Kur'an’da el-be’sâ lafzıyla “yoksulluk”kelimesinin dört ayette1 geçtiğini belirttiğimiz ilk yazıda sadece ilk iyi ayeti, bir sonraki yazımızda ise üçüncü ayeti değerlendirmiştik. İlk üç ayetteki bulgulara göre Allah’a kulluğa çağıran peygamberler yalanlanmış buna karşılık o toplumlar doğru yola gelsinler diye Allah tarafından yoksulluk ve felaketle imtihan edilmişlerdir. Yani bela, istenen bir şey olmasa da bu dünyanın geçiciliğini gösterme ve kalıcı hayata (ahiret) yönlendirme açısından bir nimet olmuştur. Ayrıca iyilik, namazla sınırlı görülmemelidir. Namazın yanında doğru bir imana sahip olmak, sosyal sorumlulukları üstlenmek ve ahlakî erdemleri (sabır ve takva) kuşanmak gerekir. Bu yazıda ise el-be’sâ lafzının yer aldığı son ayet, ayetlerin birbirini tefsiri yöntemi doğrultusunda ve Kur'an yorum tarihi ekseninde değelendirilecektir.
Müminlerin dünya hayatında zorluklarla karşı karşıya gelmeleri ilahî bir yasadır. Onlar, önceki toplumların başlarına gelen felaketleri ibretle okumalı, o toplumlardan Allah’a isyan etmiş olanları değil, zorluklara sabır gösterenleri örnek almalıdır: “(Ey müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler, ‘Allah'ın yardımı ne zaman?’ dediler. Bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır.” (el-Bakara 2/214). Ayetteki önceki toplumların başına gelen belanın sonraki Müslüman toplumlara da “gelmeden (lemmâ ye’tikum)” bırakılmayacağı ifadesi, benzer zorlukların yaşanacağı anlamındadır; çünkü ifadeden anlaşılan şey, önceki ümmetlerin başına gelenlerin sonraki Müslümanların başına “henüz” gelmediğidir. Ayetteki peygamber ve müminlerin, “Allah'ın yardımı ne zaman?” şeklindeki sorusu, sınavın ne kadar çetin olduğunu göstermektedir. Belli ki peygamberle birlikte müminlerin neredeyse dayanacak gücü kalmamış, bir bakıma kalpler gırtlaklara dayanmıştır (el-Ahzâb 33/10). Allah’tan yardım talebi, yardımdan şüphe ettiklerini değil, yardımın acele gelmesini istediklerini gösterir. Peygamberin de yardım talebinde bulunması, felaketin ne kadar sarsıcı olduğunun kanıtıdır. Ayetten anlaşıldığı kadarıyla cennete giden yol, belalara sabretmekten geçer. Dolayısıyla Müslümanların çektikleri sıkıntılar nedeniyle “istisnai bir zorluk” yaşadıklarını düşünmeleri doğru olmaz. İslâm, Müslümanlara dikensiz bir yolda yürüme garantisi vermez.2 Aksine dinlerini yaşamaları konusunda karşılarına aşmaları gereken pek çok engel çıkacaktır. Onlara cenneti kazandıracak şey, bu engelleri sabırla ortadan kaldırma çabaları olacaktır. Ayetteki “Bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır.” ifadesinin isim cümlesi kalıbında ve tekitli oluşu, beklenen yardımın kesin olarak geleceğini gösterir.
Görüldüğü gibi Kur'an’da el-be’sâ lafzının yer aldığı son ayette iman etmekle işin bitmediğine peygamberlerin ve müminlerin zor sınavlara tabi tutulduklarına hatta bazen ne zaman geleceğini yüce Allah’ın takdir ettiği yardımı acele istediklerine, bu isteklerinin peygamberin ve müminlerin ilahî yardımdan şüphe ettiğine değil, çabuklaştırılması için yakarışta bulunduklarına ve Allah’ın inananlara göndereceği yardımın son derece yakın bir vakitte geleceğine işaret edilmektedir.
.................................................................................
1 el-A`raf 7/94; el-En`âm 6/42; el-Bakara 2/177, 214.
2 Risalet döneminden örnek verilecek olursa Müslümanların Mekke’de görmediği eziyet kalmamış, hicret etmişler ancak ilâhî sınav yine bitmemiş; onlara eziyet veren müşriklerin yerini Medine’de münafıklar ve Yahudiler almıştır. Peş peşe yaşanan Bedir, Uhud ve Hendek savaşları da yine sınav üstüne sınavdır.