Kur’an’da, içinde “isrâîl” kelimesi geçen ve İsrailoğullarına yönelik “emir ve yasakları” içeren dört ayet vardır. Bunların ikisi Medeni diğer ikisi de Mekki bir surede yer almaktadır. Bu yazıda, söz konusu ayetler, içlerinde yer aldıkları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır. “İsrâîl” kelimesinin yer aldığı ve “İsrailoğullarından Allah’ın verdiği nimetleri hatırlamaları”nın istendiği üç ayet (Bakara, 2: 40, 47, 122) daha önce kaleme aldığımız bir yazıda ele alındığından tekrar değerlendirilmeyecektir. Yine bu yazıda “isrâil” kelimesinin yer aldığı ancak İsrailoğullarından doğrudan talep içermeyen “haber nitelikli” ayetler(1) de ele alınmayacaktır.
Allah, yol gösterici Kitaplarını, insanlar şiir okur gibi okusunlar diye değil; okuyup anlasınlar, bu sayede şirkten uzak durup doğru yolu bulsunlar diye gönderir: “Biz, Musa'ya Kitab'ı verdik ve İsrailoğullarına, ‘Benden başkasını dayanılıp güvenilen bir rab edinmeyin!’ diyerek bu Kitab'ı bir hidayet rehberi kıldık.” (İsra, 17: 2). Musa’ya verilen “kitap”, Tevrat’tır. Allah tarafından gönderilen bir Kitap oluş, Tevrat ve Kur’an arasındaki ortak yöndür. İsrailoğulları, Kur’an’a tâbi olmamakla bu gerçeği bir kenara koymuş olmaktadırlar. Hâlbuki tahrif öncesi Tevrat gibi Kur’an da insanları şirkten alıkoymakta ve insanlara dünyada da ahirette de mutluluğun yolunu göstermektedir.
İlahi yasa gereği, zalimler cezalandırılır ve Allah, mazlumlara iktidar imkânı sağlar. Ancak bu değişimin, tarihin hangi döneminde ve nasıl gerçekleşeceği bilgisi Allah katındadır: “(Firavun’un) Arkasından da İsrailoğullarına, ‘O topraklarda oturun! Ahiret vaadi gerçekleşince hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz.’ dedik.” (İsra, 17: 104). İsrailoğullarını köleleştiren, onların erkek çocuklarını öldüren Firavun ve askerleri cezalandırlmış ve onların ardından İsrailoğulları özgürleşmiştir. Bu iktidar değişimini iyi değerlendiremeyenlerin ve zulme sapanların akıbeti, şikâyet ettikleri zalim kimseler gibi olur. Bu ayetin, Mekke’de inen bir surede yer almasından yola çıkarak Müslümanlara işkence, boykot vs. uygulayan, onlara rahat yüzü göstermeyen Mekkeli müşriklerin uyarıldığı, bu zulümlerini sürdürürlerse kendilerini Firavun’un akıbetinin beklediği, buna karşın müminlerin de onların mülküne varisçi kılınacağı imasında bulunulduğu söylenebilir. Kıyamet saati geldiğinde ise Allah, hesap versinler diye tüm insanları diriltip bir araya getirecektir. Herkesin yaptığı, bir bir karşısına çıkacak ve ona göre ödül veya ceza takdir edilecektir.
Allah, İsralioğullarına şirk koşmamalarını, yakınlarına ve ihtiyaç sahiplerine iyi davranmalarını, incitici sözlerden uzak durmalarını, namazı kılıp zekâtı vermelerini emretmiştir: “Vaktiyle biz, İsrailoğullarından, ‘Yalnızca Allah'a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz.’ diye söz almış ve ‘İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin.’ diye de emretmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz.” (Bakara, 2: 83). Bu alınan söze rağmen, İsrailoğulları gereğini yapmamış ve çoğu Allah’a karşı gelmeye yönelmiş az bir kısmı da bu emirleri içeren Kur’an’a ve onun vahyedildiği son peygambere imanı seçmiştir.
Helal ve haram kılma yetkisi Allah’ındır. İnsanların ihtiyaca dayalı olarak yasak ve emirler belirleseler de bunlar, zaman ve mekânla sınırlıdır. Yahudiler helali haram kılma konusundaki yanlışlarından dolayı şöyle uyarılmakta ve Kitab’a (Tevrat) yönlendirilmektedir: “Tevrat'ın indirilmesinden önce, İsrail'in (Yakub'un) kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceğin her türlüsü İsrailoğullarına helal idi. De ki: Eğer doğru sözlü iseniz o zaman Tevrat'ı getirip onu okuyun.” (Al-i imran, 3: 93). Ayetten anlaşıldığı kadarıyla Hz. Yakup –muhtemelen adak olarak- kendisine bazı şeyleri haram kılmış ancak bunu tebliğ ettiği kimselere haram olarak takdim etmemişti. İsrailoğulları, bir yetki aşımı konusunda uyarılmaktadır. Haram kılma yetkisi inananlara verilmemiştir. Ağız alışkanlığıyla bir şeylerin haram kılınmasının dinde yeri yoktur. Ayetteki “Tevrat'ı getirip onu okuyun.” ifadesi, Peygamber (s) dönemindeki Tevrat’ta, İsrailoğullarının kendilerine haram kıldıkları şeylerin henüz yer almadığı sonucu çıkarılabilir. Delilsiz haramlar, onların hayatlarında yer etmiş durumda olsa da Rasulullah (s) zamanında onlar tarafından Tevrat’a henüz eklenmemiştir.
Görüldüğü gibi İsrailoğulları; Allah’a şirk koşmamaya, Kitab’a (Tevrat) tâbi olmaya, yoksullara sahip çıkmaya, namaz kılmaya ve helalleri haram kılmamaya çağrılmaktadır.
- - - -
(1) Sözgelimi şu ayet: “Kendilerine savaş yazılınca, içlerinden pek azı hariç, geri dönüp kaçtılar. Allah zalimleri iyi bilir.” (Bakara, 2: 246).