Başakşehir Özgür-Der tarafından “Diz Çökmeyenler” başlığıyla düzenlenen program dizisinin ilk konusu, vefatının yıl dönemi hasebiyle Kur’an Şairi Mehmet Akif Ersoy oldu. Şair/Yazar Ali Emre’nin konuk olduğu programa ilgi yoğundu.
Ali Emre, konuşmasına başlarken günümüz dünyasının bir portresini çizdi ve Akif’in döneminin de aynı olduğuna dikkat çekti. Miskinliğin, tembelliğin, istilaların, işgallerin, münafıklığın çok yoğun olduğu bir dönem içerisinde yazarların, düşünürlerin değerli olduğuna dikkat çeken Ali Emre, Mehmet Akif’in de böyle bir düzlemde öneminin çok daha fazla olduğunu söyledi. Akif hakkında uzun bir sunum yapan Emre, Kur’an Şairi, Kur’an’la konuşan şair, denilmesinin nedenlerini ayetleri şiirlerinde nasıl anlattığına dikkat çekerek gösterdi.
Şiir-Ayet bağlamında Ali Emre’nin sunduğu birkaç örnek şu şekilde;
“.. De ki; Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?..” (Zümer 39/9)
“Olmaz ya... Tabii... Biri insan, biri hayvan!
Öyleyse cehalet denilen yüz karasından
Kurtulmaya azmetmeli baştanbaşa millet.
Kâfi değil mi, yoksa bu son ders-i felaket? …”
“Ey oğullarım! Gidin Yûsuf’u ve kardeşini araştırın. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.” (Yusuf 12/87)
“Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak…”
“Ey müslümanlar, Allah’tan nasıl korkmak lâzımsa öylece korkunuz...” (Âl-i İmrân, 102)
“Ne irfandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır;
Fazîlet hissi insanlarda Allah korkusundandır…”
“Onlara: “Yeryüzünde fesat çıkarmayın!” denildiği zaman, “Biz ıslahtan başka bir şey yapmıyoruz!” derler. Gözünü aç, iyi bil ki: Onlar yok mu, işte asıl müfsit onlardır. Lâkin farkında değiller.” (Bakara, 11-12)
“Bir yığın kundakçıdan yangın görenler milleti,
Şimdi inmiş zanneder mutlak şu müthiş âyeti!...”
“İşte sana, onların kendi yolsuzlukları yüzünden ıpıssız kalan yurtları!..” (Kur’an, Neml, 52)
“Geçenler varsa İslâm’ın şu çiğnenmiş diyârından;
Şu yüz binlerce yurdun kanlı, zâirsiz mezârından; …”
'İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden, bizi helâk eder misin, Allah’ım?(A’râf 155)
“Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!...”
“Siz iyiliği emreyler, kötülükten nehyeder, Allah’a inanır olduğunuzdan, insanların hayrı için meydana çıkarılmış en hayırlı bir milletsiniz...” (Kur’an, Âl-i İmrân, 110)
“Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz:
Gelmişiz dünyâya milliyyet nedir öğretmişiz! ...”
“Birbirinize de girmeyin ki, ma’neviyâtınız sarsılmasın, devletiniz gitmesin...” (Kur’an, Enfâl, 46)
“Sen! Ben! desin efrâd, aradan vahdeti kaldır;
Milletler için işte kıyâmet o zamandır…”
Asr Suresi (Hak Kavramı)
''Halikın namütenahi adı var en başı Hakk
Ne büyük şey kul için Hakk'ı tutup kaldırmak
Hani ashab-ı kiram ayrılalım derlerken
Mutlaka sure-i ve'l-Asr'ı okurmuş bu neden?
Çünkü meknun o büyük surede esrarı felah
Başta iman-ı hakiki geliyor sonra salah
Sonra Hak, sonra sebat, işte kuzum insanlık
Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.''
Göklerde ve yerde bulunanların hepsi O’ndan ister (O’na muhtaçtır). O her an yaratma halindedir. (Rahman 55/29)
“Leyse li’I-insâni illâ mâ seâ” derken Hudâ:
Anlamam hiç meskenetten sen ne beklersin daha;
Davran artık kârbânın arkasından durma, koş!
Mahvolursun bir dakîkan geçse hattâ böyle boş.
Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez. (Hud 11/113)
“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem…”
“O hâlde yalanlayanlara boyun eğme. İstediler ki, yumuşak davranasın, böylece onlar da yumuşak davransınlar. Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.” (Kalem 52/8-14)
“Sofusun farz edelim, şimdi de boy boy tesbih...
Dalkavuklar bütün insan kesilir, la-teşbîh!
Taylasan, cübbe, sarık, hırka, hep esbâb-ı riya,
Dış yüzünden Ömer’in devri muhîtin gûya.
Kimi sâim, kimi kâim, o tavanlar, yerler,
“Kul hüva’llahu ehad” zemzemesinden inler.
Sen bu coşkunluğa istersen inan, hepsi yalan,
“Hüve”nin merci’i artık ne “ehad”dir, ne filan.
Çünkü mâdem yürüyen sâde senin saltanatın,
Şimdilik heykeli sensin tapılan menfa’atın.
Kanma, hey kukla kıyafetli adam, hey sersem,
Herifin ağzı “samed”, mi’desi yüzlerce “sanem! …”
Ayetlerin ve şiirin bol olduğu program soru/cevap kısmıyla sona erdi. Programın video kaydı Başakşehir Özgür-Der’in Youtube kanalından yayımlandı.
Haber: M. Furkan Gökçe