoşça ajitasyon yapmaktalar.
Türkiye'nin en büyük ayıbı olan darbe anayasasını uzlaşı ile, demokratik bir biçimde tüm tarafların aktif katılımı ile değiştirebilmek için çaba gösteren Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun randevu talebine cevaben “kaçak çayımızı içip giderler” lafını da zaten büyük ihtimalle dumanlı havanın etkisindeki kafayla etmişlerdir. Kaçak çay o dumanlı havayı dağıtmaya yeter mi bilinmez ama bu kafa Cihangir solculuğunun yeni bir versiyonudur. Sosyal medyada bu formasyon çok güzel özetlenmiş: Cihangir solculuğu + şive = Sırrı Süreyya Önder solculuğu.
HDP siyaset yapması gerektiği bir dönemde terör örgütünün peykçisi, levazımatçısı rolüne soyunmuş durumda. Kürt hareketinin bu çizgisi her dönem terör örgütüyle yakın ilişki içerisinde oldu ama tarihinin hiçbir döneminde bu kadar edilgen, bu kadar çaresiz ve bu kadar karikatür bir konumda olmadı. Barış kelimesi, sadece HDP'lilerin dilinde anlamını tamamen yitiren, barış dışında her anlama gelebilen absürt bir niteliğe bürünüyor. “Kürtlerin hakları” gibi ifadeleri içeren söylemler de sadece HDP'liler kullandığında anlamını kaybediyor. Çünkü HDP'lilerin “kürt” deyince anladıkları PKK ve onun uzantılarından başkası değil. Kendilerine bir halk istiyorlar, yönetecekleri, köleleştirecekleri, kendilerine bir devlet olma imkanı tanıyacak bir halk. Bu halk ihtiyacına Kürtlerin cevap verebileceklerini düşünüyorlar. O cevabı vermiyorsa ölmeyi çoktan hak etmiş oluyor onların gözünde. Olmadı, dansöz gösterileriyle yasını tutarlar.
Yaşanan gelişmeler hem sol hem de Kürt “siyasal” hareketi tarafından sağlıklı değerlendirilmeli. Türkiye'de sol denince eskiden, “güzel bir fikir” ya da “bir varmış bir yokmuş” gibi ifadeleri kullanıyorduk. Bu gidişle ilerleyen dönemde “Türkiye'de sol” denince ufak bir sessizlik ve ardından patlatılan kahkaha gelecek. Kürt “siyasal” hareketi de farklı renklere sahipti. HDP ile bu farklı renklerin tamamı PKK'ya feda edildi. Kürtlerin geleceğini bir terör örgütünde görme yanılgısından vazgeçilmeli. Hele hele Türkiyelileşmekten kastın Cihangirlileşmek olmadığı fark edilmeli. Yoksa ortaya bu gibi trajikomik durumlar ve SSÖ solculuğundan başka bir şey çıkmayacak.