Kur’an’da “Allah yaptıklarınızı görür. (innallâhe bimâ ta’melûne basîr)” ifadesi, bir Medeni surenin üç ayetinde geçmektedir. Bu yazıda söz konusu ifadeyi içeren üç ayeti ele alacağız.
Kur’an, sıklıkla namaz ve zekât emirlerini birlikte belirtir. Şu ayet, buna bir örnektir: “Namazı kılın ve zekâtı verin. Kendiniz için önceden ne gönderirseniz Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görür.” (Bakara, 2: 110). Namaz ve zekât, Allah için değilse ahirette kurtulanlardan olmak konusunda bir işe yaramaz. İnsan, yaptığı iyi davranışların diğer insanlarca bilinmesini ister. İyiliği teşvik amaçlı ise bu isteğe uygun hareket etmek, dinî açıdan sorun değildir; ancak asıl olan şey, iyiliklerin Allah tarafından bilinmesidir. Kulların bilmediği hiçbir iyilik ziyan olup gidecek değildir. Hepsi melekler tarafından kayda geçirilmektedir.
Boşanma sonrası ortaya çıkabilecek sorunlara dair Kur’an, şöyle çözüm üretmektedir: “Anneler de emzirme süresini tamamlatmak isteyenler için çocuklarını iki tam yıl emzirirler. (Bu süre içinde) uygun bir şekilde onların yiyecek ve giyeceklerini temin etmek de çocuk kendisine ait olan babanın üzerinedir. Hiç kimse gücünün yeteceğinden fazlası ile sorumlu tutulamaz. Anne çocuğundan dolayı zarara sokulmasın; çocuk kendisine ait olan baba da çocuğundan dolayı zarara uğratılmasın. Mirasçının üzerinde de aynı yükümlülük vardır. Eğer (anne ile baba) karşılıklı memnuniyetle ve aralarında danışarak çocuğu sütten kesmek isterlerse bundan dolayı herhangi bir günaha girmiş olmazlar. Çocuklarınızı sütanneye vermek isterseniz vereceğinizi örfe uygun bir şekilde ödediğiniz takdirde, bunda da sizin için bir sakınca yoktur. Allah'a karşı gelmekten sakının ve bilin ki şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görür.” (Bakara, 2: 233). Ailede maddi ihtiyaçları baba karşılıyor olsa da hanımını boşadığında sütten kesilmemiş çocuğunun süt ihtiyacını karşılama önceliği annenindir. Anne emzirmek istediği halde baba, bebeği emzirmesi için başka bir kadın tutmamalıdır. Bu durumda bebek ile ilgilenen annenin ihtiyaçları, onu boşayan koca tarafından karşılanır. Baba, maddi gücüne göre annenin ihtiyaçlarını karşılar. Emzirme sürecinde babanın ölmesi durumunda, mirasçıları bebeği emziren annenin ihtiyaçlarını karşılamalıdır. Anne ve baba, çocuğun sağlığını merkeze alarak emzirmenin süresini daha kısa tutabilirler. Anne, bebeği emzirmek istemezse ya da baba, bebeği sütannenin emzirmesinin bebek için daha iyi olacağına karar verirse baba tarafından sütanneye örfe uygun bir şekilde para ödemek gerekir. Boşanma sonrası bu zor süreçte Allah’tan korkmak gerekir. Allah, adil davrananı da zulmedeni de görmektedir ve yaptıklarından dolayı hesaba çekecektir.
Kur’an, karı-koca ilişkisi gerçekleşmeden önceki boşanmaya dair şu direktifleri verir: “Eğer onları mehirlerini belirledikten sonra, henüz kendilerine el sürmeden boşarsanız belirlemiş olduğunuz mehrin yarısını vermeniz gerekir. Ancak kadınlar vazgeçer veya nikâh bağı elinde olan erkek tamamını bağışlarsa başka. Bağışlamanız takvaya daha yakındır. Aranızda fazileti unutmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görür.” (Bakara, 2: 237). Boşanan taraflardan istenen şey, iyilikle ayrılmalarıdır. Buna göre eşiyle karı-koca ilişkisi yaşamadan eşinden ayrılan koca, mehrin (İslam hukukunda erkeğin evlenirken kadına verdiği veya vermeyi taahhüt ettiği para, mal vb. şeyler) yarısını boşadığı eşinden geri almaz. Ancak kadın dilerse tamamını da geri verebilir. Benzer şekilde koca da mehrin tamamından vazgeçebilir. Kimin kötülüğe kimin iyiliğe eğilim gösterdiğini Allah görür.
Görüldüğü gibi “Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görür. (inna(A)llâhe bimâ ta’melûne basîr)” ifadesi Kur’an’da, namaz ve zekâtın emredildiği bir ve boşanma hükümlerinin yer aldığı iki ayette yer almaktadır.