Kürtlerin yaşadığı bölge bugün dört ülkeye yayılmış durumda.. Türkiye, Irak, İran ve Suriye.
Bir Kürdistan kurulacaksa, bu dört ülkeden toprak alınarak kurulacak demektir.. Bu dört ülke bölünecek demektir. Bu dört ülkeye rağmen olacaktır böyle bir şey olacaksa.
Dört devlete karşı verilecek bir savaştan zaferle çıkacak bir halk hareketinden söz ediyorsunuz demektir, böyle düşünüyorsanız.. Ya da bu dört ülke ile uzlaşarak bu sonuca ulaşacaksınız!
Bunların orta yerinde, denizle bağlantısı olmayan kapalı bir havzada kurulacak bir Kürdistan’dan söz ediyoruz.. Kürtler arasında aşiret bağları güçlüdür.. Kendi içlerinde etnik, dini, mezhebi, ideolojik, kültürel, politik farklılıkları olan bir topluluktan söz ediyoruz..
Zazaları Kürt mü sayacağız. Kendileri kendilerini nasıl görüyorlar mesela..
Barzani, Talabani, PKK ne olacak.. Kurulacak devletin sınırları kadar, ideolojisi ve yönetici kadrosunun belirlenmesi de önemli.. Onu da çözdüler diyelim. Kürtlerin yaşadığı bölgede gayri Kürt unsurlar da var.. Türkler, Araplar, Farisiler, Süryaniler vd..
Bunlar diğer ülkelerde de olan şeyler. Ama yeniden başlarken herkesin statü talebi olacak..
Varsayalım bu da aşıldı. Mesela Türkiye’deki Kürtler sadece Güneydoğu’da yaşamıyor ki. İstanbul’daki Kürtler, İzmir’dekiler, Mersin’dekiler ne olacak..
Bunu da geçelim. Bin yıldır birlikte yaşayan bir halktan söz ediyoruz.. Kim saf bir ırka sahip ki!. Türk’ü, Kürd’ü, Arab’ı akraba olmuş.. Kim kimdir belli mi? Belli olsa bile aile ilişkilerini, akrabalık ilişkilerini kesip atmak mümkün mü?
Bana kalırsa Güneydoğu’da bir referendum yapılsa ayrılmak isteyenler azınlıkta kalır..
Bütün Türkiye’deki Kürtleri oylamaya katacaksanız, Türkleri de katmanız gerek. Yine bu iş olmaz.
Ya da Türkiye’den ayrılmak istemeyecek Kürtler ne olacak?
Mesela Güneydoğu’daki Kürtler, Süryaniler, böyle bir birliğin içinde yer almak isteyecekler mi?
Bir Kürt devleti kurulacaksa, herhalde mihverde Irak Kürdistan’ı yer alacaktır. PKK’nın önce kozlarını Talabani ve Barzani ile paylaşması gerekecektir.. Yani devlet aşamasında Kürtler, önce ayrılmak istedikleri ülkelere karşı bir savaş verecek ve bunu başaracaklar, sonra da kendi aralarında bir savaş vermeleri gerekecek..
Bütün bunları “ulus devlet projeleri”nin iflas ettiği bir zamanda başaracaksınız. Bu kolay bir iş değil.
Birileri böyle bir işe girişse bile, bu işler kontrolden çıkınca tekrar eski ülkelerine dönüp, onlardan yardım istemek durumunda kalabilir.. Laiki, dindarı, Şiisi-Sünnisi ile Kürt dünyası ayrı bir alem.
Mesela Türkiye ile bütünleşmiş, koruculuk yapan Kürt aşiretleri ne olacak bu arada? Bu iş olacaksa, herhalde ABD ve İngiltere’nin de bu işin içinde olması gerekecek.. ABD böyle bir şeye “evet” der mi?
Kürt dindarlar, Kürt sosyalistler, Kürt milliyetçiler, Kürt liberaller, hepsi olacak. Kimi İsrail’e yakın duracak, kimi Avrupa’ya, kimi Amerika’ya, kimi Rusya’ya.. Bütün bunları ortak bir gaye etrafında toplamak çok mümkün mü?
Türkiye’nin Irak üzerindeki garantörlük hakkı ne olacak mesela.. Sonuçta tek başına petrol karın doyurmuyor.. Petrol başa bela da olabilir. Akıtacak yer bulamayabilirsiniz. Bakarsınız petrol sizde ama benzini ithal ediyorsunuz.. Çünki akıtacak kanalınız yok.. Herkesle savaştasınız..
Özgürlük yoksa, ekmek yoksa kim bunlara ne kadar sabredebilir ki! Bölgede özgürlük ve refah sizdekinden daha gelişmişse, kısa süre sonra her şey tersine döner..
ABD Türkiye’nin gözetiminde böyle bir şey istiyordu.. Bu proje hâlâ gündemde.. Ama bu konuda kafalar karışık.. Türkiye’de Kürt hareketi her tarafa dal budak salmış durumda. Kimin eli kimin cebinde pek de belli değil.. Derin, karmaşık ilişkiler sözkonusu. Kayıtdışı ekonomi ve kayıtdışı siyaset bu alanda oldukça etkili.
Bu konuda aza koysanız dolmaz, çoğa koysanız almaz. Sorunun hemen verilecek basit bir cevabı yok.
Suriye’deki gelişmeler, konuyu tekrar ısıtsa da, bu gelişmeler bir erken uyarı özelliği de taşıyor.. Barzani’nin Irak Kürtlerini örgütleyerek kendi yanına çekme çabası karşısında PKK’nın olayı kontrolüne alma çabası da sözkonusu. Ruslar devrede. Suriye rejimi ise, muhaliflere ve Türkiye’ye karşı, Suriye’nin bölünme tehlikesini doğuracak yeni bir kart açıyor..
Bana kalırsa korkulan olmayacak. Aklıselim galib gelecek. Herkes bu konu üzerinde bir daha düşünecek. Adalet, barış ve hürriyetten yana bir çözüm için yeni bir fırsat doğduğunu düşünüyorum.
Birileri Suriye’de, bir Kürt, bir Nuseyri, bir Hıristiyan ve bir Arap devleti hayal edebilir.. Bunlar bu toplulukların hayallerini süslüyor olabilir. Ama hepi bir arada İsrail’in, Amerika’nın hayalini süsler.
Sonuç ne mi olacak? Onu bilmiyorum, ama ben doğru olduğuna inandığım yolda çaba göstereceğim.. Sonunda kimsenin değil, Allah’ın dediği olacak.. Bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde hayır olabilir.. Allah günleri, servet ve iktidarı, halklar ve ülkeler arasında evirir, çevirir.. Sonuçta imtihan oluyoruz.. Layık olduğumuz gibi idare olunacağız.. Biz kendimizi değiştirmeden, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek..
“Görelim Mevlam neyler/ Hak şeyleri hayreyler / Sen sanma ki, gayreyler/ neylerse güzel eyler..”
Gecenin en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır. Selâm ve dua ile..
YENİ AKİT