Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin şu sözleri çok ama çok önemli: “Küresel mali krizden sonra Birleşmiş Milletler'i ve G-8'i gözden geçirmeliyiz. Bu kurumlarda reform yapılmalı. Gelişmekte olan ülkelerin sesine daha fazla kulak verilmeli. Ortak hareket edilmeli…”
Sarkozy, bu sözleriyle bugün “mali kriz” olarak tanımladığı küresel sistemik krizin nasıl bir jeopolitik değişimine yol açacağının da ipuçlarını veriyor. Dünyanın en güçlü kurumları gözden geçirilecek. Bunu zorunlu kılacak büyüklükte bir kriz yaşıyoruz ve bu hiçbir şekilde dar anlamda ekonomik bir kriz değil.
G-8 gibi Zenginler Klübü'nde değişimler yaşanacak. Belki üye sayısı artacak ya da azalacak. Dahası belki de üyeleri değişecek. Kriz bazı ülkeleri öyle vuracak ki, bu ülkeler artık zenginler klübünde yer alamayacak. Bazı ülkeleri de öyle bir yükseltecek ki, onlar G-8'in (adı o zaman ne olacaksa) yeni üyeleri olacak. Bunlar gerçekleşir mi? Olmayacağına dair kimse net bir şey söyleyemez.
Dünyadaki en büyük uluslararası örgüt olan ve temelde ekonomik bir yapı olmayan Birleşmiş Milletler'i de aynı akıbet bekliyor. Örgütü kontrolünde tutan beş dokunulmaz üye bugünkü gücünü koruyabilecek mi? Ortaya çıkacak yeni aktörler bu güç dengesini kabul edecek mi? BM, nasıl bir yoksulluk kriziyle karşı karşıya gelecek. Ekonomi ile, daha doğrusu yeni finansal sistemle ilgili roller üslenecek mi? Bu soruların hepsi çok önemli ve bugünden itibaren üzerinde düşünülmesi gerekiyor.
Sarkozy'nun “ortak hareket edelim” çağrısının yeterli destek bulacağını sanmıyorum. ABD'den sonra Avrupa'yı dağıtan, çok yakından Çin'de benzer bir depreme yol açması muhtemel olan kriz, elbette sadece merkez ekonomilerin güç birliği ile yavaşlatılabilir. Ancak bugüne kadar krizin ülkeleri daha da bencilleştirdiğini gördük.
Sarkozy'yle aynı ortamda konuşan Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev, “finans sisteminin daha sıkı kontrol edilmesi” çağrısı yaptı. Evet bu muhtemelen olacak ancak beraberinde devletlerin otoriterleşmesinin, siyasetin ve ekonominin daha merkezileşmesini de getireceğini düşünmek durumundayız.
Bugün büyük korkuyla batan her şirketi kurtarmaya girişenlerin yarın bu şirketleri başlarından atmak için çaba harcayacağını, çok daha acımasız olacağını, sistemi çürüklerden temizlemek için bir çoğunu gözden çıkaracağını düşünebilmeliyiz. Günlük değerlendirmelerin ötesine geçip, dar finansal yorumların, teknik ekonomik analizlerin ötesine geçip, bugünkü durumun önce mali alanda sonra da siyasi alanda güç dengelerini yerinden oynatacağını, değiştireceğini öngörebilmeliyiz. Açık söyleyelim: Dünya sistemi İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük dönüşümünü belki de bu kriz üzerinden yaşayacaktır. Önümüzde adeta bir jeopolitik deprem beklemektedir.
Amerika, Avrupa, Asya ve tabi ki Türkiye gibi ülkelerin borsalarında iki gündür yaşanan panik, dün alınan “geçici” bir tedbirle “şimdilik” durduruldu. Öncelikle bu “geçici” bir önlem. Sükunet de geçici. ABD, Avrupa, İngiltere, Kanada, İsviçre ve daha bir çok ülkenin merkez bankaları hep birlikte faiz indirdi.
ABD'deki 850 milyar dolarlık paket gibi, bu önlemin etkisi de ancak birkaç gün sürebilecek. Yüz milyarlarca dolarlık paket bile piyasayı sakinleştiremedi. İngiltere, 85 milyar dolarlık paket hazırlıyor, o ülke çapında bile yeterli olmuyor, olmayacak.
Devletler, merkez bankaları ellerindeki son kurşunları tüketiyor. Çöküş ve yolsuzluğu birlikte yaşayan finans kurumlarına sürekli para akıtıyor, onların her talebini karşılamaya çalışıyor. Banka hesapları üzerindeki devlet güvencesini artırmak da önlemlerden biriydi. Kriz şirketleri aşıp devletleri sarmaya başladı. Bundan sonra devletlerin de çökmeye başladığını görebiliriz. İşte bu yüzden jeopolitik deprem diyoruz. Bunun da yeryüzünün güç haritasını önemli oranda değiştireceğine inanıyoruz.
Daha şimdiden ABD'nin savunma harcamalarında kesintiye gidip gitmemesi tartışılır oldu. Daha şimdiden İzlanda bir devlet olarak battı ve Avrupa bu ülkeyi korumadı. Peki ne oldu? Rusya, İzlanda'ya 4 milyar dolar verme kararı aldı.
Moskova bunu neden yapar? İyilik için mi ya da ekonomik kazanç için mi? Hayır! Son bir yılda özellikle Rusya ile İngiltere arasında Kuzey bölgelerindeki askeri restleşmeyi hatırlayalım. ABD, Rusya, ve diğer bazı ülkeler, buzulları eridikçe dünya için büyük yer altı zenginliklerini ortaya çıkaran Kuzey Kutbu'nu paylaşamıyorlar. Rusya, 4 milyar dolarla adeta İzlanda'yı satın aldı. Ama aslında Kuzey Kutbu'ndaki hissesin büyüttü. Bir siyasi hesap yaptı yani. Kutup bölgesi sadece yer altı zenginlikleri için önemli değil. Devası bir kıta ortaya çıktı ve yeni askeri, jeopolitik öncelikler devreye gerdi. Krizin ekonomik dışındaki sonuçlarına küçük bir örnek bu. Önümüzde daha büyük krizler var. Dikkat edin, “ekonomik” demiyoruz. Siyasi ve askeri krizler var.
Tekrar özetleyeyim: 850 milyar dolarlık paket yetmedi, yetmeyecek, yenileri gelecek. Faiz indirimlerin etkisi en fazla birkaç gün sürer. Yetmeyecek, tekrarları gelecek. Bankalara verilen güvenceler de yetmeyecek, oranları artırılacak. Şirketlerin iflası devletleri iflasa sürükleyecek büyüklüklere ulaşabilecek. Uluslararası kurumları yeniden şekillendirecek, siyasi ve ekonomik güç kaymalarına neden olacak, sürpriz aktörleri öne çıkarabilecek sancılı bir dönüşüm bu.
Küreselleşme tersine döndü. Ama ulus-devletlere dönüş değil bu. İmparatorluk stratejilerine dönüş...
YENİ ŞAFAK