Kurban derisi ve asıl ondan gerisi!..

Abdurrahman Dilipak

Birilerinin (haşa) dini-imanı para anlaşılan.

Kurban derisini bırakın, etini de götürmüşler..

“Kurban kestik” diye, ithal ettikleri stok eti yoksula dağıtıyorlarmış..

İşin içinde Mehmetçik Vakfı, THK, LÖSEV, Deniz Feneri de var..

Yolsuzluğu yapanlar bu kuruluşlar değil doğrudan, ama bunlar adına hareket eden, kesim işini üstlenen şirket..

Milyonlarca liralık işlemlerden söz ediliyor.

Bu kuruluşlardan onlarca kişi gözaltında..

İnsanların kutsalına ihanet eden bu insanlar neye ihanet etmez ki?.

Önemli olan, bu kuruluşların, bu işi neden baştan savmaları, işlerini ciddiye almamaları..

Utanç verici bir durum bu. Bu yapıların içinde birileri birileri ile çıkar ilişkisi içine girmişse, bu işlerin sadece kurbanla sınırlı kalması düşünülemez. O zaman bu kuruluşların hesaplarının didik didik edilmesi gerekir.. Mal ve hizmet aldıkları kuruluşlar, yapılan hizmet anlaşmaları, işletmelerdeki işlemler..

İşte tuzun koktuğu bir diğer yer de burası..

Biraz eşeleyin, bu işin arkasında da Ergenekonvari yapılar çıkar.. Hem bu şirketler ve hem de bu şirketlerle iş yapan kuruluşlar yakın takibe alınmalı. Bu örnekten yola çıkarak, başka işlemlerde de benzer sahteciliklerin yapılıp yapılmadığı araştırılmalı.. Bu konuda vakıflara, emniyete büyük görevler düşüyor. Savcılara görevler düşüyor..

İtalyan mafiası da hayır kurumları içine sızarak orada yapılanmıyor muydu? Sicilya’da yaşananları herkes bilir.. Mafia, adamlarını ve silahlarını gizlice kilisede saklarmış.. Derin yapıların, dini kurumlar, hayır kurumları, askerle ilişkili kurumlar içine sızdıklarını bilmeyen var mı?

İşin içinde asker varsa, birileri kendilerinden hesap sorulamayacağını düşündüğü için rahatlıkla her haltı yiyorlar.. Onun için bilgi ve belge bulmak zor değil..

Bunlar yok mu bunlar, dil bilmeyen adamı profesör yaptılar.. Birileri “Bunu doçent yapacaksınız” diyor, adam doçent oluyor. Yayın filan hak getire. Bilimsel makale diye gazete kupüründen, bilimsel konferans diye ADD ve loca, ya da askerlerle ilgili derneklerdeki konuşma metinlerini koyup getiriyor adam kurula..

Bazılarının üniversite diploması bile sahte deniyor. Adam da hâlâ o diplomaya dayalı görev yapıyor. Kimi üst düzey bürokrat.. Aslında asıl işi çeteye istihbarat sağlamak..

Yani sadece sahte doktor yok piyasada, her işin sahtesini yapan bir sürü adam var.. Sahte imam bile olabilir.. Turan Dursun müftülük yapmıyor muydu? TRT’de dini yayınların editörlüğünü de yapmış galiba bir ara..

Her sendika sadece sendika, her vakıf vakıf, her parti parti, her tarikat tarikat değildir. Her gazetecinin gazeteci olmadığı gibi..

Sizin işadamı sandıklarınız, aslında derin yapıların örtülü KİT’inin kahyası olabilir. Yani her işadamı sadece işadamı değildir..

Arınç’a suikast planında ele geçen adamın üzerinde sahte sarı basın kartı çıkmış..

Mason localarındaki yolsuzluk iddiası ile ilgili olarak açılan dava hâlâ devam ediyor.. Bu korumalı, başında asker olan, yarı askeri görüntü veren yapıların çoğunda durum aynı..

Bir zamanlar Kızılay da öyle idi.. Şimdi de bu olay patladı.. Herkes tekrar tekrar kendi içine bakmalı..

Derin ilişkiler içindeki hangi dernek, vakıfa, sendikaya, gazeteye, televizyona el atsanız durumun aynı olduğunu göreceksiniz..

Batık bankaların yönetim kuruluna getirilen holdinglerin çoğu aslında bu koruma şemsiyesi altına girmek için yapıyorlardı bunu.

Gecekondusunun yıkılmasını önlemek için çatısına Atatürk büstü, Türk bayrağı diken adamın yaptığı ile bunların yaptıkları arasında fazla bir fark yok aslında.. Bugün de bu sembollere sarılanların asıl niyetlerini bu örnekten anlayabilirsiniz... Birileri de “gecekondu rejimlerinin, düzenleri”nin yıkılmasını önlemek için aynı yola başvuruyor..

Ben, iktidarı baskı altına almak, uluslararası itibar sağlamak için karşılıksız bir şekilde şirket hisselerinin % 10’unu Yahudi işadamlarına veren adamlar bilirim..

Zaten ABD’ye mal ihraç edecekseniz, vergi muafiyeti ve kotadan yararlanmak için kendinize Yahudi bir ortak bulmanız gerekiyordu.. Düzen böyle kurulmuş.. Hani köprü başına oturan eşkiyanın geçenden 3, geçmeyenden 5 kuruş alması gibi. İsrail üzerinden gitmezsen, aynı güce daha fazla ödemek zorunda kalıyorsun. İşte tam o hesap.. 40 katır mı, 40 satır mı?

Devlete bir vergi vereceksiniz. Yetmez, bir de çetelere, derin devlete haraç ödeyeceksiniz. Ayrıca mafiaya, rüşvetçi memura da ödeyeceksiniz. O da yetmez, bir de dini vergi vereceksiniz.. Aslında birileri kestiğiniz kurbanın derisine de, gerisine de talip.. Derin yapı, dönüp, rüşvetçi memurdan, mafia babasından da kendi haracını ayrıca alıyor..

Aslında derin yolsuzluğun genel bütçesi yanında kurbanın derisi, eti ve bu işin cirosu, devede kulak bile değildir.. Petrol kaçakçılığının birkaç günlük rantı, kurbanın toplam bütçesinden fazladır belki de..

Peki o zaman bu kurban işi neden bu kadar önemli?. Hac ve kurban işi irticaya rant sağlamasın diye. Yani o paraya ihtiyacı olduklarından değil, o paranın dini hizmetlere, cemaate gitmemesi için.

Hani irticaya gitmesin de nereye giderse gitsin.

Onun için kimse bu işin peşini takip etmiyor. İhale ediyorlar, bitiriyorlar işi.

Hani böylece bir de manevi bir hizmet yapmış oluyorlar, toplumun gözünde.. Bir taşla iki kuş yani..

Bana kalırsa Ramazan ve Kurban kampanyaları ile, aslında bizim için ciddi bir kaynağı, hoyratça tüketiyoruz.. Bir kısmı da böyle çarçur ediliyor..

Bu işin içinden Deniz Feneri’nin de çıkmış olması, gerçekten büyük bir talihsizlik.. Diğerleri yanında bu işte çok küçük, en az paya sahip olsalar da, bu durum kanayan yaraya tuz bastı sanki..

Ha bu durum, diğer insani yardım örgütlerine ders olsun.. Hesaplarını kitaplarını iyi tutsunlar, şeffaf olsunlar.. Herkes de bu işe heveslenmesin..

Benden söylemesi.

Ha bir de, bu işin izini sürmek gerek. Tek yolsuzluk kurban kesimi ile ilgili değil.. Bir araştırsınlar, görürler..

Selam ve dua ile..

VAKİT