Açık söyleyelim: ABD küresel liderliği kaybetmiştir. Bugüne kadar siyasi kredisini bitirmişti. Dünyayı yönetecek ahlaki olgunluğa, erdeme sahip olmadığını göstermişti. Şimdi ekonomik liderliğini kaybetti. Kriz şu ana kadar bunu başardı. Bundan sonra kriz bitse bile olan oldu. Ama bitmeyeceğine, ABD'yi çok kötü sürprizler hazırladığına çok yakında tanık olacağız.
ABD yönetimi, 850 milyar dolarlık kurtarma paketini mecliste nasıl kabul ettirmiş, biliyor musunuz? Oy veren temsilcileri tehdit ederek.. “Eğer bu paket geçmezse olağanüstü hal ilan etmek zorunda kalacağız” diyerek…
Açık söyleyelim: Dünya, ABD'nin liderlik rolünü reddederek yeni bir düzen kurmaya doğru ilerliyor. Bu düşünce Avrupa'da bile destek bulmaya başladı. Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev, Avrupa Birliği liderlerine şu çağrıyı yaptı: “Gelin, ABD'nin rolünü minimuma indirerek yeni bir dünya düzeni kuralım.” Medvedev'in açıkça ifade ettiği bu düşünceyi şu an sessiz kalan bir çok ülkenin paylaştığı biliyoruz. Çünkü dünya bugünkü bunalımdan ABD'yi sorumlu tutuyor. Almanya bile aynı düşünceyle ABD'yi sert biçimde eleştiriyor. Aynı ortamda konuşan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy de “Kriz bittikten sonra Birleşmiş milletler ve G-8'i yeniden yapılandırmalıyız” diyerek, dünyanın bugünkü gibi olmayacağının işaretini vermişti. Açık söyleyelim: Şu an finansal sistemin çöküşünü izliyoruz. Bütün dünyada hakim ekonomik sisteme rehberlik eden, azgınlaştıkça azgınlaşan sistem çöküyor. Tarihin en dramatik gelişmelerinden biri daha gerçekleşiyor. Sadece Çarşamba günü yaşananlara takılıp kalmayalım. “En kötüsü gelmedi” henüz. Ülkeler hazinelerini bu sistemi kurtarmak için heba ediyor, trilyonlarca dolar vatandaştan alınıp finans kuruluşlarına aktarılıyor. Zaten bu sistem yıllardır aynı şekilde kitleleri sömürmüyor muydu. Hiç üretim yapmayıp yüz milyarlar kazananlar bu sistemin patronları değil miydi? Şimdi aynı kötülük “devlet eli”yle yapılıyor. Ama engellenemeyecek.
Açık söyleyelim: Finans sisteminin çöküşünün bir adım sonrasında şirket çöküşleri başlayacak. Orta ölçekli şirketler büyük bedel ödüyor zaten. Ama yakında dünyanın en büyüklerinin çöküşünü izleyeceğiz. Bu aşamada Ford, General Motors, İngiltere'nin dev şirketleri, Marks & Spencer gibilerinin çöküşü bekleniyor. İşte her şey asıl bu aşamada kontrolden çıkacak. Batacak bankalarının bazılarının ismini burada mart ayında yazmıştım. Battılar. Bunu da bekleyin.
Açık söyleyelim: Mali kriz sistem krizine dönüştü. Sistem krizi dünyaya yayıldı. Ekonomik kriz küresel siyasi bunalıma dönüşme işaretleri taşıyor. Yeryüzünde yeni kaynak savaşlarına, siyasal ekstremizme, iç güvenlik sorunlarına doğru ilerliyoruz. İnsanoğlunun nihai zaferinin ve mutluluğunun bugünkü düzen olduğunu iddia edenlerin hiç birinin sesi çıkmıyor. Tam tersine bir dönüş yaşanıyor. Piyasa devletleştiriliyor. Otorite merkezileştiriliyor.
Açık söyleyelim: Ülkeler batma tehlikesi altında. İzlanda bunun çok küçük bir örneğini oluşturuyor. Ne diyor Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick? “28 ülke çok ciddi risk altında. Gelişmekte olan ülkeler büyük bunalımlarla karşı karşıya kalabilir. Kriz derinleşiyor. İflasların yanı sıra açlık sorunu giderek büyüyecek. Yoksul sayısı 960 milyona çıkacak.”
Doru söylüyor ama gerçekleri gizliyor. Gelişmekte olan ülkelerden daha feci çöküşlerin gelişmiş ülkelerde yaşanacağını gizliyor. Krizin sorumlusunun kendileri olduğunu, asıl korkuyu kendilerinin yaşadığını söylemiyor. Sadece Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF), sanayileşmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeleri aynı platformda toplayan G-20'lerin maliye bakanlarının hafta sonu toplanacağını duyuruyor. Bu nasıl bir panik halinin hüküm sürdüğünü, bir hafta sonrasına ilişkin ne büyük korkuların yaşandığını ortaya koymaya yetiyor.
Açık söyleyelim: Başta ABD olmak üzere, İngiltere ve bazı Avrupa ülkeleri “toplumsal kaos”a, sosyal sorunlara, refahını kaybedenlerin öfkelerine karşı olağan dışı tedbirler almaya başladı. ABD'de 1 Ekim'den itibaren binlerce asker sokaklarda iç güvenlik için görevlendirilmesine başlandı. İngiltere toplumsal gerilime karşı güvenlik tatbikatları yapıyor. Almanya'nın orduyu ülke içinde görevlendirmeye hazırlandığına ilişkin bilgiler geliyor. Geçtiğimiz hafta Alman Parlamentosu'ndan bu yönde bir yasa geçti. Avrupa Birliği birlik yasalarını rafa kaldırmaya hazırlanıyor.
Açık söyleyelim: Türkiye'de, üresel krizin bu aşamalara gelebileceğini öngörebilen aklı başında ekonomist çıkmadı. Ekonomistler de ekonomi çevreleri de bugünü öngöremedi. Uyarılar yapamadı. En azından biz duymadık. Bırakın bir yıl öncesini, bir ay önce yapılan kriz yorumlarını hatırlayalım; en fazla üç günlük vizyonla, süslü cümlelerle, laf kalabalıklarıyla, anlamakta zorluk çektiğimiz istatistiklerle kafa karıştırmaktan öteye gitmeyen yorumları günlerce dinledik. Her gün “en kritik aşamanın atlatıldığını” söylediler. Ama bir gün sonrası daha felaket oldu.
Açık söyleyelim: Sadece Türkiye'de değil, dünya ekonomisini yöneten merkezlerde de aynı atalet söz hakimdi. ABD ve Avrupa'da birkaç istisna dışında bugünleri öngörenler olmadı. Onlar de benzer yorumlarla sadece kafaları biraz daha karıştırdı. Bugünler için uyarılar yapanlar hafife alındı. Ancak hem Türkiye'de hem ABD'de hem de Avrupa'da kitleleri yöneten kanaat kesinlikle yanıldı. Kaybetti… Açık söyleyeyim: Bugün konuştuklarımızı en az altı ay önce konuşuyor olmalıydı uzmanlarımız. İnanıyorum, ben bugün konuşulanları altı ay, bir yıl önce burada tartıştım. Herkes şahit!
YENİ ŞAFAK