Dünya insanlığı fıtratla ve vahiyle bağını kaybettiği için barışı da yitirdi. Çünkü fıtrattan ve vahiyden kopmak aynı zamanda zulmün temelini oluşturmaktadır. Ama İslam “s-l-m” kökü dolayısıyla aynı zamanda barış demektir.
Fıtri ve vahyi ölçüler terk edildiği için bugün yaşadığımız dünyada çeşitli sebeplerden dolayı hakları gasp edilen yaşam hakları ellerinden alınan milyonlarca insan var. Ve ne yazık ki adalet ve özgürlüğe yönelen Müslümanlara dünyanın birçok yerinde saldırılar düzenleniyor.
İslam, insanı, insanlığı ve değerleri tüketen kapitalist çağa karşı yeni bir dünya oluşturacak tek alternatiftir.
Çünkü ölçülerini tüm evreni ve hayatı yaratan Rabbimizden alıyor. Firavunlaşan çağ, küresel kapitalizm ve ümmet coğrafyasındaki işbirlikçi diktatörler ise firavunlar gibi Rableşmek ve azgınlaşmak istiyorlar.
Bugün Mısır’daki, Miammar’daki ve Suriye’deki Müslümanlara yönelik katliamları da böyle okumak gerekiyor. Sadece Suriye’deki Baas rejiminin katliamlarına baktığımızda son üç yılın rakamları tüyler ürpertici. Katil Esed sadece Suriye'de 100 bini aşkın kişiyi katletti. Bunlardan binlercesi çocuk, on binlercesi de kadın. Binlerce çocuk ve kadın hapishanelerde tutuklu. Rejim güçlerinin işkencelerine maruz kalıyorlar, aç ve susuz bırakılıyorlar. Onlar içeride aç; dışarıdaki açların ölümlerini engellemek için de yemek için kedi ve köpeklerin kesilebileceğine dair fetvalar veriliyor.
Savaşın birçok boyutuna şahit olmak mümkün Suriye’de. Birçok insan yurdundan hicret etmek zorunda kalmış. Yurdunu terk etmeyenler ise açlık yokluk sefalet içinde hayata tutunmaya çalışıyor. Yetkililer aylardır yardım gidemediği için Şam'da çok sayıda çocuğun açlıktan öldüğü belirtiliyor. Kadınların çoğu ya eşini, ya evladını ya da erkek kardeşini kaybetmiş. Sekiz yaşındaki kızların bile taciz edildiğini, 12-13 yaşlarındaki kızların gebe bırakıldığını utançla bütün dünyaya haykırıyorlar. Ve ne yazık ki bütün bu olanlar karşısında dünya susuyor, insanlık üç maymun rolünü üstleniyor. Gazze'nin, Mısır'ın, Suriye'nin çocuklarının kanı yeryüzüne bulanmışken sözde çocuk ve insan hakları savunucuları zulmü seyretmekle kalıyor sadece.
Ve bu günlerde bir Kurban Bayramı’nı daha idrak ediyoruz. Bizleri adanmışlığın sembolü olan Kurban Bayramı’na ulaştıran Rabbimize hamdolsun. Biliyoruz ki bayramlar sevinçlerin, mutlulukların paylaşıldığı günlerdir. Ama aynı zamanda bayram demek acıların, hüzünlerin, yoklukların ve gözyaşlarının da paylaşılmasıdır. Kurban “k-r-b” kökünden geliyor. Yani yakın, yaklaşma, yaklaştırma anlamlarını ifade ediyor. Tasada ve sevinçte yakınlaşmak da diyebiliriz.
Zalim Esed ve Şebbihaları bayramda da Müslüman kardeşlerimizin kanını akıtmaya devam ediyor. Bayram sabahına Suriyeli çocuklar ve anneler Esed’in katliamlarıyla uyandılar. Rejim güçlerinin hava ve karadan ağır silahlarla gerçekleştirdiği saldırılar sonucunda 108 kardeşimiz daha Kurban bayramının ilk gününde canlarını Allah’a teslim ettiler.
Bugün Suriyeli kardeşlerimizin bizlerin yardımına ve desteğine ihtiyacı var. Çünkü hak, adalet, özgürlük şiarına sahip olan ve dünyanın birçok yerinde zulme maruz kalan Müslüman kardeşlerimiz yardımı ve merhameti egemenlerden değil sadece ve sadece Allah’tan bekliyorlar.
Bu yüzden Müslümanların birbirine hak ve adalet ölçüsünde sahip çıkması ve dua etmesi gerekmektedir. Dualarımızın anlamı da ancak fiili duaya dönüşmesiyle mümkündür.
Suriyeli kardeşlerimizin verdiği imtihanın yanında bizlerde imtihana tabii tutuluyoruz. Belki de bizim imtihanımız hizaya çekilmek açısından onlarınkinden daha da ağır.
Bu yüzden bugün birbirimize karşı daha fazla ilgi, dayanışma ve yardımlaşma günüdür. Bugün zulme uğrayan muhacir kardeşlerimize Ensar olma günüdür. Rabbim dayanışma ve mücadele azmimizi güçlendirerek Ensar olma bilincimizi daha fazla yaygınlaştırsın.
Ve eğer bugün dünyanın dört bir yanında ezilen, canını Allah’a adayan, Suriye’de ve Mısır’da Adeviyye Meydan’ında şehit düşen kardeşlerimizin kanı bizlerin yeniden dirilişine vesile olacaksa kurbanımız makbul, bayramımız mübarek olsun…
Son olarak “Suriye kimin nüfus bölgesinde ve Suriye hangi ülkenin insiyatifine bırakılmalı?” tartışmalarına yönelik bir bayram notu. Bir dosttan gelen bayramlaşma mesajı şu cümlelerle bitiyordu: “Suriye Suriyelilerindir. Suriye Hz. Muhammed’den bu yana Bilad-ı Şam’dır.”
Milat