Kürdistan Yasağına Özgür-Derden Kınama

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi, “Kürdistan” kelimesinin bulunduğu “Kürdistan Gençlik Hareketi Derneği”ne izin verilmemesini kınadı.

Açıklamada "Kürdistan kadim bir coğrafyanın adı; o coğrafyada yüzyıllardır yaşayan Kürt halkının gerçeğidir. Dolayısıyla Kürdistan’a tahammülsüzlük bir halka tahammülsüzlüktür; Kürdistan’a yasak getirmek bir halkın hafızasına pranga vurmak, değerleriyle alay etmek demektir." dendi.

Kadim Bir Coğrafyanın Adı Olan Kürdistan’a Getirilen Yasağı Kınıyoruz!

21 Ağustos Çarşamba 2013

Kürt sorununun bütün yönleriyle uzun süreden beridir konuşulduğu, çözüm süreci adı altında sivil-siyasi yöntemlerle bu sorunun artık nihayete erdirilmeye çalışıldığı ve son birkaç aydır silahların sustuğu, kanın akmadığı bir dönemde İçişleri Bakanlığı mezkûr sürecin ruhuna ve mantığına aykırı, akla ziyan bir yasağa imza attı.

Diyarbakır Valiliği, “Kürdistan Gençlik Hareketi Derneği (Komeleya Tevgera Ciwanên Kurdistanê)” için İl Dernekler Müdürlüğüne yapılan başvuru üzerine, “Kürdistan” kelimesinin Anayasa’nın ilgili maddesine aykırılık teşkil ettiği ve suç oluşturduğundan dernek adında kullanılmasının uygun olmadığını bildirdi. İl Dernekler Müdürlüğüne başvurunun ardından Yenişehir ilçesi Ofis semtindeki bürolarına tabela asarak açılışlarını duyuran derneğe valilikçe yapılan tebligatta, isimle ilgili tereddüt oluştuğundan İçişleri Bakanlığından görüş talep edildiği ifade edilerek sorumluluk Bakanlığa devredildi. İlgili Bakanlık ise ibretlik denilebilecek bir karar aldı. İçişleri Bakanlığı, “Kürdistan” kelimesinin Anayasanın 14’üncü, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 302'nci maddesi ve Dernekler Kanunu'nun 30/1'inci maddesine aykırılık teşkil ettiği ve ilgili maddelerde yer alan düzenlemelere göre suç oluşturduğundan Kürdistan sözcüğünün dernek adında kullanılmasının uygun olmayacağını ifade etti. Bu maddelerde özetle; Kürdistan kelimesi derneğin isminde kullanıldığı takdirde yöneticilerinin ağırlaştırılmış müebbet cezasıyla yargılanacağı vurgulanmakta.

Çözüm adına bunca adım atılmış, heyetler kurularak tüm detayıyla Kürt sorununun bütün veçheleri masaya yatırılmışken “Kürt” ve “Kürdistan” realitesine yönelik eski-klasik devlet refleksiyle tavır alınması, tehditlerde bulunulması resmi ideolojinin inkâr politikalarının tipik bir örneğidir. Asla mazur görülemeyecek bu yasağa kaynaklık eden anlayışı anlayabilmek adına şu gerçeği bir daha hatırlatmakta fayda görüyoruz. Kürdistan kadim bir coğrafyanın adı; o coğrafyada yüzyıllardır yaşayan Kürt halkının gerçeğidir. Dolayısıyla Kürdistan’a tahammülsüzlük bir halka tahammülsüzlüktür; Kürdistan’a yasak getirmek bir halkın hafızasına pranga vurmak, değerleriyle alay etmek demektir.

Barış rüzgârının estiği, devletin on yıllardır gasp ettiği Kürt kavmine ait hakların konuşulduğu, geçmişte buna benzer yasakçı uygulamalardan devletin başındakilerin bile pişmanlık duyarak özür mahiyetinde beyanatlarda bulunduğu bir süreçte getirilen bu yasak öncellikle Kürt sorunun barışçıl yollarla çözülmesine ilişkin tesis edilen güvene vurulan bir darbedir. Çünkü zorba ve baskıcı Kemalist devletin, inkâr politikaları dâhilinde, başta Kürdistan lafzı olmak üzere bu coğrafyadaki yerleşim yerlerinin tümünün isimlerini değiştirdiği herkesin malumudur. Kemalist zulmün cürümlerini korumak adına atılan adımlar ancak inkârı pekiştirmeye yarar ve samimiyeti sorgulatır.

Başbakan Erdoğan’ın, kabine üyelerinin ve AK Parti yetkililerinin zaman zaman “Kürdistan” sözcüğünü coğrafi, tarihsel ve hatta siyasi anlamlarıyla kullandığı bilinmektedir. Bu gerçeğe rağmen, sağlıklı biçimde işleyen sürecin muhtevasına aykırı olan bu yasağa imza atılmasını kabul edilemez buluyoruz. Tarihi bir arka plana sahip olan ve üzerinde yaşayan milyonlarca insanın Kürdistan diye tanımladığı bir coğrafyanın adının dernek ismi olarak kullanılmasından daha doğal bir şey olamaz. Bununla beraber değiştirilmesi için yoğun bir gayretin sarf edildiği 12 Eylül askeri darbe anayasasının zorlama yorumlarla yasağa dayanak kılınmak istenmesi ise temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığı vesayet dönemlerini anımsatmıştır.

Yasak kararı ayrıca ifade ve örgütlenme özgürlüğüne de vurulan bir darbedir. Siyasi düşüncesi, dünyaya bakışı ne olursa olsun her grup ve camia özgürce düşüncesini ifade etme ve örgütlenme hakkına sahiptir. Sırf ismi resmi paradigmaya uymuyor diye bir derneğin kapatılması ve üyelerinin en ağır cezayla yargılanması biçiminde bir uyarının bizzat İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı tarafından yazılı olarak tebliğ edilmesi; tek tipçi ve ırkçı anlayışın devletin bürokratik kurumlarında ve siyasi yapısında hala hayat sürdüğünün en açık resmidir.

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi olarak bizler, Allah’ın yarattığı bir kavmin üzerinde yaşadığı bu toprakların gerçekliğini inkâr etmek anlamına da gelen bu ilkel ve çağdışı anlayışı kınıyor; İçişleri Bakanlığını çözüm sürecinin geliştirdiği barış atmosferine taban tabana zıt bu yasakçı ve inkârcı anlayıştan derhal vazgeçmeye çağırıyoruz. 

Murat Koç
Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı 

 

Basın Açıklaması Haberleri

Türkiye’nin göç raporu yayınlandı
“Çocuk katliamlarına, ayrımcılık ve şiddetine dur de!”
İslami STK'lar: Gazze için meydanlara inmekten vazgeçmeyeceğiz
Ey Sisi, Gazze halkının açlık ve susuzluktan ölümünü daha ne kadar seyredeceksin?
ANFİDAP: “Sisi Gazze’deki soykırıma sessiz kalma utancından kurtulmalıdır”