Kur’an’da “bir erkek kardeş (أَخٌ)”, ikisi Mekki biri de Medeni surede olmak üzere üç ayette geçmektedir. Bu yazıda söz konusu ayetler, içinde bulundukları iki surenin iniş sırasına göre ele alınacaktır.
Hz. Yusuf’un kardeşleri; küçüklüğünden beri onu görmediklerinden ya da başka bir ülkede olmanın getirdiği zor psikolojik durum nedeniyle onu tanıyamadılar. Hz. Yusuf, alışveriş için Mısır’a gelmiş olan bu kardeşlerine iyi davrandı ve onları güzel bir şekilde ağırladı: “(Yusuf) onların yüklerini hazırlatınca dedi ki: Sizin baba bir erkek kardeşinizi de bana getirin, görüyorsunuz ya ben, ölçüyü tam yapıyorum ve ben konukseverlerin en iyisiyim!" (Yusuf, 12: 59). Yusuf’un onlara bir dahaki gelişlerinde, yanlarında baba bir erkek kardeşlerini de getirmelerini söylemesi, onlarla bir süre sohbet ettiklerini ve konunun söz konusu kardeşe kadar geldiğini, ardından da Yusuf’un ikramda bulunup onları yolculadığını akla getirmektedir. Bir diğer ihtimale göre aralarında herhangi bir sohbet geçmemiş ama Yusuf, bu yabancı tüccarlara, devletlerinin haber alma teşkilatının ne kadar güçlü olduğunu hissettirmek istemiştir. Onun ölçüyü tam yaptığını ve konukseverliğini vurgulaması, bir dahaki gelişlerinde, Yusuf’un söz ettiği kardeşi getirdiklerinde, onun bir zarar görmeyeceği konusunda onları rahatlatmak içindir. Yusuf, bu tavrıyla Müslümanlara örnek olmaktadır: “Kardeşlerle ilişkilerde affedici ve ihsan edici olmak gerekir.” Bir dahaki sefere kardeşlerini getirmelerini istemesi, şöyle bir mesaj da taşıyor olabilir: O da gelirse bir binek yükü daha fazla zahire alıp öyle dönersiniz.” Yusuf, kardeşlerinin yaptıkları kötülüğü yüzlerine vurma konusunda sabrediyordu. İdeallleri olanlar, küçük meseleleri büyütmez ve daha büyük hedeflere ulaşmayı terk etmezler.
Allah’ın öğrettiği bir plan gereği, Yusuf’un anne-baba bir kardeşi yanına geldiğinde, o kardeşin hırsızlıkla suçlanıp alıkonmasını ister. Kardeşler bu iddia karşısında kardeşlerini savunma ihtiyacı duymazlar: “Dediler ki: ‘Eğer çaldı ise onun bir erkek kardeşi de daha evvel çalmış idi.’ Yusuf bunu içinde gizledi ve bunu onlara açıklamadı. Dedi ki: Siz kötü bir durumdasınız ve Allah sizin anlattığınızın içyüzünü çok iyi biliyor.” (Yusuf, 12: 77). Kardeşler, yanlarında getirdikleri kardeşi tenzih etmektense ve “Ondan hırsızlık türü bir şey beklemezdik.” demektense hemen onu suçlamaya yönelmektedirler. Onlar “Biz bundan da onun hırsızlık yapmış olan ağabeyi Yusuf’tan da beriyiz!” demek isterler. Kendisinin de hırsızlıkla itham edilmesi karşısında kızıp hemen kendini savunmaya geçmeyen Yusuf, onlara “Siz kötü bir durumdasınız” diyerek genel bir ifade kullanmakta ve onların Yusuf’a iftira attıklarını sadece ima etmektedir. Bu diyaloglar Yusuf’un, kardeşini diğer kardeşlerinin şerrinden alıkoymasına yarayan alıkoyma planının da tevilidir.
“Bir erkek kardeş” ifadesinin geçtiği nüzul sırasına göre son ayet, mirasla ilgilidir: “Hanımlarınızın çocuklarının olmaması durumunda geriye bıraktıkları mirasın yarısı sizindir. Eğer çocukları olursa o zaman mirasın dörtte biri sizindir. Bu paylaştırma, onların yaptıkları vasiyetlerin yerine getirilmesinden ve (أو) borçlarının ödenmesinden sonradır. Sizin çocuğunuzun olmaması durumunda onlar geriye bırakacağınız mirasın dörtte birini alırlar. Eğer çocuğunuz olursa o zaman geriye bırakacağınız mirasın sekizde biri onlarındır. Bu paylaştırma da sizin yapacağınız vasiyetlerin yerine getirilmesinden yahut borcunuzun ödenmesinden sonradır. Eğer kendisine mirasçı olunan kadın ya da erkek, anne babası ve çocukları olmayan biri olur da onun geride bir erkek kardeşi ya da kız kardeşi bulunursa o zaman onların herbirine mirastan altıda bir pay düşer. Eğer bunlar (anne bir kardeşler) daha fazla olurlarsa o zaman mirasın üçte birini eşit şekilde paylaşırlar. Bu paylaştırma da kimse zarara uğratılmaksızın, ölen kişinin yapacağı vasiyetin yerine getirilmesinden ve (أو) borcunun ödenmesinden sonradır. Bunlar Allah tarafından bir emirdir. Allah ilim sahibidir, yumuşak (halim) olandır.” (Nisa, 4: 12). Ayetten anlaşılan, vasiyet etmenin farz olduğu değilse de en azından iyi olduğudur. “Eğer bunlar (anne bir kardeşler) daha fazla olurlarsa o zaman mirasın üçte birini eşit şekilde paylaşırlar.” ifadesi, anne bir kardeşlerin erkek-kız ayrımı yapılmaksızın mirastan eşit pay aldıklarını göstermektedir. “Bu paylaştırma da kimse zarara uğratılmaksızın” denilerek miras bırakan kimsenin; mirasçıları, miras alamaz hale getirecek bir borca girmemesi, kayıt altında olmayan borç aldığını iddia etmemesi ve mirasçıları zor durumda bırakacak bir vasiyette bulunmaması gerektiğine işaret edilmiştir. Miras paylaşımına dair bu ayette “Bunlar Allah tarafından bir emirdir.” denilmesi, belirlenen miktarların kesinliğini gösterir. Dolayısıyla tarihselci bir yaklaşımla bu paylaşım usulü bir kenara konamaz. “Allah ilim sahibidir.” cümlesi, bir şekilde İslam şeriatının kurallarını terk etme ihtimaline karşı ilahi bir uyarı niteliğindedir.
Görüldüğü gibi “bir erkek kardeş” ifadesinin geçtiği ayetlerin ilkinde kastedilen, Yusuf’un kardeşi, ikinci ayette kendisi; üçüncü ayette ise miras bölüşümünden söz eden bir ayette, mirastan pay alacak kişidir.