Faruk Beşer, Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan yazısında Kurban ibadeti hakkında temel bilgileri vermiş:
Kurban, Kuranıkerim’in işareti, hadisi şeriflerin beyanı ile müminlerden istenen bir ibadettir. Hicret’in ikinci yılında meşru kılınmıştır. Ebu Hanife kurbanı vacip diğerleri sünnet olarak görürler. Ebu Hanife’nin delilleri daha güçlüdür.
Kurbanın gayesi et değildir. Herkesin en sevdiği İsmail’ini Allah adına feda edebileceğini, böylece en çok Allah’ı sevdiğini fiilen gösterebilmesidir, takvadır, Allah’a yaklaşma niyetidir, şükürdür, İbrahim’le (sa) başlayan bir sünnetin ihyasıdır.
Hanefilere göre kurban temel ihtiyaçlarından fazla zekât nisabı değerinde her hangi bir malı olan her fert için vaciptir. Bu malın zekâtta olduğu gibi artma özelliği olması, ya da üzerinden yıl geçmiş olması gerekmez. Hanefiler dışındaki mezheplere göre bir eve bir kurban yeter.
Şeri ölçülerle yolcu sayılan bir insana kurban kesmek vacip değildir. Ancak keserse, ya da vekil tayin ettiği kişiye kestirirse güzel bir iş yapmış olur. Sevabı da daha eksik olmaz.
Kurban kesmesi gereken birisi kurban yerine sadaka verse kurban kesmiş olmaz. Bunların her biri farklı ibadetlerdir. Öyle olsaydı oruç yerine de sadaka vermek caiz olurdu. Güzel olan, herkesin kurbanını kendisinin kesmesidir, ama vekâletle kestirilmesi ve hayır kurumlarına bağışlanması da caizdir.
Büyükbaş hayvanlar, ne kadar az et veriyor olursa olsun, ona yedi kişi ortak olunabilir. Bu sebeple, ‘bu kurban beş kişiliktir, altı kişiliktir’ gibi ifadeler yanlıştır ve hesabın ete göre yapıldığını gösterir. Büyükbaş hayvanı bir kişi de, yedi kişi de kesebilir.
Kurban, bayramın birinci günü bayram namazı kılındıktan sonra, dördüncü günü akşamına kadar, geceler dâhil, kesilebilir. En evlası hemen bayram namazından sonra kesilmesidir.
Kurbanın hangi hayvanlardan olacağı bellidir. Ancak kurbanın besili ve görkemli olması sevabı artırır. Bununla birlikte bu hayvanlardan “belirgin kör, belirgin hasta, belirgin topal ve kemiklerinde iliği kalmamış kadar zayıf hayvanlar kurban olmaz”. Boynuzu kırık, kuyruğunun ucu kesik, bir memesi kör gibi diğer kusurlar kurbana mani değildir, ancak öyle olduğu için özellikle kesilmişse sevabı o derece az olur. Gebe hayvanların kurban edilmesi de uygun değildir, bazı âlimlere göre zaten caiz olmaz.
Kurban kesilecek küçükbaş hayvanların bir yaşında, sığırların iki yaşında olması gerekir. Altı ayı geçmiş bir küçükbaş sürüde annesi kadar gözüküyorsa ondan da kurban olur. Cumhur sığır cinsi için bunu caiz görmez, ancak zayıf bir görüşe göre bu vasıfla bir yaşını geçmiş olan büyük baş da kurban edilebilir.
Kurban kesilirken ihsan ile kesmek çok önemlidir. İhsan güzel bir işi Allah için en güzel şekliyle yapmaktır. Keserken eziyet etmemek, keskin bıçakla kesmek, ortalığı kirletmemek gibi şeyler kurbanın ihsanındandır. Çünkü kurban aynı zamanda bir merhamet eğitimidir.
Kurbanı boğazlayanın boğazlarken, Besmele'den sonra ‘innî veccehtü’ ayeti ile başlayan duayı okuması sünnettir. Hayvanın boğazından en az üç kanalı kestikten sonra çabuk ölsün diye bıçağın ucuyla omuriliğini (can damarını) kesmek mekruhtur.
Kurbanın bayıltılarak ya da şoklayarak kesilmesi caiz değildir. Eti yense bile sevabı gider. Bazı kasapların ani bir hamle ile kurbanın boynunu kırarak yatırıp kesmeleri de böyledir, bu da caiz değildir. Çünkü hayvan felç olduktan sonra kesilmiş olacaktır.
Borçla taksitle kurban kesmekte bir sakınca yoktur. İnsanın başka mülkü olabilir ama o anda elinde para bulunmayabilir. Geciktirip faize düşmedikten sonra kredi kartıyla kurban almakta da bir sakınca yoktur. Yani meşru bir yolla kurbanlığın kendi mülküne geçmiş olması yeterlidir.
Ölüler için kurban kesilebilir. Resulüllah Efendimiz ümmeti için de kurban kesmişti. Resulüllah için de kesilebilir, onun için kurban kestiğini söyleyenler onun etini oturup kendileri yememelidirler, onun ümmetinin fakirlerine dağıtmalıdırlar. Şafiilere göre ise sadece ölen kimse bunu vasiyet etmişse caizdir, değilse caiz değildir.
Kurban Bayramı günlerinde adak kurban da kesilebilir. Ebu Hanife’ye göre, büyükbaş bir kurbana çok hoş olmasa da akika, adak, şükür kurbanı gibi başka bir ibadet kurbanla da ortak olunabilir. Ancak et almak maksadıyla ortak olunamaz. Çünkü ibadetler bölünemez. Şafiilere göre ise et amacıyla da ortak olunabilir.
Kurban etinden, müslim-gayrimüslim, akraba, zengin fakir herkes yiyebilir, ne kadar çok dağıtılırsa o kadar çok sevap alınır.
Kadın da becerebiliyorsa kurban boğazlayabilir. Önemli olan en ehil olanın boğazlamasıdır.
Hanefilere göre kurban kesecek kimse için Zilhicce’nin ilk on gününde tıraş olma ve tırnak kesme diye bir yasak yoktur.
Hacda olmayanlar için arefe günü oruç tutmak önemli bir sünnettir, hacılar için mekruhtur. Hacda olmayanın bayram gecesi eşiyle birlikte olmasında bir sakınca yoktur.
Kurbanın fiyatını, kesip etini tartarak belirleme bizce caiz değildir. Ancak bazı hocalarımız bunun caiz olduğunu söylüyorlar. Canlı iken tartıp fiyatını belirlemede ise bir sakınca yoktur.
Kurbanın eti, postu vb satılamaz. Ancak kendilerine hibe edilenler bunu satıp paraya çevirebilirler.