Kuds kelimesi Kur’an’da sekiz ayette geçmektedir. Bunlardan sadece bir ayette fiil formunda nukaddisu, üç yerde mukaddes ve dört ayette de kuds lafzıyla yer almaktadır. Kuds lafzının geçtiği ayetlerde bu kelime ruh sözcüğüyle birlikte (ruhu’l-kuds) belirtilmektedir. Bu yazıda son gruptaki dört ayeti nüzul sırasına göre ele alacağız.
Vahiy konusunda Peygamber (s)’i iftiracı olmakla suçlayanlara, Peygamber (s)’den ruhu’l-kuds’ün yani Cebrail’in Kur’an’ı indirdiğini söylemesi istenmektedir (Taberi, 2001, XIV: 363): “De ki: 'Onu iman edenleri kararlı kılmak üzere ve Müslümanlar için bir yol gösterici ve müjde olarak ruhu'l-kuds Rabbinin katından hak gereğince indirmiştir.'” (Nahl, 16: 102). Cebrail’e ruhu’l-kuds denilmesi onun arınmışlığı anlamındadır (Zemahşeri, h. 1407, II: 634). Bu ayet Kur’an’ın cinler tarafından Hz. Muhammed’e telkin edildiğini söyleyenlere cevap niteliğindedir (Ateş, 1988, V: 138).
Muhammed Abduh’a göre bu ayetteki kuds Allahu Teala’nın; nebilerinin akıllarını ve bilgilerini kendisiyle desteklediği vahyin ruhudur (Reşid Rıza, 1990, I: 311): “Şüphesiz biz Musa'ya Kitab'ı verdik ve onun ardından art arda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da açık deliller verdik ve kendisini ruhu'l-kuds ile destekledik. Size her ne zaman bir peygamber nefislerinizin hoşlanmayacağı bir şey (ilahi hüküm) getirse siz büyüklük taslayacak; (gelen peygamberlerin) bir kısmını yalanlayacak bir kısmını da öldürecek misiniz?” (Bakara, 2: 87). İsfahani’ye göre ayetteki ruhu’l-kuds, -kendisine er-ruhu’l-emin de denilen (Şuara, 26: 193)- Cebrail’dir (Rağıb, 1999, I: 255). Ne var ki, ruhu’l-kudsün Allah’ın ruhu, ism-i azamı ya da İncil olduğunu söyleyenler de olmuştur (Ateş, 1988, I: 194).
Şu ayette ruhu’l-kudsten kasıt Allah’ın ruhu yani Cebrail’dir (Taberi, 2001, IV: 521): “İşte biz bu peygamberlerin bazılarını bazılarına üstün kıldık. Onların içinde Allah'ın kendileriyle konuştukları vardır. Bazılarını ise derecelerle yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya da açık belgeler verdik ve onu ruhu'l-kuds ile destekledik. Allah dileseydi, onlardan sonra gelenler kendilerine açık belgeler geldikten sonra birbirleriyle çarpışmazlardı. Ama onlar ayrılığa düştüler; kimisi iman etti, kimisi de inkâr etti. Allah dileseydi onlar birbirleriyle çarpışmazlardı. Ama Allah istediğini yapar.” (Bakara, 2: 253). Ayetten anlaşıldığı kadarıyla peygamberlerin bir kısmı bir kısmına üstün kılınmıştır ancak bu üstünlüğün hangisinde olduğu bilgisi Kur’an’da açık olarak ifade edilmemektedir. Zaten Kur’an’a göre peygamberlerin tümü İslam peygamberidir.
Yukarıdakine benzer şekilde şu ayetteki ruhu’l-kuds de Allah’ın peygamberlerini ilahi eğitimle desteklemede aracı kıldığı vahiy meleğidir (Reşid Rıza, 1990, VII: 204): “Allah şöyle der: 'Ey Meryem oğlu İsa! Benim sana ve annene olan nimetimi an! Hani seni ruhu'l-kudüs ile desteklemiştim. Beşikteyken ve erginlik çağında insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey oluşturuyor, sonra içine üflüyordun ve o benim iznimle kuş oluyordu. Yine benim iznimle anadan doğma körleri ve alacalıları iyileştiriyordun. Benim iznimle ölüleri diriltiyordun. Hani sen İsrailoğullarına kuvvetli belgeler getirdiğinde onlardan inkâr edenler 'Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir.' demişlerdi de ben onların sana zarar vermelerini önlemiştim.” (Maide, 5: 110).
Görüldüğü gibi, Kur’an’ın bir ayetinde Hz. Muhammed (s) üç ayetinde ise Hz. İsa’dan söz edilirken Cebrail kastedilerek ruhu’l-kuds ifadesine yer verilmektedir. Kur’an’da bu ifadenin Hz. İsa ile ilgili olarak daha fazla yer alması Cebrail’in “onun babasız olarak olağanüstü bir şekilde doğmasında bir rol sahibi oluşundan” kaynaklanıyor olabilir.
----------------------------
Ateş, Süleyman, Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, 12 c., Yeni Ufuklar Neşr., İstanbul, 1988.
Râğıb el-İsfahani, (h. 502), Tefsiru Râğıb el-İsfahâni, 5 c., Külliyetü’l-Adâb (Camiati Tanta), Mısır, 1999.
Reşid Rıza, Muhammed (h. 1354), Tefsiru’l-Menar, 12 c., el-Hey’etu’l-Mısriyyetu’l-Âmmetu li’l-Kitab, Mısır, 1990.
Taberî, Muhammed bin Cerir (ö. h. 310), Câmiu'l-Beyan an Te’vîli Âyi’l-Kur'an, 26 c., Daru Hicrin li’t-Tabâati ve’n-Neşri ve’t-Tevzi ve’l-İ’lan, Kahire, 2001.
Zemahşerî, Mahmud b. Ömer (ö. h. 538), el-Keşşâf an Hakâiki Ğavamidi’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvil fî Vucûhi’t-Te’vil, 4 c., 3. bs. Daru’l-Kitabi’l-Arabi, Beyrut, h. 1407.